Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir Yedek Subayın Anıları-8.Bölüm (Karanlık fobisi olan asker)

Bir Yedek Subayın Anıları-8.Bölüm (Karanlık fobisi olan asker)
 

Askerlikte hep güzel anlarımız olmadı elbet. Zaman zaman çok gerildiğim ve hatta ürperdiğim durumlarla karşı karşıya kaldım. Vatana borç ödenirken arkadaşlıklar da fedakarlığı gerektirir. Bu nedenle gerektiğinde nöbetlerimizi değiştirip, işi olan veya haftasonu ailesini görmeye gidecek arkadaşlarımıza destek olurduk. Yaptığım askerliğin bana çok artıları oldu. Asker ocağında tanıdığım sevgili Hakan Çiçekli kardeşim bu değerlerden biri oldu. Kayısı diyarından çıkan adam gibi bir adamdı. Özü sözü bir, iyiliksever bir insandı. Yine bir haftasonu nöbeti Hakan asteğmene denk gelmişti. Hakan' ın ailesi Malatya' da yaşıyordu, o da Şarkışla Malatya yakınlığından faydalanıp zaman zaman ailesini ziyaret ediyordu. O haftasonu da Hakan' nın böyle bir planı olacak ki, bana gelip:

-Beşir bu haftasonu benim nöbetimi sen alır mısın? dedi.

Daha iki ya da üç gün önce nöbetten çıkmıştım ve haftasonu dinlenmeyi düşünüyordum. Dedim ya arkadaşlık fedakarlık demektir, konu da Hakan asteğmen olunca akan sular dururdu.

*Tamam Hakan kardeşim, cumartesi nöbetini ben alırım. Anne babaya benden de selam söyle, ellerinden öperim.

Güzel bir cumartesi günüydü. Anadolu' nun ayrı bir güzelliği vardı, temiz havası, serin serin esen insanın ruhunu serinleten tatlı rüzgarı, herşeyi bir başka güzeldi. Günün çoğunu birlik içinde gezerek geçirip, çarşı iznine çıkmayan askerlerle muhabbet ediyordum. Derken akşam oldu, çarşıya inen askerler servis aracımızla geri geldi. Akşam iştimamızı yapıp, yemeğine indik. Saat 22:00-23:00 sularıydı, ben nöbetçi subay odasında oturuyorken birden bire bir silah sesi duyuldu. Beynim çok kısa sürede sesin analizini yapmıştı. Bu bir tüfek sesiydi, M1 veya G3 olmalıydı, AK47 yani bildik adıyla Kaleş değildi. Ama yine de elim hemen dolap içinde çift şarjör takılı MP5' e gitti. Ben 24 saat hazır duran SAK timine (Sabotaj Alarm Kuvveti) dönmeden onlar beni aradı:

-Komutanım, ateş bizden edildi.

*Biliyorum, derhal yerini öğrenin, acil bana bilgi verin.

-Emredersin komutanım.

Bir dakika sonra tim beni tekrar aradı:

-Komutanım istihkamcı(bina, yapı işleriyle ilgilenen birim) İhsan ateş etmiş, mermi nöbet arkadaşının başıının üzerinde geçmiş. Çocuk çok korkmuş.

*İhsan neden ateş etmiş durup dururken, İhsan'ı da alıp bana gelin.

Telefon kısa bir aradan sonra yine çaldı:

-Komutanım İhsan gelmiyor, silahını da vermiyor. "Yaklaşmayın hepinizi vururum..!!!" diyor. Karanlıkta üzerine gelen birşeylerden bahsediyor.

*Ne demek bu ya...!!! Tamam şimd beni iyi dinleyin, İhsan' dan uzak durun, geri çekilin, ASLA ve ASLA üzerine gitmeyin, ben hemen geliyorum.

ALLAH' ım bu da neydi böyle. MP5' i tekrar dolaba koyup, koşar adımlarla olayın olduğu bölgeye ulaştım. İhsan bir aydınlatma direğinin altında duruyordu, elinde M1 piyade tüfeği vardı. Nöbetçi astsubay arkadaşla beraber diğer askerlerde hemen 5 metre geride bekliyorlardı. Durum gerçekten vahimdi. Herkesin yüzünden endişe çok net okunuyordu. Sakinliğimi korumaya çalışarak:

*Herkes daha da geri çekilsin, karanlıkta kaybolun. Benden başka kimse ışıkta gözükmesin. Benim talimatım olmadan kesinlikle kimse birşey yapmasın.

Herkes birden yokoldu. Şimdi gecenin karanlığında bir aydınlatma direğinin aydınlattığı alan içinde bir İhsan bir de ben vardım. Önce İhsan' nın ruh halini anlamaya çalışmalıydım, şuuru ve bilinci ne düzeydeydi.

-İhsan oğlum, neden böyle yaptın?

*Komutanım çok korktum, üstüme gelmeye başladılar, hem de sıktım.

-İhsan bütün bunları nöbet tutmamak için mi yapıyorsun?

-Hayır, VALLAHİ değil komutanım, çok korkuyorum.

*İhsan beni tanıyor musun, ben kimim?

-Beşir asteğmenimsin.

Derin bir nefes aldım, en azından beni korktuğu şeylerden biri zannetmiyordu ve de şuuru yerindeydi. Belli ki birşeylerden çok korkmuştu.

*Peki İhsan bana güveniyor musun?

-Evet komutanım..!!

*Tamam o zaman silahını yavaşca ayak ucuna bırak, ışığın altından bana doğru yürü. Korkma ben seni korurum, seni yalnız bırakmam. Söz veriyoum ceza almayacaksın...!!!

İhsan tüfeğini bırakıp korka korka yanıma geldi. Can havliyle koluma sarıldı. Zavallı İhsan korkudan titriyordu. Sonradan öğrendik, meğer İhsan küçüklüğünde yaşadığı bir olaydan sonra geceden ve karanlıktan çok korkar, ışıklar kapalıyken uyuyamaz olmuş. Bu korku bir fobiye dönüşmüş, ancak bunu bir şekilde komutanlarına anlatamamış.

Yaşadığım korkuyu anlatamam, ALLAH' a çok şükrettim. Gerçekten kazasız belasız atlatmıştık. Ama bunca sıkıntıya rağmen Hakan için aynı nöbeti bir daha olsa yine tutarım.

Devam Edecek..

Hoşcakalın....

 
Toplam blog
: 410
: 3283
Kayıt tarihi
: 13.04.06
 
 

Bilgisayar, elektronik, internet alanındaki son gelişmeler. Tüketici elektroniğindeki trendler. Otom..