Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '12

 
Kategori
Yılbaşı
 

Bir yılbaşı öyküsü daha...

Bir yılbaşı öyküsü daha...
 

Belki okurlarım gene mi yılbaşı öyküsü diyeceklar ama. Yeni yıl deyince o kadar çok anım var ki!

2002 yılının son günleri idi. Burcu ile ikimiz Paris'in soğuğunda bir kaç gün sonraki ayrılığımızı düşünüp yılbaşına hazırlanıyorduk. 2003 yılının ilk günleri 5 ocak da Burcu beni Paris'te bırakıp Newyork'a gidecekti. Newyork Juliard Scholl'da önceden Laipzig'de çalışmak imkanı bulduğu Prof.Stephan Clapp ile çalışacak ayrıca  ingilizce kursuna gidip Tofell sınavına hazırlanacaktı. İngilizce kursunu Paris'te Uluslar arası lisan dersaneleri  fuarında seçmiş, ücretini yollamış ve rezervasyonunu yaptırmıştık. Burcu mart ayında gerçekleşecek Juliard School sınavına girecek ve daha sonra da sınav sonucuna göre kararlarımızı alacaktık. Ocak ayında gidiş ve mart sonunda dönüş biletlerini de almıştık. Bu arada ben Paris'te kalacak , biraz evi toparlayacak ve İstanbul'a dönecektim. Anlaşıldığı gibi bizi uzun bir özlem devresi bekliyordu.

O yıl başı Paris'te yaşayan ve bize her zaman bir aile sıcaklığını sağlayan arkadaşlarımızda toplanacak .kutlama yapacak ve ertesi gün evimize dönecektik.  Yılbaşı gecesi arkadaşımızın Paris yakınlarındaki evinde çok güzel bir yemekle başladı. Arkadaşlarımız ve çocukları ki Burcu'nun en yakın arkadaşları idiler, bize bir kaç gün sonraki ayrılığı anımsatmamak için çok eğlenceli bir ortam sağlamaya çalışıyorlardı. Burcu'nun Amerika'ya gidişi Paris gibi değildi. Artık daha da uzak olacaktı bizden. Her zaman gidemeyecektik. Çok neşeli yenen harika bir yemekten sonra gece yarısına doğru herkes birbirine önceden hazırladığı hediyeleri vermeye başladı. Çok özenle seçilmiş harika hediyelerdi herbiri. Hele Burcu'nun hediyesi kocaman bir noel baba idi. Tahtadan bacakları olan , oturabilen şirin ,kocaman bir noel baba. O gece çocuklarla oynadığımız oyunlarla sabaha kadar sürdü. Sabahın ilk işikları  ağarırken biz ancak yatmaya gitmiştik. Ertesi gün ancak öğleden sonra uyanabildik. Kahvaltının ardından biz evimize dönmek istedik . Çünkü 5 ocak sabah çok erken Newyork uçağına binecek olan Burcu'nun hazırlıkları vardı. Oysaki çocuklar ve Burcu ayrılmak istemiyorlardı. Bir gece daha kalın diye yalvaran çocukların sesine ben ve arkadaşım dayanamadık ve o geceyi de orada geçirmeye karar verdik. Ertesi gün evimize bizi bıraktıklarında neredeyse akşam üzeri olmuştu. Eve geldik. Asansöre binmek için beklemeye başladık. O sırada aynı apartımanda oturan bir komşumuzu gördük. Bize sitemizin büyük bir sorun sebebiyle elektirk sisteminin arızalandığını ve asansörlerin çalışmadığını söyledi. Bu olay Paris'te hiç rastlanan bır durum değildi. Benim ülkemde elektrik kesintisi çok olduğu için biz alışıktık bu duruma ama Paris'te bu hiç olmazdı. Önce şaşırdık ama sonra derin derin düşünmeye başladık. Bizim oturduğumuz daire 11. katta idi ve  ellerimizde eşyalarımız ve hediyelerimiz dolu idi. Bu durumda o kadar katı çıkmak büyük sorundu. Zavallı Burcu bana elindeki tüm eşyaları bana ver , ben çıkarayım, sen sadece noel babayı al ve çık dedi. Biz evin merdivenlerinden çıkmaya başladık. Burcucuk tüm eşyaları sırtlanmış, ben  de sadece noel babayı taşıyarak çıkıyorduk ama kucağımda tuttuğum noel babanın tahta ayakları her merdiven çıkışında tak tak ötüyordu. Önce bizeçok komik gelen bu ses bir süre sonra yorulmaya başlayan Burcu'nun asabını bozmaya başlamıştı. 6.Kata geldiğimizde Burcu isyan etti. Anne şunun ayaklarını sıkı tut. vurmasın. çok sinirime gitti.dedi. Neyse yukarı çıkınca bu olaya epey güldük. Ama biraz sonra beni bir düşünce aldı. Eğer elektriklerin tamiri uzarsa ve Burcu gidene  kadar asansör çalışmazsa o kadar bavulu biz 11.kattan nasıl indirecektik. Burcu uzun süre Amerika'da alacağı için iki büyük bavulu olacaktı. Umarım elektrikler o güne kadar tamir edilirdi.

Tabii korktuğumuz başımıza geldi. Arıza çok büyüktü ve Burcu'nun gideceği sabahın gecesi hala asansör çalışmıyordu. Bavulumuzu indirecek de kimsemiz yoktu. Ben artık çok komik çareler üretmeye başlamıştım. Paris'te çok iyi bir itfaiye kuruluşu var. En sonunda sabah 5 de itfaiyeyei çağırıp bavulları indirtmeyi bile düşündüm.

Ertesi sabah saat 4 de uyandım, ilk işim kalkıp asansörü kontrol etmek oldu. Gene çalışmıyordu. Bu arada evdeki arızadan dairelerin etkilenmemesi için  dairelere elektrik veriyorlardı, sadece asansör ve genel elektrkler yanmıyordu. Bu sırada bizi havaalanına götürecek arkadaşımn da geldi. Ne yazık ki o da bir hanımdı ve biz üç hanım 30ar kiloluk 2 bavul, keman ve sırt çantasını 11 kat indirmek zorunda idik. Saat 5 de asansörün önüne çıktığımız zaman , İşte o anda bir mucize oldu ve asansör çalıştı. Asansör tamir edilmişti ve biz rahatlıkla indik.

Bu olaydan sonra Burcu'ya yardım eden bir şansın varlığına inandım. Evet onun yolu Amerika idi. Asansör bile bunu istemiş, bize zorluk çıkartmamıştı.

Burcu  o gün Amerika'ya gitti. Ama mart ayında dönmedi. Uçak biletini yaktı ve dönmedi. Hala Amerika'da. Artık sadece turist olarak geliyor.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..