Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Biraz bana, ama en çok Özlem’e…

Biraz bana, ama en çok Özlem’e…
 

Özlem, yanlışlıkla adı nüfus kaydına “Özlen” olarak geçen kişi, liseden öylesine sınıf arkadaşım olup, Üniversitede dostluk statüsünün en üst basamağına yerleşmiş bir… Bir genç kızdır… Bir kadın… Mesleğini icra eden bir öğretmen… Ve birbirimizi tamamladığımız bir diğer yarımdır!

Günün mana ve ehemmiyetine özel…

Özel şeylerden söz etmek istiyorum!

Özlem de ben de Dokuz Eylül İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyuz. İngilizce öğretmeni yani ikimizin de mesleği…

Banka’da İhracat Akreditif servisinde çalışmayı yeğledim, Özlem mesleğini icra etmeyi…

Özel İhracat Şirketine geçtim, Özlem’in tayini daha yakına çıktı!

…….

Üniversite öğrencisi iki gençtik, liseden tanış… Asi bir kızdı, kısacık saçları, incecik bedeniyle… Derleyen, toplayan ben… Neyi derliyor ve topluyorsam artık, asiliğini sanıyorum!

O da asiliği ile ufuklar açıyor bana!

Ben hali hazırda annemin asaletli kızı…

Birbirinden çok farklı, birbirine çok yakın, bir garip bilmece bizim dostluğumuz, dostluklarda tamamlamak sanıyorum en büyük mesele, ikili ilişkilere inat! İkili ilişkilerin temeli olsa da, temel nedense sonu hazırlıyor, bir savaş gibi, kazanmak istiyor sanıyorum bir diğeri!

Özlem’in kısacık saçlarına inat, balköpüğü uzun saçlarım var!

Gülüyor Özlem, diyor ki: Arkadan bakıldığında saçları güzel olan kızların yüzleri çirkin olur, genelde, şapşırık oluyor insanlar güzel yüzünü gördüklerinde!

Yaydığı hoşluğun erkekleri nasıl sarıp sarmaladıklarını, asiliği ve zekası ile, bir de espri gücü… Çekiminden kurtulamıyor erkekler, kızım sende acayip bir çekim var!

……..

Tonla kitaplar, kitaplar çok pahalılar, fotokopi çektirelim, offf Thomas Hardy, William Conrad… Ayyy, ne yapmıştı bu adam? Say bakalım eserleri nelerdi?

Ses bilimi… Anlam bilim… Ne anlama geldiğini öğrenemedik gitti!

…….

Okey oynamayı öğrendik ama Göksu kahvesinde, hatta Buca’lı bıçkın okey arkadaşları bile edindik!

…….

Üniversite arkadaşlarımız arasında fesatlığı da gözlemledik, erkek kapmacasını da… Laf çarptırmalar da vardı, hocalarla sevgililik oynayanlar da…

Bira içmeye de gittik hocalarımızla, misafir de olduk Amerikalılara…

…….

Üç ay gönüllü öğretmenlik yaptım oğlumun okuduğu ilk okulda, tam da denk gelmişti, Kasım’ın yirmi dördü, öğretmenler günü… Oysa, beceremediğimi anlamıştım! Özlem’den deneyimliyim, hoşgörü ve sınıfı kontrol altına alma bir arada zor yürüyor, deneye yanıla… Yani deneyim istiyor!

Bütün öğrenciler beni öpmek istiyorlardı, seviyorlardı, verdiklerimi alıyorlardı ama kontrolü sağlamam ne mümkün!

Kasım’ın yirmi dördünde, gittiğimiz kutlamada adım çınladı kulaklarımda! Yirmi iki yılını dolduran öğretmenlere plaket verilmesinin ardından, gönüllü öğretmenlik yapmam adına plaket almak için çağrılıyordum!

Utandım!

Pes etmiş durumdaydım! Özlem’den biliyordum ki dengeyi kurmak, ne kadar eğitimini de alsak, alıyordu yılları…

Bir plaketim var, çekmecelerde sakladığım…

….…..

Özlem olmasa, paylaşmamış olsak da mezuniyet sonrası yaşanan iniş çıkışları, bir yıl tepene çıkartıp çocukları, bir sonraki yıl başöğretmen tarzına bürünmek, öğretebilmek adına şekilden şekle girmek…

……..

Keyif olsun diye gittiğimiz barda öğrencilerden konuşmak!

Deli bunlar!

“Keyfinize bakın kızlar!” diyorum, o gürültüde yoğunlaşıyorlar Özlem ve arkadaşları üç-beş öğrenciye, dertleri birlik olup kurtarmak!

“Kızım, az gelirinizle geldik işte şuraya, tadını çıkarsanız ya!” diyorum, ama Ahmet… Ama Demet…

Ya Mehmet?

……..

Öğretmenlik adına pek bir şey yapmadım diyemeyeceğim, İngilizce öğretmesem de, İhracatı öğretme konusunda çok yararını gördüm aldığım eğitimin!

En azından bildiğimi öğretmeyi becerebildim! Yetenek dışında, vicdan olarak, en azından!

………

Özlem’ciğimden yola çıkarak, oğlumun baba dedesini de es geçmeyerek, yılarca öğretmenlik ve de Milli Eğitim Müdürlüğü yapmıştır, tüm öğretmenlerin bu güzel gününü kutlarım!

Çok meşakkatli, az maaşlı, fazla vicdan gerektiren bir meslektir!

Sanatçılar gibi, evinden kavga ile de çıksa, ödeyemediği faturalardan dolayı elektrikleri kesik de olsa…

Sınıflara girip, mesleklerini icra etmek durumundadırlar, gözyaşları içlerinde… Parasız cüzdanları omuzlarına asılı çantalarda…

Yüzlerinde ve gözlerinde gülümseme…

Hakları yoktur o güzelim çocukları üzmelerine!

Tüm mesleğini icra eden, etmeden eğitime, öğretime katılan… Mesleği olmasa da, kibrit çakmayı, ayakkabımızın bağcığını bağlamayı öğreten!

Yumurta kırmayı… Sevgilimize nasıl davranacağımızı…

Ne yaparsak yaşam içinde ayakta duracağımız öğreten herkese… Tüm öğretenlere…

Saygı ve sevgilerimle…


Gülgün Karaoğlu
Kasım,24/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..