Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '19

 
Kategori
Deneme
 

Biraz Kişisel Gelişim Yapayım

Bu bir kişisel gelişimcileri eleştiri yazısı değildir. Yetkinliği olan, konunun uzmanı kişileri elbette takip edip dinlemenizi isterim. For example; Üstün Dökmen.

            Ama bu sosyal medyada fenomenleşip sürekli insanlara mutluluk fikirleri pompalayan hanım ablalar ve abiler beni rahatsız ediyor. Neden? Çünkü bundan etkilenen genç insanlarımız oluyor. Sürekli bir anın gelmesini bekleyen ve hep mutlu olacağını düşünen bir güruh yaratıldı.

            Neden sürekli hayatın iyi bir yönde ilerleyeceğine inanıyorsunuz? Çok mutlu olacaksın. Acayip mutlu olacaksın.

            - Güç içinde?
            - Neremde?
            - İçinde içinde...
            - Oğlum randevu alın da bir röntgen çektireyim.
            - Baba Suriyelilerden ötürü sıra bize gelmiyor en yakın tarih 4 ay sonrasına.
            - Tüh!

            Belki arabanın camına vurup, mendil alır mısınız, diyen çocuktan daha mutsuz olacaksın. Onun hayatı hayat değil mi? Fakir olunca kötü bir hayat mı yaşamış oluyoruz? Yok canım böyle olumsuz şeyler düşünmeyin.

            SİZ ÇOK MUTLU OLACAKSINIZ!

            Özgün gücünüzü fark edeceksiniz, ortaya bir enerji çıkacak (Kaç kw acaba TEDAŞ'tan bizi kurtarır mı?) hiçbir şey sizi üzemeyecek. Karaciğerinizdeki bir takım moleküller beyindeki kortekslere vardığında ortaya çıkacak olan bu enerji sinapslarınızdan yayılmaya başlayarak hücrelerinizi yenileyecek. İşte o zaman insanlar sizdeki gücü görüp eğilecek. Sizi kıskananlar soğuk nehre yatırılmış karpuz gibi çatırdayacak. Çok paranız olacak hem de dolar cinsinde yani TL de değil! Lanet olası maliyeciler diyecek kadar çok paranız olacak. Berat Albayrak sizden borç isteyecek.  

            Neden? Neden güdümlü füzenin hedefine kitlendiği gibi bu mutluluk fikrine kilitlendik? Ve neden bu mutluluk borsa endeksine bağlı?

            Rahmetli anneannem çok genç yaşta eşini kaybetti. Çok fakirdi, evlatlarını kimseye muhtaç etmemek için iğneciliğe giderdi. Bir daha kimseyle evlenmedi. Üstelik eşinin ilk eşinden olma çocuklarıyla aynı evde yaşıyor o öksüz yavrulara da bakıyordu. Çok fakir bir ailede yıllarca yaşarken ömrünün son yıllarında çok şükür evi de arabası da oldu. Güzel bir hayat yaşadı, bazı kadınlar köyünden şehre zor inerken Türkiye'nin birçok yerini gördü. Eşinden sonra tam 36 yıl yaşadı, üzüldü, üzdü ama çok mutluydu. Onu seven torunları, damadı, çocukları ve arkadaşlarıyla mütevazi hayatını yaşayıp bu dünyadan çekildi.

            Genç bir kadındı...
            Fakirdi...
            Sevdiği adamı kaybetmişti...
            Ama yaşadı hem de onsuz 36 yıl yaşadı. Demek ki canım kardeşim kırılırken de yaşanabiliyormuş öyle değil mi? Kıbrıs'ta düzenli olarak buluşup görüştüğüm bir terapist arkadaşım vardı. Bana her hafta başı bir soru sorar ve cevabını hafta sonu karışılıklı tartışırdık. Bu klinik psikolog arkadaşım bir gün bana şöyle bir soru sordu.

            - Tartıştığın bir insan sana vursa ne yapmalısın?
            Ağzını burnunu kırarım diyemeyeceğim için psikologlara uygun bir cevap aradım.
            - Vurmaması için kendimi müdafaa ederim.
            - Cidden böyle mi düşünüyorsun?
            - Tamam itiraf edeyim ben de ona vururum!
            - İşte normal olan bu.
            - Sizden daha farklı bir şey demenizi beklerdim.
            - Bak benimle görüşen her insan normal olmanın aldatılınca hiçbir şey olmamış gibi davranmak, sinirlenince sakin olmak, üzülünce hiç ağlamamak olduğunu düşünüyor. Oysa bizler insanız. Bir buzdolabının içindeysen üşürsün Emre buna engel olamazsın. Dolayısıyla duygularını yansıtırken kendini bastırma. Ağlamak istiyorsan ağlayabilirsin bu seni anormal yapmaz, birini sevmediysen onu sevmiyorum diyebilirsin, birini sana zarar veriyorsa kendini savunabilirsin. Önemli olan bunları kendine ve başkasına zarar vermeden yapman. Eğer aldatıldığında birini öldürmeyi düşünüyorsan işte o zaman kendini durdurman lazım. Bir kitap yazarak bu düşüncelerini içinde güce çevirebilir bir yetenek kazanabilirsin. Öfkenden hatta kininden bile güç kazanabilirsin Emre yoksa kırıp geçmek her zaman en kolayıdır. Ne kadar canımız yanmış olursa olsun kimsenin canını almaya hakkımız yok öyle değil mi?

            19 yaşımdaydım, bu genç kadın bana hayatımın konuşmasını yapmıştı. Bildiğim her şeyin yanlış olduğunu gördüm. Duygusal kırılma özgürlüğü dostlarım. Başkasına zarar vermeden yaşanacak bir duygusal kırılma özgürlüğü. Ben nasıl günleriniz olacağını bilemem. Kötü günleriniz olabilir belki Allah korusun hayat sizi sevdiklerinizle bile sınayabilir. Bence güç denilen şey insanın duygularını, aklına ve bedenine işlevli bir şekilde entegre edebilimesidir. Yoksa Allah'ın rüzgarıyla koca kayaları toza çevirdiği dünyada ne gücü dayı?

            Emre ERDEN

            

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..