Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '06

 
Kategori
Felsefe
 

Bireyin toplumsal konumu

Bireyin toplumsal konumu
 

Bireyin günlük hayattaki yeri ve bu yerin toplumsal değerler karşısındaki konumu hızlı bir dönüşüm geçirmekte. Toplum yapısının ötesinde çekirdek aile değerlerinde farklılıklar yaşandığı gibi, bırakın nesiller arasında, aynı nesil içerisinde dahi ciddi değer farklılaşmaları görülmekte. Bu dönüşüm belirli imkanlara sahip olan bireyin taleplerini saptarken, tamamen kendi isteklerine göre kendisini yönlendirmesi ve toplumdan kopmasıyla da paraleldir. Bireyin bir anlamda rakibi konumunda bulunan devlet ve toplumun zayıflama evrelerinin kısaca bizlere gösterdiği gibi, bu değişim aslında denizi besleyen göllerin mecrasında doğal şekilde ilerlemektedir.


Devlet süreç içerisinde gücün ve tahakkümün simgesi olmuş, birey ve toplumu hiçe sayan ya da onu tam anlamıyla yönlendiren konuma ulaşmıştır. Devlet yapısındaki reformlar ise ağırlıklı olarak, toplumdan talep ya da baskı gelsin gelmesin, yine devleti elinde bulunduranlar tarafından yapılmıştır. Devletin güçlü olduğu dönemlerde ise halkın ekonomik ve kültürel alanda bir hayli zayıf olduğu görülmektedir. Bu dönemde aslında devlet ile toplum kavram ve değerleri iç içedir.


Ancak devletin birey ve toplum üzerindeki etkileri yüzyıllarca süren gelişmeler sonucu daraltılmıştır. Artık bireyin neyi düşüneceğini, neyi seçeceğini, kimleri okuyacağını, hangi dini inanışı benimseyeceğini, hangi ideolojik seçenekleri bulunduğunu ya da bu tercihlerden hiçbirisinin olmadığını söyleyecek bir devlet yoktur. (Tabiki ekonomik ve sosyal gelişmede bir hayli geride kalmış Ortadoğu veya Afrika ülkelerini bir kenara bırakırsak.) Ama toplumsal düzenin sağlanmasında (buna bireysel hakta diyebiliriz) temel rolü bulunan adalet ve güvenlik mekanizmaları daha da güçlenmiştir.


Devlet bu veya şu şekilde meşru kaynağını ait olduğu toplumun değerlerinden almaktadır. Devletin güç kaybı ile birlikte toplumun birey üzerindeki yaptırım ya da yönlendirici gücü de azalmaktadır. Toplum kurallarının sarsılması beraberinde tabuları ve temel esasların yorum tarzını değiştirmiştir.


Zaman içerisinde meydana gelen değişime karşı bireyin tavrı; ya değişimi toptan reddeden, ya kabul eden ya da sahip olduğu değerleri, etkileşim içerisinde yenileşmenin sunduğu değerlerle uyumlaştıran yönde aksetmiştir.


Peki bu toplumsal ve bireysel dönüşümün ulaşacağı nokta nedir? Ekonomik ve sosyal olarak gelişmemiş ve pastadan belirli bir pay alamamış bireyler ile belirli bir güce sahip olanlar arasında ki mücadele sürmektedir. Ve bu mücadele doğal olarak belli bir güç birliğini ve değerler yumağını beraberinde getirmektedir. Bugün Türkiye’de ki bölgelerarası farklılıklardan, Avrupa Birliği içerisindeki farklılıklara ve ötesinde dünyanın farklı coğrafyaları arasındaki adaletsizliklere işaret edilmektedir. Bunların hepsi de dünya için bir sorundur. Afganistan ya da Somalide ki gelişmemişlik ya da Polonya’da ki orta gelişmişlik düzeyi dönüp dolaşıp gelişmekte olan ülkeleri tahrip etmeye başlamıştır. Bu süreci noktalayarak yeni bir süreci başlatacak olan ise barınma, eğitim, yiyecek sorunlarının teknolojik gelişmelerle çözülmesidir. Nihayetinde dünya kaynaklarının kıt olduğu ve bu kıt kaynakların paylaşımında dengesizliklerin bulunduğu aşikardır. Bu durum bireyin toplumdaki konumunu ve toplumsal değerlerin ağırlığını belirlemektedir.


Ekonomik yönden yeterli koşullar ve paralelinde modern içerik taşıyan eğitim imkanı sunulduğunda, insan kendi yapısından kaynaklanan özsel niteliklerden hareketle daha özgürlükçü ve kendisini kısıtlayan her türlü değere meydan okuyucu bir tavır içerisine girmektedir. Batı, Doğu, Ortadoğu ve Afrika coğrafyasına baktığınızda ekonomik ve eğitim yönündeki kalkınmaya paralel olarak bu gelişmelere tanıklık etmekteyiz. Türkiye içerisinde bir Batı ili ile Doğu ili arasında da bu farkı görmek mümkündür. Bunun da ötesinde dünyanın neresinde olursa olsun her ülkenin zenginlerinin yaşam tarzı benzerdir. Sahip oldukları lüks hayatlar, sosyal hayatlar ya da özel hayatlar...Eğer Doğu’da ki ya da başka bir bölgede ki bazı istisnalar gösterilirse emin olun ki Batı’da aynı istisnaları görürsünüz. Sahip olduğu ekonomik ve kültürel seviye insanı harekete geçirmektedir ama o kişinin kendini tanımlamada kullandığı sıfat değişmektedir. Dini, etnik kökeni ne olursa olsun varlıklı ailelerin çocukları aynı ülkelere eğitime gönderilmektedir ya da aynı marka otomobilleri kullanmaktadırlar. Antalya sahillerinde Almanlar görülebildiği gibi İran’dan gelenler de görülebilmektedir. Bu yapıya meydan okuyan ise pastadan yeterince pay alma imkanı tanınmamış olan ve buna bağlı olarak ekonomi ve eğitim alanında zayıf kalan kesimlerdir. Coğrafyalar veya sahip olunan etiket/sıfatlar farklı olsa da insanın hareket güdüsü hep aynıdır.

 
Toplam blog
: 28
: 1654
Kayıt tarihi
: 22.08.06
 
 

İstanbul'dan tarih, ekonomi, siyaset ve kültüre ilgi duyan, güzel bir dille ifade edilen, edebi v..