Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '14

 
Kategori
Güncel
 

Birlikte yaşamak istiyor muyuz?

Birlikte yaşamak istiyor muyuz?
 

En başa dönüp bu soruyu sormamızın gerektiği günlerdeyiz. Evet, Kürtler ve Türkler ve Aleviler ve hem Kürt hem de Aleviler ve Lazlar ve Çerkezler ve Araplar ve Müslümanlar ve Hıristiyanlar ve Yahudiler ve sayamadığım diğerleri ve bunların evliliklerinden doğanlardan kendilerini her ne olarak hissediyorlarsa onlar için yanıtlanması gereken soru: içinde bulunduğumuz zamanda, coğrafyanın bize bahşettiği, Anadolu adıyla maruf bu topraklarda “Birlikte yaşamak istiyor muyuz?” Bu sorgulamayı binlerce yıllık tarihin süzgecinden geçirerek verilecek akli ve ahlaki yanıt “evet” olması beklenir. Bununla birlikte, tarihin bize defalarca öğrettiği gerçek bir kez daha sınanmak isteniyorsa, bu yanıta acıyla, kanla, ızdırapla tekrar kavuşabilmek için yine defalarca olduğu gibi savrulmak da bir seçenek elbet. Umulan bu kez de akli ve ahlaki olanın galip gelmesidir.

Seçim birlikte yaşamaktan yana ise, bu iradeyi her şeyin üzerinde saymaktır, sayabilmektir üstesinden gelinmesi gereken. Bunun bireysel çıkarlara rağmen olması gerekeceği de ortadadır. Bu fedakarlığı sırtlanabilmenin olmazsa olmazı, birlikte yaşama irademizin ortadan kalkması durumunda bizleri nelerin beklediğinin ayırdına varabilmemizdir. Bu farkındalığın çok geç kalınmaksızın uyandırılabilmesi için en büyük sorumluluk başta siyasiler olmak üzere toplumun kanaat önderlerine ve tabiidir ki her birimize düşmektedir. Bu sorumluluğu üstlenemeyen siyasi aktörlerin ve önderlerin er ya da geç tarihin düşük ve unutulanları arasına yuvarlanacağını söylemek kehanet değildir.               

Sorun elbet sadece birlikte yaşama iradesinin ortaya çıkmasının söylemde vurgulanmasına indirgenemez. Hepimizin, çırılçıplak, mevcut toplumsal statü ve aidiyetlerimizden arınmış olarak toplumun her bir bireyi ile birlikte insanca varlığımızı sürdürme irademizin her an sınanabileceği bilincini, bu uğurda ön yargılarımızla yüzleşme, bireysel çıkarlarımızdan fedakârlık yapmak zorunda kalma yükünü taşıyabilmemiz gerekmektedir. Bunun için asgari müştereklerden birisi de  “merhamet” duygusu olmalıdır. Kendinden başkasının içinde bulunduğu zorluklara karşı anlayış gösterebilme erdemi pek çok sorunun çözümünde anahtar olacaktır. Bu duygunun insanın kendi iradesinin üzerindeki bir iradenin zoruyla değil, doğası gereği ortaya çıkmasının koşulu, kendisinin de her an merhamete muhtaç olabileceğinin farkında olabilmesidir. Bu bir anlamda “karşılıklılık” ya da “kendine yapılmasını istediğini (istemediğini) başkasına yapma (yapmama)” “altın kural”ı olarak nitelenebilecek davranış etiğinin birlikte yaşama iradesinin sınandığı zor zamanlarda öne çıkması umulur.

Tüm bu yazılanların somuta indirgenmesi ve özeleştiri yapma adına bugün ülkenin bir bölgesinde yaşanan çatışmalara ve can kayıplarına karşı ulusal medyanın da katkısıyla toplumun büyük kısmının olan biteni kavramaktan epey uzakta şekillenen algısının sorumluluğunda payımıza düşeni üstlenmek zorundayız. Hiç istenmeyecek biçimde şiddete de yönelen bu olayların gerisindeki duyguların anlaşılmaya çalışılabileceği, hak verilebileceği ve gerektiğinde şiddete başvurmaksızın paylaşılabileceği iradesinin toplumda var olduğunun kanıtlanması zamanıdır. Bu ülke geçmişte savaşa karşı çıkma iradesini toplu gösterilerle ortaya koyabilmiş, hemen sınır ötesinde yaşayan insanlara hegemon dünya gücünün ölüm yağdırmasına ortak olmayacağını bedeli pahasına tarihe kaydetmiş,  yakın geçmişte de “Gezi” konusunda ve diğer benzerlerinde ortak duyarlılığını gösterebilmiştir. Bugün de durum farklı değildir. Bu ülke insanı, hemen yanı başında Suriye’de (Kobani) ve Irak’ta yaşanan vahşi kıyımın etkeni ve sorumlusu değil ancak ortak tarih ve soy bağları nedeniyle manevi olarak mağduru durumundadır. Mağduriyetin maddi yönüyle katlanılan kısmı ise tüm toplumun omuzlarındadır. Bu açıdan özellikle toplumun bir kesiminin bu mağduriyetinin dışa vurumu toplumsal anlayış ve paylaşım gerektirmektedir. Bu duyarlılığın gösterilmesinde toplumca acze düşmek birlikte yaşama iradesinin  sınanması adına önemli bir engelde tökezleme olarak kendisini gösterecek ve giderek kötü olan seçeneğin, akli ve ahlaki olana galip gelmesine meşruiyet kazandıracaktır.           

 

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..