Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Biz Türk milletine özel...

Bana kalırsa biz Türkler özel ama çok özel kültüre sahip bir milletiz. Çok yaşanası özellikleri olan bir toplumuz. "Damarlarımızda ki kandan mıdır, yoksa yediğimiz ekmekden mi?", bilinmez, bizi biz yapan, bizim bize özel bize güzel öyle hoş yaşantılarımız vardır ki sormayın gitsin.

Doğuşumuzdan başlar bize özel yaşantımız... Bizim haberimiz bile olmadan ismimiz konulur. Bunun neresi değişik demeyin hemen, hele bir okuyun. Daha doğumumuza aylar varken başlar bir isim merakı bizde, çok önceleri gerçi doğan çocuklara yaptığı kahramanlıklara göre isimler verilirmiş ya, o da ayrı bir mevzu, kahraman olmayanların şansı yok gibi. Her neyse özenle seçilir isimler, şimdilerde biraz bilinçlendik ama ya daha önceleri hadi hep beraber göz atalım. Yüzde yüze yakını Müslüman bir ülkede yaşadığımız için isimlerimizde genelde dini terimlere uygun veya geleneksel oluyor, buraya kadar her şey normal.

Asıl gariplikler bilinçsizce körükürüne bu yapıya bağlı kalmakla başlıyor. Mahallemde yeni doğmuş bir kız çocuğu, tututurdular ismi MİNEL olcak diye. Allah Allah "neden?" dedim ya "illa da Minel olacakmış kızın adı?" Aldığım cevaba bakın: "Sen karışma" dediler "Kuran'da geçiyor". Merak ettim araştırdım, evet Kuran'da geçiyormuş. Geçiyormuş da kelime anlamı ne biliyormusunuz; arapça bağlaç; -de, -da anlamında. Düşünün ya Türkçe'leştirin biraz Minel kelimesini, Kızınızın büyüdüğünü düşünün ve annesinin kızına seslendiğini hayal edin:

- Kızım -de -da, hadi bana bir bardak su getirir misin?

Hadi bu nu kenara koyduk, ya Kezban ismine ne demeli, bu da Kuran'da geçiyor. Geçiyor geçmesine de anlamı nedir. Sıkı durun! Kezban'nın kelime anlamı; yalancı, tekzip eden. Bir insana verilebilecek en büyük ceza değilmi bir ömür boyu yalancı diye çağrılmak:) Ya hepimizin bildiği Suna; erkek ördek veya Buğra; deve anlamında. Hadi gelin şimdi burdan yakın bakalım.

Garipliklerimiz daha doğmadan başlıyor demek ki dikkatle bakınca. Dilimizden gelen kültürümüzü de yabana atmamamalı... Mesela her yöremizin kendine özgü şivesi ve kısacık kelimelerle çok şey anlatma dertleri vardır. Mimiklerimiz duruşumuz öyle farklı ki. Topraklarımız üzerinde yaşayan Edirne'den Kars'a tüm vatandaşlarımız bir mozaik oluşturmuş, bir kültür yaratmış ve bu kültürle yoğrulmuşuz. Her ne kadar inkar etmeye çalışsak da en entellektüllerimizden en cahillerimize kadar sinmiş bu kültür üzerimize.

Koynumuzda beslemişiz, beşiklerimizde belemişiz, büyütüp askere yollamışız. Belki de bir ömür boyu sandıklardan çıkmayacak çeyizler hazırlayıp gelinlerimize duvak yapmışız kültürümüzü. Buram buram hasret kokusuyla türkülerimize ezgi yapmışız hayatlarımızı. En bilindik türkülerimizde, mandaları çıkarıp söğüt dallarına yavrularını sineklere vermişiz. Mizahı en ince yerinden yakalayıp güldürürken de düşündürmek gibi bir misyon üstlenmişiz. Ben bir Amerika veya Avrupa kültüründe güldürürken düşündürmeye çalışan hiçbir düşünür görmedim. Şu an da her ne kadar ti'ye alıp alay ediyorsak da Nasrettin Hocalar Dümbüllü İsmailler yetiştirip bir kavuk alış verişi yapmışız.

Uzun lafın kısası biz gerçekten farklı düşünebilen, farklı gülebilen, farklı yaşayabilen bir toplum olmuşuz asırlar boyu. Belki bu farklılığımızın içine eğitim ekememişiz, belki yetiştirme noktasında kendimizi eksiklerimiz olmuş, sürekli teknoloji de ıskalamışız. Sürekli önümüze getirilenleri kabul etme gibi sürü psikolojisi içine sokmuşlar bizi.

Şimdi bir yeni nesil geliyor, bazılarımız beğenmiyor "bunların içi boş" diyor ama ben umutluyum yeni gelenlerden. Tek sıkıntımız bizi yöneten yönetme özürlü yöneticilerimizin, yönetme becerisini sağlayıp bu gençlerin önünü açma çabasında olmalıdır.

 
Toplam blog
: 18
: 711
Kayıt tarihi
: 27.11.06
 
 

1972 İstanbul doğumluyum. Dekorasyon işleri yapmaktayım. Amatörce de olsa hayata dair sevinçlerimi e..