Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
Anılar
 

Bizi kim dövdü..!

Bizi kim dövdü..!
 

Biz yetmişli yılların gençliği, fazlasıyla "ütopyacı" olarak yetiştirildik. Bu ütopyacılık tabirini "idealist" olarak da anlayabilirsiniz.

Solcular, Gorki'nin romanlarından, Nazım şiirlerinden çeke çeke Sosyalist dünyaların ütopik çekiciliğine daldılar.

Sağcılar, Nihal Atsız'dan, Ziya Gökalp'ten, Ergenekon'dan, Turandan hayaller kurdular..

İslamcılar, tasavvufi dünyalara dalıp, Asr-ı saadet rüyalarıyla uyandılar..

Biz yetmişli yılların gençleri, yaşadığımız ülkeyi kendi "ideallerimiz(ütopyalarımız)" doğrultusunda şekillendirmek istiyorduk: Yurt odalarında, öğrenci evlerinde, ocaklarda, derneklerde herkes kendi ütopyasını Türkiye'ye rejim olarak ilan ediyordu:

Emeğin sömürülmediği, kapitalizmin kirlerinden arındırılmış, steril bir "Sosyalist Türkiye", Manevi kalkınmanın öncülüğünde maddeten de kalkınmış "Müslüman Türkiye", Orta Asyadaki soydaşlarımızla bütünleşmiş "Milliyetçi Türkiye"...

Bunlara; "Komünist Türkiye, Şeriatçı Türkiye, Şövenist Türkiye" demek de mümkün.. Ancak, böylesi tanımlamalar daha ziyade karşı tarafın yakıştırmaları olduğundan ben birincileri tercih ediyorum.

İyi de, bu ülkeyi kimden kurtarmak istiyorduk.. Neyi kaldırıp da yerine kendi ütopyamızı koymak istiyorduk. İşin bu kısmını tam olarak bilmiyorduk doğrusu.. Yanlışları görüyorduk, bunlara kendi ideallerimizin çare olduğunu iddia ediyorduk ancak, neye karşı olduğumuzu tam olarak kestiremiyorduk. Daha doğrusu karşı olduğumuzun "ne olduğunu" tam kavrayamıyorduk..

12 Eylül İhtilali, öncelikle Ütopyacı sağcıları uyandırdı.. Onlar kendilerince uğrunda dövüştükleri "devlet" tarafından adam akıllı dövülünce, akılları başlarına geldi.

İslamcılar da bir iki şamar yediler, ancak evveliyatlarında fazla suya sabuna dokunmadıklarından, dayağı hafif atlattılar.

Ne var ki, solcular abondone oldular.. Öylesine ters yumruklar aldılar ki, yumruğun kimden geldiğini bile anlayamadılar.

Susurluk olayları patlayınca; "Hah.. tamam, bizi döveni bulduk.." dediler. Üzerine gittiler, protestolar yaptılar, ışıkları yakıp söndürdüler. Oysa, Susurluk'ta ortaya çıkan, "dayakçı" nın sadece bir koluydu; asıl darbeleri vuran kolu henüz belli değildi.

Asıl indirici darbeleri vuran "kol" Ergenekon (yoksa Ergene-kol mu desek..)'la ortaya çıktı. Ama solcuların bir kısmı bugün, "Bizi döven bu kol değildi.." diye karşı çıkıyor.

O zaman şunu sormak lazım; sizi döven kol hangisi..? Boksörlerin üç kolu olmaz ki üçüncüsü bizi dövdü deseniz..!

Sol'un bir kısmı hala abondone halinde anlaşılan..!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..