Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Bizi mi kandırıyorsunuz?

Bizi mi kandırıyorsunuz?
 

Yarım yılı aşkın zamandır konuşuluyor.

Televizyonlar da, gazeteler de susmuyor!

Hani, konuşulmayacak denli bir olay da değil!

Kan davası olsa, acının düştüğü ‘ocak’ dışında üç günde unutulur!

Namus(!) davası olsa, o da bir süre sonra unutulurdu!

Neler unutulmadı ki?

Madımak’ta diri diri yakılanlar bile unutuldu, ya da yılda birkaç kez anımsanıyor!

Sonra Balgat katliamı da unutuldu!

Bu ‘Garipoğlu olayı’ bir başka garip…

* * *

Bir ara şov adamı Beyaz, ‘ben kenar mahallede büyüdüğümden, birçok şeyi, banyoyu görmedim abi, onun için de o konularda görgüsüzüm’ dediğinde birbirimize bakınmıştık!

Nasıl ama, kim kendinin ‘görgüsüz’ olduğunu söyleyebilir ki?

Beyaz söylüyordu işte; tuh, tuh, tuh!

Aynı biçimde…

Her şeyin bir ‘alışılmış’ biçimi vardı; alışılmayanlar ‘görgümüzün’ dışında kalıyorlardı…

Ne bileyim işte.

Önce bir sorun olur…

Öyle bir sorun ki; insan beynini oynatır!

Ne yaptığını algılamaz duruma gelir!

Hiç elinizdeki bir gereci aradığınız olmamış mıdır?

Buradaki durum nedir; ya da buradaki dalgınlık?

Ya da…

Duvarı yumrukladığınız…

Ya da sinirden beyninizin üstünde bir şeylerin oluştuğu ‘o’ an!

Bu sorunun ‘patlama’ noktasıdır!

Diyalektik, ‘kapitalizmin son aşaması emperyalizm, devrimin öncülüdür’ der ya…

Sorunun beyinin doruğunda duyumsanması ‘cinayet olayını’ başlatır…

Bizim alışık olduğumuz ya bir fişek, ya da bir mermidir!

Ya da domuz bağı ile boğmadır!

Ya da diri diri betona gömmedir!

Ya da…

Biçimi, ‘o an’ için düşünülerek ya da düşünülmeyerek oluşur!

Bunların tamamına alışığız alışık olmasına da; ‘çantaya sığmadığı için testereyle kafasını gövdesinden ayırdım’ denmesi pekte sıradan bir ‘cinayet olayı’ değildi!

* * *

Yarım yıldır başımız avuçlarımızda, dişlerimiz kenetlenmiş, yumruklarımız sıkılmış, katilin bulunmasını beklerken;

Avukatı aylardır, tüm gizemlerin ardında durarak, bir de ‘masum çocuk’ duruşunun halktan onaylanmasını istercesine ‘ben işimi yapmak zorundayım’ yabancılaşmasını sıradanmışçasına, gözlerimizin içine baka baka söylemiyor mu?

Ben burada bitiyorum işte!

Tamam; sinirlerin doruktaydı!

Tamam; ne yaptığını bilmiyordun!

Tamam; hiç beklemediğin bir yanıt aldın!

Ölümle bitmeliydi bu!

Bölerek-parçalayarak değil!

Bu eylemi…

Bu parçalanmayı…

‘Masumiyettin’ içine sıkıştırmaya kalkışanların da ‘aynı’ suçu işlemiş sayılacakları ‘vicdansal’ bir karar değil midir?

Oray Eğin de yazdı:

Kafa kesip cesedi gündüz vakti taksiyle, bavul içinde onu şehrin en işlek semtlerinden birine götürüp çöp kutusuna atabiliyorsunuz... Üzerine Akmerkez' de dolaşabiliyor, arkadaşlarla laflayabiliyorsunuz…

Ne ‘pişman’ bir davranış, ne ‘masum’ bir eylem, ne ‘çocukça’ bir hareket!

Siz bizi mi kandırıyorsunuz! yenimuhalefetport.com/

 
Toplam blog
: 59
: 373
Kayıt tarihi
: 29.10.09
 
 

Selam ... Yaşam bir garip labirent, karışık bulunca karışıyor. Öyle çok ayrıntı var ki, onları si..