Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

17 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizi sakın düşünme

Bu sabah, iki sene önce atları ahırdan bahara ilk çıkarışımız geldi. Meraya gidene kadar bizi üstlerinden atmaya çalışmaları, benim hem attan hem senden korkuma güldüm. Ata hakim ol derken sen bile nasıl zor zapt etmiştin kendi bindiğini. Tepe tarlaya gitmeden önce benim sözümle atları serbest bırakmıştık hani. Atlardan eyerleri zor çözmüştün, kişneye-zıplaya öyle hızlı koşmuşlardı ki bana hak vermiştin. İlk yeşilliği görünce deliye dönmüşlerdi, iki saate yakın koşup durdular. Bizde, hava çok güzel olmasına rağmen hala ısınmamış toprağa oturup, sohbet etmiştik.

O zamanki sohbetimizin konuları şu anda Emma'yı yumurtlatmaya uğraşıyorlar yarı kavga yarı oyunla. Pilleri bitmişti Emma'nın, değiştirirken zor sağladım asayişi. Birbirlerinin ağızlarından emzikleri alıp kendileri emiyorlar yine aynı davranışlarla. Bazen gözlerim doluyor sevgilerinden bazen de başım ağrıyor gürültüden. Havuz problemleri gibiler, birden bir enerji dolduruyorlar ortama aynı birdenlikle tükeniyor tüm enerjim sanki havuzda kaçak varmış gibi.

İbrahim’le Arzu, bizi hem alışverişe hem de yemeğe götürdüler dün akşam. Sen yoksun ilgilenelim diye değil kızlarla birlikte olmaktan çok hoşlandıkları için geliyorlar. Kızlar da onları görünce deliye dönüyorlar. Seninle baktığımız ayakkabılardan aldım onlara, kendime de alışveriş yaptım. Bu kadar önemli hale geldi alışveriş yapabilmek. İnsan, uzun süre evin içinde kalınca  köyden indim şehire gibi oluyormuş. Şimdi aldıklarımı giymek için bir yerlere gitmemiz lazım. Üç sabahtır daha rahat kahvaltı ediyoruz, oyuna daha fazla dalıyorlar artık. Tek dişli değil beş dişli canavarlar bunlar, dişleri arttıkça daha sakin oluyorlar sanki. Azra, ilk defa bütün gece yatağında yattı. Tekrar özgürlüğümüze az zaman kaldı gibi. Yine geliyorum in şuraya gidelim dediğinde tek başıma inemeyeceğim ama hemen ineceğiz gönül sahibim.

Ormanın dirilişini, sararışını, soyunuşunu, beyaza boyanışını görmek istiyorum(z). Ben iki yıl vermiştim kendime biri bitmek üzere diye seviniyorum. Yeniden rahatça olmasa bile film izleyip, uzun sürse de kitap okuyabilmenin nasıl keyifli olduğunu yeniden anlıyorum. Aramıza uzun mesafeler girdi diye yine yazabilmenin nasıl güzel olduğunu unutmamışım. Şu anda annemin başına sarılmış durumdalar, ben de seninleyim. Sen bizi sakın düşünme hepimiz iyiyiz, yalnız kırmızı balıklardan birinin derisi soyuluyor ona üzülüyorum. Bugün meyveden sonra kızları dışarı çıkaracağım, çok soğuk ama hoşlarına gidiyor temiz havada dolaşmak, hem onlara hemde bana iyi geliyor dışarısı. Kızların tüm şekilleri sana benzeyebilir ama huyları aynı anaları, gezmek dediğin zaman ilk yeşilliğe koşan atlar gibiler, montları gördüler mi bir heyecen bir patırtı sorma.  

Canım biraz ara vermek zorundayım balıkçı aşağıdan bağırıyor. Dışarıda buz gibi ama sıkı, insanı dinçleştiren bir hava var. Sen yoksun diye biraz daha geniş davranıyorum her şey de ama yemek konusunda hiç taviz yok. Akşama barbun tava, bol soğanlı salata var ama sacayağının üçüncü ayağı olan fırında helva yok. Hayır ev sahibim, sen yoksun diye değil yeni elbiselerimin hatırına. Beni bilirsin ben hem çok özlerim hem de güzel yerim. En güzel olmak gibi bir derdim asla yok ama giydiklerimin yakışması önemli benim için o sebeple helva yerine cevizsiz-fındıksız kabak tatlısı yiyeceğim.

Demem o ki sen bizi sakın düşünme, gözün arkada kalmasın, iyiyiz. Sen kendine dikkat et, sana bir milyon dolar verseler de Françeska'lara da sakın selam falan verme olur mu ruh sahibim?

 

 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..