Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bizim Ece Dergisi 9. Şiir Şöleni Salihli de muhteşem bir programla yaşandı...

Bizim Ece Dergisi 9. Şiir Şöleni Salihli de muhteşem bir programla yaşandı...
 

Bizim Ece Dergisi Şiir Şöleni'nden


Ve  Sardes Antik Kentinde Binlerce Yıllık Geçmişe Saygı Neden Yoktu?

Ülkenin coğrafyasından kopup gelmişlerdi şiir adına, aşk adına. Topraklarından çıkan kır çiçekleri çağlayıp geldiler, aşk için şiir için, gönüller kurmak için.

Anadolu’nun o görkemli topraklarında nasıl da yeşermişler, filizlenmişler, gönüllerine şiir girmiş, sevda ile aşk ile örülmüş, gönülleri akıp gelmiş, milyonlarca çoğalarak bir şelale gibi dökülmüşler, Salihli’nin şiir kokan bağrına.

Ben şiire bu kadar hasret kaldığımı orada öğrendim. Şiir yazılmalı, dökülmeli kağıda, okuyanlar aşk duymalı şiire. Şiirle yaşanmalı, Salihli.

Bağrına basmış gelen şairlerini,  yurdun dört bir köşesinden kopup gelen gönüllerini. Salihli Belediye Başkanım anlatırken bu duygularını, nasıl da gözleri ışıldıyordu!

Salihli ve  bir de Fethiye kültürü ile kalkınıyor ne güzel. Salihli Şiir ikindileri heyecanlandırırdı beni. Gidememiştim. Bizim Ece Dergisi  varlığını öyle gönülle sürdürüyor ki, şiir adına, şair adına, kültür adına.

Emekle, özveriyle çıkıyor dergi, yayın yaşamını sürdürüyor. Sahibi Ahmet Otman beyefendi. Gördüm ki, o dergiyi  “heyecan ve duygu, düşünce, gönül ve sevenleri” ayakta tutuyor. Sımsıkı Dergilerine, sımsıkı şairlerine, sımsıkı dostlarına,  çiçeklerle örülmüş dostlar kucaklıyor. Şiirle örülmüş, aşk kucaklıyor BİZİM ECE’yi.

Aylar öncesinden Bizim Ece Dergisi’nin 9 . Şiir şölenine davetliydim. Koşarak gittim. Heyecanım beni oralara, çağlayana çekti. Dergi’nin kolları nerelerden akıp gelmiş sular, Ahmet bey (Otman) bu gönül pınarlarını dergiye akıtmış.

Çok güzel ve duygulu anlar yaşadım. Bir de organizasyona dikkat ettim, şahaneydi. Görkemliydi. O halde bu organizasyona herkesin renkleri karışmıştı.

Öncelikle Salihli’deki kurum ve kuruluşlar, başta Salihli Kaymakamlığı,  Salihli Belediye Başkanlığı Bizim Ece Dergisi, Sart Belediye Başkanlığı, çantaların üzerinde Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet  Kooperatifi demekteydi. Ne çok kurum ve kuruluşlar, işletme sahibi kişiler kucak açmışlardı şiir şöleni ve şairlerine. Eksiksiz ve güzeldi “davet ve ağırlama”. Kurşunlu Kaplıcaları'nda kaldık.  Elbette kolay mı bunları yapabilmek emek ve çaba var. O emek ve çaba bu şöleni muhteşem kıldı, anılara, belgelere yeni izler, yeni özgürlükler düşürdü.

Hani bir program yaşarsınız ya, ardından  “evet çok güzel yaşandı, mutluyum” demeniz gereklidir. İşte, şiir şöleni bu denli mutlu ve coşkulu yaşandı.

Şiirde demiştim;  Şairin yüreğindeki duygular dökülür. Şiir;  Şairin düş dünyası ile gerçek dünyası arasında bir köprü, bir yol ve bir ışık, içerisinde imgeleri vardır.

Yerel şairlerin dili ve gücü şiire yeni bir biçim vermektedir. Şiire daha yeni özgürlükler getirmektedir. Şiire yeni çığırlar açmaktadır.

Şiir Şölenine Gülgün Yalvaç’ın o muhteşem, özel şiire motif düşüren kıyafeti içinde keyifle başlandı. Şiirler ve şairler, o dostlar, Salihli şiir ırmaklarında, her yıl yıkanmaktaydı. Nasıl da belliydi örtüştükleri.

O güzel dostlar, o güzel gönüller akıp gitti duygularıma, düşüncelerime… Gönlüme,  bir duru su gibi. Gördüğüm şey şu ülkede az rastladığımız o güzel, çiçek kokan, şiir dökülen, kaval çalan hasret kaldığımız içten gönül ve sevgi bahçesiydi. Gönül bahçesinden içtiğim şiirler kadar güzel kokan, çiçekler kadar diri açan, şiir tohumları eken, şairleri bağrına basan Salihli, Şiirin kenti anılarıma, duygularıma, düşüncelerime yeni tohumlar, yeni izler ekti…

Şiirlerini döktüler, gönüllere. İzleyenleri etkilediler. Sevgi ve barış tohumları ektiler,  o an sahnede. Programa koşup gelen yazar ve gazeteci üstadım Muzaffer Cellek,  benden önce yazdı. Ancak söz verdik, biz birbirimize programlardan haber verecektik. Bir dahakine daha erken bir program yapmak gerek.

SARDES ANTİK KENTİNE İLK KEZ GİDİYORDUM,  GÖRDÜĞÜM ŞEYLER BENİ HAYRETE DÜŞÜRDÜ!...O UYGARLIĞIN FIŞKIRDIĞI TOPRAKLARA İLK KEZ ADIM ATACAK, GEÇMİŞİN  IŞIĞINDA YOL ALACAKTIM…

Bu duygu ve düşünceler içerisinde adım attım o binlerce yıllık geçmişe. Geçmişin ayak izleri ışığın yolunu açacak ve o günün anılarını canlandıracaktı.

 Konuklarını karşılamak için Sart Belediye Başkanlığı hazırlanmıştı. Birlikte gezdik. Alınlarımızda ve kalplerimizde tarih güneşi ile özgür ve aşkla yaşayacaktık, Sardes'i, binlerce yıllık geçmişi...

Sart Belediye Başkanlığı’nın bir programı var tasarladığı. Bu ileriki günlerde, süreçle olabilir. Sardes tarihi yerinin ışıklandırılması neden olmasın? Henüz acelesi yok, diye düşünmekteyim.

ANCAK IŞIKLANDIRMADAN ÖNCE DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER NEYDİ ORADA?

Biraz sonra karşılaşacağım manzara beni hayrete düşürecekti!...

Sardes antik kentini biraz tanıyalım;

" Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart beldesindeki Sardes Antik Kenti ve yöresi, 5 bin yılı aşkın süredir çeşitli yerleşimlere sahne olmuş. Batı Anadolu'daki yedi önemli kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da öneme sahip. Tarihte devlet güvencesinde paranın basıldığı ilk yer olarak bilinen Lidya Devleti'nin başkenti Sardes, tarım, hayvancılık, ticaret ve Sart Çayı'nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olarak tanınıyor."

Ve, orada gördüğüm manzara beni bir hayli şaşırttı, çekingendim uygarlıkta. Ürperdim, şaşırdım biraz... Bu konuyu Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın dikkatlerine çekmek gerektiğine inanmaktayım.

Binlerce yıllık tarih gün ışığına çıkarılmış. Ancak bu tarih içerisinde mozaiklerin üstü beyaz  örtülerle kaplanmış, anlayamamıştım. Ve o tarihe yaslanıp  bir fotoğraf karesine düştüğüm yerde adeta nefes alamamıştım. Oradan kaçarcasına uzaklaşmak istedim. Ancak fotoğraf karesine çoktan düşmüştüm. O tarihin önüne kondurulan o günün dokusuna ve  izlerine  aykırı  birkaç katlı merdiven basamakları  beni çok hayrete düşürmüştü! Sardes tarihi can çekişmekteydi...

Fotoğraflarından da  izleneceği üzere, gördüğüm bu manzaranın  ,  o olumsuz izlerin  ve görüntülerin  giderilmesi dünyaya ışık tutan Sardes’i yeniden kendi tarihine ve canlılığına,  gizemine çekecektir .

Ülkemiz her şeyden önce kocaman bir uygarlıklar ülkesi. Tarih ülkesi. Zaten Kültür Bakanlığı kendi başına bir program olmalıydı. Niçin birleştirdiler?

 O günün mozaiklerine, işçiliğine, ustalığına saygı neden eksilmişti? Niçin beyaz bir kireç gibi örtülüydü uygarlığın içi zemini? Beyaz bir kireç badanası yapılmıştı sanki, neden? Uygarlık güneş ışığıyla fışkırmıyor. Ve fotoğraflarımızı çektirdiğimiz o ovalımsı birkaç katlı merdiven gibi basamaklı yer neydi öyle, başka bir şey kondurulmuş. Şaşırdım sanki kırsal yerlerde betonarme evler vardır. Dışarıdan üst katlarına çıkılır ve kalitesiz beyaz fayanslar  yapıştırılır bu merdivenlere. İşte orada gördüğüm manzara bunu düşündürdü. Beni  üzmüştü ve etkilemişti... Bir an mutsuzdum tarih içinde. Ardında Sardes’in tarihi. Önünde, bu aykırı görüntüler...

Ve bu manzara karşısında şunları düşündüm. Ülkede arkeoloji ve sanat tarihi okuyan gençler var çalışacakları alan Kültür ve Turizm Bakanlığı. Elbette bağımsız bilimsel ve kazı çalışmalarına yıllarını adayacak gençler çıkmasa da aldığı eğitimle Bakanlık kadrolarında yer alacakları bir uzmanlık alanı. Ve tarihi yerlere, ören yerlerine sadece bilet gişeleri ve işçi atamak da yetmiyor. Yerelde tarihe yakın yönetimlere (Yerel Yönetim, İl Özel İdare gibi) o yerin sahiplenilmesi kendi anlamıyla geleceğe aktarılması için yönetimlerin güçlendirilmesi ve  bir arkeolog veya sanat tarihçi  atanması  ne kadar kaçınılmaz ve gereklidir.

Sardes’te tarih kendi anlamı ile binlerce yıllık geçmişini geleceğe  aktarabilmesi   için daha dikkatle ve özenle korunmalı, bakılmalı  dünyaya ışık tutmalıdır.

Salihli Bizim Ece Dergisi 9. Şiir şöleni muhteşem güzellikte yaşandı, Benim için ilkti. Gelecek yıl için daha çok tat alacağımı düşünüyorum. Şimdi benim için bir tanışma oldu. Ancak çok güzel oldu, çok özel oldu, etkilendiğim en şahane programdı. Yüreğimde sesler, cıvıltılar çoğaldı.

Nice yıllara Salihli dostları ve şiirleri ile. Şairleri ve görkemi ile. Ahmet Otman’ı  kutluyorum, sevgilerimi yolluyorum. Niçin o dergi çok hoş, niçin o dergi BİZİM ECE DERGİSİ, şimdi daha güzel  anlıyorum…

Ve çocuklarımız, en önemlisi çocuklarımız. Çocuklarımıza bırakılan o anlar, yeni anılar, belgeler, izler. Tarihe ışık tutacak, geleceğe tanıklık edecek.

BİZİM ECE, türkü, şiir, öykü, sevda yolu...  SALİHLİ BİZİM ECE DERGİSİ’nin görkemli korosundan çıkıp geldim, yörem (Yerkesik) thera’nın kucağına… 

(Nabide KILINÇ)

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..