- Kategori
- Edebiyat
Bir şiir ustası İbrahim Ergin'i Hamdi Topçuoğlu yazdı...
İbrahim Ergin YERKESİK doğumludur. İçimizden, yöremizden biridir. Muğla’da oturur. Doğduğu yöreye, toprağına saygılıdır. Özlem duyar, şiirlerinde anlatır özlemini. Görmeye gelir yöresini.
Yerkesik şiirinde 1950’li yılların sonrasında “Yerkesik’teki tütüncülüğün kahrını” anlatır.1962’li yıllarda yazar” Yerkesik” şiirini.
Şair şiir yazar ama, şiirlerini en güzel okur.
Duru bir Türkçe kullanır. Sesini ve dilini iyi kullanmasındaki ustalığıdır, Türkçesi.
Hamdi Topçuoğlu Muğla Bodrum Yarımada Gazetesi'nde, Muğla Devrim Gazetesi'nde, Muğla Yatağan Demeç Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmaktadır.
"Bir şiir ustası" yazısında Yerkesik doğumlu şair İbrahim Ergin'den söz eder.
İbrahim Ergin tanıyabildiğim en usta şairdir. Yerkesik başlıklı şiiri hala güncelliğini korumaktadır. Sonunda şunu yazar Yıl 1961. "Daha neler neler diyorsun anam/toprağa dönme dedin/Yerkesiğe de neden/ Benim ak dünya görmemiş anam...
İbrahim Ergin kendi anlatımıyla şunları yazar; " Canı dişinde bir babayla, dişi tırnağında ananın, insanların mutluluğuna adanmış oğluyum. Kimliğimdeki kayıtlara göre 1938 yılı güzünde Muğla'da doğmuşum. Oysa asıl doğum yerim Muğla'ya bir kuşluk çeken YERKESİK beldesidir. Bir de anama soracak olursak, azıcık gülümseyecek "Dayın askerden geldiği yıl tütün tarlasında doğurdum seni keşke doğurmasaydım..."diye ekleyecektir. Çünkü yoksulduk o zamanlar bu güzel yurt üstünde bir tek çöpümüz bile yoktu. Alınteri yiyen insanların yaşama savaşını çul- çaput içinde gülümseyen çocukluğumu düşündükçe bir burukluk, bir eziklik duyarım içimde..."
Şİmdi sevgili dost Hamdi Topçuoğlu'nun yazısını yayımlıyorum;
BİR ŞİİR USTASI
İbrahim Ergin geç tanıdığım; ama şiiri iyi bildiğine emin olduğum bir şair. Onu bu denli geç tanımamın nedeni onun ulusal şiir dergilerinde çok az yer alması, benim de Muğla sanatından uzak kalmamdır.
Ben şiiri, şairden daha çok önemserim. Şair göçücüdür, şiir ise kalıcı. İbrahim Ergin’nin kimi şiirleri benim diye boy gösteren şairlerin bile gıpta edeceği şiirlerdir.
O, bazen “Kuş sesleri yüklerim” diyen, bazen “El kadar bulutta gizlenen fırtınayı bilirim” diyen Fenikeli bir şairdir. Bazen de:
“Ben bir avuç tozum
Savur göklere
Saman yolları yarat
Gövdemde set çek ölüme
…”
diyen Knidos Afrodit’idir.
Şiir, asla yalnızca duyarlılıkların dile getirilmesi değildir. Şiirin kendine özgü bir dili var. Her şairin vazgeçilmez hedefi o kendine özgü dili yakalayabilmektir. İbrahim Ergin de her şiirinde bunu yapmaya çalışıyor.
Şair, tarihten doğaya, deniz diplerinden gökyüzüne, Pakistan’da çamurlarda bir buğday tanesi arayan on binlerce anadan, lunaparkta dünyanın tüm sevinçlerini satın aldığını sanan çocuğa yaşamın içinde olmak zorunda. Ama o meddah değildir. Bırakalım meddahlığı başkaları yapsın. Şiir, yeri geldiğinde yan yana gelesi olanaksız denilen iki sözcüğün buluşması ve bize yepyeni duyarlılık ve algı ufukları açmasıdır.
İbrahim Ergin, yaşadığı coğrafyaya sıkı sıkıya bağlı bir şair. Yerkesik, Gökova, Muğla; hatta İzmir onun şiirinin esin kaynakları. Ancak Ergin buralarda kalmıyor; Almanya da var onun şiirinde.
Ergin “Madımak” şiirinde olduğu gibi ülkede yaşanan kimi acı olaylara da tanıklık eder:
Ah Cahit Külebi Ah!
Sivas senin bildiğin Sivas değil
Şimdi Sivas Yollarında geceleri
Birtakım adamlar tutmuşlar yolları
Dişleri sarı
İrin gibi suratları
Bir oteli yakacaklar
Ve içindeki aydınları
Ergin, yer yer uyaklara yaslanarak sözün tınısından da yararlanmaya çalışıyor. Öykülemenin tekdüzeliğini kırmak için olsa gerek anlatı şiirlerinde bunu biraz daha yoğun görüyoruz. Ancak bu uyaklar onun asıl söylemek istediğinin önüne geçmiyor. Bilakis okuyucuda kendiliğinden söylenivermiş izlenimi yaratıyor:
Yokluğunu biriktirdim bunca yıl
Şimdi öyle uzak ki sesin
Bütün aynalar tenha
Bir tek sen içindesin.
Yarın bayram. Sevenler sevdiklerine kavuşacak, küsler barışacak. Yunus:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağılı aşı
Bal ile yağ ede bir söz” der.
Biz bir aydır, birbirine “namert”, “alçak”, “şerefsiz” diye seslenenlerin ülke gündemine oturduğu bir dönem yaşadık. Bu üslubun bu ülkeye kiminle geldiğini herkes biliyor. Dilerim bu bayramda bu insanlar ağızlarını çalkalarlar. Baksanıza İbrahim Ergin ne demiş oğluna seslenirken:
Umut kuştur havada
Konar ışıklı dallara
Bayram sevince yuvada
Can gelir kollara