Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim Evin Halleri – Kadın bir çıktı pir çıktı!...

Bizim Evin Halleri – Kadın bir çıktı pir çıktı!...
 

Hastalık, mastalık halleri, günlerdir evden çıkamamıştım, çıkmayı bırakın, doğru dürüst nefes alamamıştım, Allah izin verirse, artık biraz keyif alayım! (Allah’ım sana duamdır, yaşamdan keyif almamı her daim sağla, sağlık, bereket, sevgi ile…)

Meşhur Pazar günü İzmir toplantısına gittim, günlerden sonra ilk dışarıya çıkışımdı, hava güzel, İzmir güzel, insanlar güzel, sağlığım yerinde, tam birikmiş enerjilerimi harcayacak durumların odak noktasındayım, ehh harcamazsam salaklık ederim!

Seda ile ayrıldıktan sonra vapur beklerken bir dostumu aradım, ne zamandır görüşmüyorduk, üstelik mesajına bile yanıt vermemiştim!

Ne tesadüf, “Pasaport’tayım” dedi, hadi gel, iki sohbet edelim!

İyi olur vallaha!

Beni karşıladı karşılamasına da, masasında üç tanımadığım adam daha!

Tanıştırdı, adını vermek yakışık almaz, bilmem ne partisinin İzmir il başkanı, pek şık bir bey, yardımcısı bir bey ve gazetecilik yapmış olup da şu an haftalık gazete çıkaran bir gazete sahibi!

Herkesin ilk etapta çekinceli halleri kaldırılan bira bardakları, İzmir’in o yumuşacık havası, ki hava öyle güzeldi ki, dışarıda oturduk, itiraf etmem gerek ki, samimi itiraflarım ile birlikte kahkahalara kolayca geçiverdik, aşk acılarına, vesaire…

Pek keyifliyim canım, oğluma haber vermişim, oğlumun yanında fotocu Hakan, ne yalan dolanla işim var, ki en büyük sıkıntımdır, ne bir şeyleri ihmal ediyorum derdim!

Ahh… En sevdiğim vakitlerdir!

Kendimi kendime emanet ettiğim anlarda yeni insanlar tanımak!

O arada kanka Taykun telefonda, her gelişi öncesi mutlaka arar, istediğin bir şey var mı diye sorar, “Yok şekerim, ben zaten evde değilim!”

“Neredesin, geleyim mi?”

“Pasaport’tayım, bilmem kimlerle, ister eve git, ister buraya gel, canın nasılını çekerse…”

………

Eve geliş saatimiz 03:34…

Maia bazen tasmasından kurtuluyor, o zamanlarda eve girmek istemiyor, Maia gibi hissettim kendimi!

Aslında itiraf edeyim, pek severim tavernaların, barların son saatlerini bulmayı, asıl keyif son demlerdedir, son dakika gelen misafirler vardır, sesleri güzel, son dakika gelmeseler de anca sahneye ısınmış kişiler, en keyifli şarkılar genelde o anlara denk düşer!

……….

Taykun ve ben, yan yana geldik mi ev dışında, sabahı etmeden dönmemiz pek mümkün değildir, ben onu fişteklerim,o beni!

Ayyy pek komik anılarımız vardır aslında, gittiğimiz bir barda dans ederiz, kendimi kuğu gibi hissederim, ya da bir pop yıldızı, gidilen yere bağlı, halk dansları ustası!... Üç-beş kadehten sonra, canlı müzik, dostluk, keyif… Oturmaya gelmedik ya buraya a canım, aaa hakkını vermek gerek!

Ertesi günü kırık bir ses ile Taykun’u ararım, bizde kalmadıysa eğer: Nasılsın?

Ehh işte, ya sen?

Ne bileyim, işte öyle…

Taykun…

Haaa?

Yaa… Bir şey diyeceğim…

Hıı?

Hani, ben dans ettim ya dün gece, popstar sanıyordum kendimi neredeyse, pek mi abarttım sence?

Hıh? Hahhh haaaa… Sen değil de, asıl ben abarttım sanırım!

Yok, sen abartmadın da…

Sende sakil bir şey yoktu, merak etme, ama bende vardı sanırım!

Yok şekerim, sende yoktu da bende vardı sanırım!...

Hıyykkk, ayyy hahhahhh!

Hayrola Gülgün?

Ay ne olsun, halimize gülüyorum be kanka!

……….

Dostumun arkadaşları, ki artık neredeyse paylaşımlarımızdan dolayı biz de arkadaşlık düzeyine ulaşmıştık, ayrıldıklarında Taykun geldi, şık bir Türkü Bar var dendi, ki hakikaten de hem şık, hem de pek ünlüymüş, bir çok türkücünün İzmir’e geldiklerinde uğrak yeriymiş, oooo… Hadi n’olur gidelim!

Tasmasını koparan Maia gibiyim!

Ama ben bu hallerimi pek bir severim!

Ertesi günlerini pek sevmem ama, o başka!

……..

Günün bir vakti uyandım, kaval kemiklerimde bir ağrı! Bacaklarımın üstlerindeki de farklı bir sancı!

Pek eğlendim, ne muhteşem bir Pazar’dı, ama nedir şimdi halsizlik derken…

Aylar sonra çizme giyince, anımsadım ki kaval kemiklerim ağrıyordu, bacaklarımdaki sancıların nedeni ise halay çekişimdi!

Halaydan bacak mı ağrır demeyin, normal halay çekmek kim, ben kim! İlle de çift sekme yapacağım, hani folklor oynadık anlamında, çift sekme yaparken eğileceksin, sonra hızlıca ayaklara uyum sağlayacaksın!

Kadın! Kırk beş yaşında, Tombalacık Halime olmuş halinle ne diye çift sekme yaparsın!

Verecek cevabım vallaha da yok!

Genç mi sanırım o anda kendimi, folklorun ritmine mi kaptırırım, bir zamanlar oynadım derdine mi düşerim, ay aman ne bileyim, Ege oyunlarında yere çökmeyi bir senedir bıraktım, dizlerim pek rahatsız ediyor sonrasında, çift sekmeyi de bırakmam gerekiyor demek ki hattı zatında, ama… “Yıkılmadım, ayaktayım!” peçeteye yazsam ve söylesek hep bir ağızdan! Çakmağımı yaksam!

Hey Allah’ım! Pek komiktir benim bu hallerim!

Yaşarken pek keyiflidir, ertesi ve bir ertesi günü aslında acı verir, gerek bedensel, ama en çok da ruhsal, dış göz ile kendime bakarım, itiraf edeyim, utanırım!

Eğlenmişliğimden midir, fazla hareketli oluşumdan mıdır, sakin oturan insanların gözleriyle kendime bakmamdan mıdır, tam ayrımsayamadığım bir utanç duyarım!

Bu yüzden böyle zamanların sonrasında iki gün kadar pek bir sakin kalırım, neyi dengeliyorsam artık!

Kabullenmem, üç günü, komik taraflarını görmem dört günümü alır!

Ağrılarımın azaldığı zamanlara tekabül ediyor olması ile bir ilgisi var mıdır, bilemiyorum!

……..

Çok eğlenmekten utanmak, kendine yabancı bir göz ile bakmak!

İlginçtir, yabancı gözü hep alkolsüz düşünürüm!

Çok gülmekten korkan bir toplumuz ya, hani çok gülersek, çok ağlarız diye düşünürüz, ne hikmetse denk de gelir, oysa ne gülmek ağlamayı getirir, ne ağlamak gülmeyi!...

İlginçtir işte, çok eğlendik diye utanırız sonrasında, çirkin mi dans ettik diye kaygılanırız, oysa o anda tüm kaygılarımızdan uzak belki de kendimiz olarak dans ettik, ne önemi var ki başkaları beğendi mi?

………

Sonuç itibari ile, ağrılarım azaldı, gülme modundayım!

Bir Taykun’u bir Kamil dostumu öpe öpe bitiremedim o gece, “Öpejeymmm ağğbiii” tarzındaydım tam anlamıyla, bu akşam soruyorum Taykun’a, ne diye öperiz birbirimizi pek sevindiğimiz ve azıcık kalkanlarımızın kalktığı serhoşluk anlarında? Ay tamam, serhoşluk değil, sarhoşluk olsun, öpmeye, öpülmeye hasret bir insan değilken, nedendir, şekerim söyle hadi, öpüp öpüp durur milletken, neden abartırım ben bu işleri?

Ay bilemedim!

Bir acayip kadınım, bir acayip insan yani, birkaç konusunda uzman kişi bir araya gelseler de, çözseler bu bendeki garipliği!

Hey Allahım, çözerlerken kanka olurmuşuz, mesela, hep birlikte halay çeker, ben çift sekmeli, sonra bir Ege Zeybeği oynar, ardından rock bar yapıp, işkembe çorbası içerek bitirirmişiz geceyi!

Keyif keyiftir aslında, ardından utanması, sıkılması olmasa!

Utanmasız, sıkılmasız olsa da insanlar, keyiflerin tadına varsa!


Gülgün Karaoğlu
Aralık,03/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..