Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '10

 
Kategori
Blog
 

Blog çay molası...

Blog çay molası...
 

Çay molalarını çok severim...Çay,dostlukları geliştirir,ruhları dinlendirir.

Otobüste mola...Trende mola...Sporda mola...Seyahatte mola...

Kavgada mola...Derste mola...Aşkta mola...İktidarda mola...Seçim molası...Kahve molası...

Yemek molası...Sigara molası...Canlı yayında mola...

Hepsinin ayrı bir lezzeti vardır...

Uçakta mola...-Denize düşmeden-

Yeter ki yaşamda mola olmasın...Yaşam sağlıkla sürsün...Ebedi mola herkesin kaderi...Bundan kaçış yok...

Blogda da mola olur mu...Olur tabiii...

Güncele yönelik yazmayı ve tartışmayı seviyorum...Mecbur kalmayınca da blog kategorisinde yazmıyorum..

Sizleri özeyip de şöyle mis kokulu bir çay molası yapma ihtiyacı hissettiğimde ya da günün mana ve önemini anlatma ihtiyacı duyduğumda, Blog yazarım.

Az önce omzuma konan, ilham meleğimin fısıltılarının huzuruyla yazıyorum.

Klavyemde, soru işareti,tırnak,inceltme işareti gibi bazı tuşlar çalışmıyor...

Arabama güzel bir koku için 30 tl veren şahsım,tembelliğinden aynı paraya bir klavye alıp masaya koyamamıştır...Maalesef...

Hep yarına bırakmaktan...

MB de yazmaya başlayalı ,iki buçuk yıl olmuş.

Allah nazarlardan korusun...Hiç frene basmadan,tam gaz gitmişim...

652 Adet blog yazmışım...4886 kez yorumlanmışım...451 mesaj yazılmış; ortalama okunma sayım:663 olmuş...

MB de yazmaya başladığımda, tecrübeli bir kahin karşıma çıkıp da :

Ey Mesut Selek,sen, bu MB denilen 6000 Haneli Köyün yerel ve sanal gazetesinde, 2011 e çeyrek kalaya kadar , 652 Blog Yazısı yazacaksın ve sayfanı ,4 Aralık 2010 Tarihine kadar,1.500.000 bin kişi ziyaret etmiş deseydi kesin inanmazdım .

Ve hatta...CMYLMZ ın -tam yerine denk getirdiği -küfürlerden birini sallayıverirdim yaşlı kahinin suratına...

Ya da şimdiki bebeklerin bile, şaşkınlık ifadesi olan ve bizim çoculuğumuzda ahıra girmesi için büyükbaş hayvanlara seslendiğimiz şekliyle, O hhaaaa...dedikleri gibi bir şeyler haykırabilirdim.

Şimdik gençler iyi ki :-Çüüüşşş demiyorlar..-O hhaaa daha kibarca kalıyor gibi...

Neden böyle üretken oldum...Ben nasıl yazar oldum...Beni halkım nerelere getirmiş de haberim olmadı...

Meğer ben ne çok mütevazı bir kişiymişim...

Bu arada bir şeyi itiraf etmek istiyorum...

Bu kadar yazmama neden olan etkenlerden biri de tam ,artık yazmayacağım,köşeme çekilip torunlarımla oynayacağım derken,

Sabah oldu erken...

Yetti gaarii..

Beni ,anam yazmak için mi doğurdu...Mayamızı gazete hamuruyla mı yoğurdu...Hayret bişşşeeyy...

Yerel gazetelerimde 30 yıldır ;binlerce yazmanın bana ne faydası oldu...

Ödülü, ne oldu dersiniz...Düşünce özgürlüğümü kullanmam nedeniyle, en az üç kez mahkemeleştim...

Alıngan ,sözümona seçilmişleri eleştirmekten başım ağrıdı...Bu ülkede düşünce üretenin vay haline...

Sürüler içinde sürmeli koyun olunca sorun yok...Hele -ÜÇ MAYMUNU-oynamaya gör...O zaman işlerin ayna...Çal çal oyna...

Milliyet yazarı Sayın,Meral Tamerin AİHM deki mücadelesi ve kazandığı zafer,bana hep örnek olmuştur.

Üniversiteden emekli olunca, yan gelip yatabilirdim..

-Kalk ,çalış dediklerinde -Çamura yatabilirdim...Çünkü hak etmiştim rahatı...30 bin öğrenci yetiştirmişim...Bana yeterdi bu haz...

Halbuki bir partiye girip yönetim kurullardan bir koltuk kapıp,iktidar olunca da sülalece mutlu olmak varken...

Sana neydi kardeşim...Yazmak...Eleştirmek...Yalakalık ,el-etek öpmeler gibi erdemler varken...

Nayyırr..Nolamazdı...Çünkü yalakalık,adama babadan,dededen kalan bir mirastı...

Genlerimle bu saatten sonra oynayamazdım.

Siyasetçiler ülkeyi yönetiyor...İsteyen malı götürüyor...Ülkeyi parselleyebiliyorlar...

Ya da dürüst olanların muktedir olma şansları yok...Bu duygularla siyasette başarılı olamadım...

Şeytanların danslarına ayak uyduramadım...Fakat,meydanın fırsatçılara bırakılması taraftarı olan bezginlerden de değilim...

Yazdım.Yazıyorum...Yazacağım...Eleştireceğim...Hicvedeceğim...Ağaçlar ayakta ölünce onurundan bir şey kaybetmiyor...

..........

İnsanoğlu ,doğası gereği, çapı çok geniş bir hayal dünyasına sahip olarak dünyaya geliyor...

Nasıl ki -işlemeyen demir ışıldamıyor;pas tutuyor- ...

İşte, bizim ruhsal durumumuzun ilacı da hayal kurma ve bunları başarıyla hayata uyarlamadır.

Bu uyarlama işlemi,yazarak,konuşarak; ya da bizzat eyleme geçirip hayatın içinde bir uğraş haline getirerek gerçekleşiyor.

Kitaplar, her kişinin belleğinde ayrı bir nitelik kazandırır.

Yani insan özgün bir yaratık olduğundan,her kişinin iç alemi de örijindir...Çok farklıdır...

Aynı yumurta ikizleri,bir fotokopi gibi görünseler de yetenekleri farklıdır.

Eğitim almayan ikizlerden biri ,diğerinden çağlarca geride kalabilir...

İnternetten ya da hazır CD lerden bilgi edinen çocukların yaratıcılıkları sınırlıdır.

Yeteneklerimizi uykudan uyandıran ,bize yaşama azmi veren yapıcı ve yaratıcı yönlerimizi ortaya çıkaran kitaplardaki kağıt hamurları ve mürekkep kokularıdır.

Bizim çocukluğumuzda okuduğumuz kitaplar,bugünkü üretkenliğimizin en önemli kaynaklarıdır.

Genetiğiniz,yetenekleriniz,eğitiminiz,çevreniz,eğitiminiz ,EŞİTTİR :Kendiniz...

Çok kitapla ve sevgiyle kalın...Sevinçli molalarınız bol olsun...

******************

Yazarlar için önemli haber:

http://www.patronlardunyasi.com/haber/Meral-Taner-10-yillik-davadan-beraat-etti/85019

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..