Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '15

 
Kategori
Alternatif Enerji
 

Bodrum'da RES'lere neden karşıyız?

Bodrum'da RES'lere neden karşıyız?
 

Mustafa Tanışık, Geriş tepelerine kurulmak istenen rüzgar enerji türbinlerine neden karşı olduklarını anlattı


Bodrum Yarımadası'na kurulmak istenen rüzgar enerji santrallerine karşı müthiş bir direniş kampanyası sürdürülüyor. Yarımada'da bu türbinleri isteyen ve bunların kurulmasına karşı çıkanlara kuşkuyla yaklaşan iki kesim var... Peki bu insanlar neden RES kurulmasını istemiyor? Temiz ve yenilenebilir enerjiye karşı olduklarından mı? İşte bu soruyu 
Bodrum'un Yalıkavak tepelerine kurulması planlanan rüzgar enerji santrallerine karşı mücadelenin sembol isimlerinden biri olan Bodrum Yarımadası Çevre Koruma Platformu Sözcüsü Mustafa Tanışık'a sordum. Tanışık, enerji sektörüne hiç de yabancı olmayan bir isim. Temiz enerjiye de karşı olmadığını üzerine basa basa söylüyor. Peki bu direnişin nedeni ne? 
Mustafa Tanışık, Bodrum'un hiçbir bölgesinin rüzgar türbinlerine uygun olmadığı görüşünü dile getirirken, bu doğrultuda hazırlanan akademik araştırmaları ve bilirkişi raporlarını referans gösteriyor. Ve Türkiye'nin turizm cennetinde, rüzgar türbinlerinin kurulmasına neden karşı olduklarını anlatıyor.
 
S.ÖZTÜRK: Yaklaşık bir aydır bölgede inşaat konusunda tartışma yaşanıyordu. Firma iş makinelerini getirdi, sizler de halk olarak buna karşı çıktınız. Belediye firmanın izinlerini sorguladı, bu dönem hayli hareketliydi. O süreçte ne yaşandı?
 
M.TANIŞIK: Acele kamulaştırma kararının yürütmesi Danıştay 6'ncı Daire tarafından durduruldu. İmar planları askı tutanağında, kamulaştırma işlemi bitmeden ve tapu tahsisleri devrolmadan inşaatın başlayamayacağı belirtiliyordu. Firma da taahhüdünde, 'kamulaştırma işlemi bitmeden inşaata başlamayacağım' diyordu. Ancak bir anda, iş makineleri geldi. Firma, "Kamulaştırılmayan alanda çalışıyorum" diye savunma yaptı. Öyle bir madde yoktu ortada. Biz bunun üzerine hukuki mücadeleyi başlattık.
 
S.ÖZTÜRK: Projeye itiraz ettiğiniz noktaları tek tek sormak istiyorum. Öncelikle, bölgedeki bitki ve hayvan varlığına ilişkin firmanın hazırlattığı bir rapora itiraz ettiniz. Neydi içeriği bu raporun?
 
M.TANIŞIK: Firmanın 100 sayfalık proje tanıtım dosyasının 30 küsur sayfası, bölgenin flora ve faunası ile ilgiliydi. Bu dosyada yer alan bilgilerin Akdeniz Üniversitesi'nin raporu olduğu söyleniyordu. Biz bunu araştırdık ve üniversiteye ait bir rapor olmadığını ortaya çıkardık. Hem YÖK'e, hem söz konusu üniversiteye hem de Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na başvuruda bulunduk. Bakanlık bir müfettiş heyeti oluşturdu. Ve "Bu rapor geçersizdir" denildi. Çünkü, firmanın dayandığı raporu hazırlayan özel firmanın raporlama yapması, kuruluş yasasına aykırı. Bakanlık yazısında, firmanın defterlerine el konması ve lisanın iptali isteniyordu. Dolayısıyla firmanın ÇED raporu da geçersiz oluyordu.
 
S.ÖZTÜRK: İmar ile ilgili sorun neydi?
 
M.TANIŞIK: Elimizde hem imar hem de ÇED ile ilgili bilirkişi raporları var. Firma, rüzgar türbinlerinin yerleşim alanlarına mesafesini 1200-1500 metre olarak göstermiş ancak türbinlerin hiçbiri bu kritere uymuyor! Bir türbin 290 metre, bir diğeri 240 metre uzaklıkta... Benim evime 590 metre mesafede örneğin! Geriş Köyü'ne 2 bin 200 metre mesafede diyor dosyasında. Soruyoruz. "Biz köyün diğer ucunu dikkate aldık" diyor. Üstelik bu hepsi için geçerli. Yine pek çok türbinin 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanları içinde olduğu ortaya çıktı. Sonuç itibariyle, projenin şehircilik ilkelerine, bölgedeki varlıkların sürdürülebilirlik ve korunması ilkelerine uygun olmadığı imar ile ilgili bilirkişi raporunda yer aldı. Kararın altında bir tane bile şerh yok.
 
S.ÖZTÜRK: ÇED ile ilgili bir bilirkişi raporu var elinizde. Bu raporda nasıl bir tespit yapılmış?
M.TANIŞIK: Proje kapsamındaki türbin alanlarının bazılarının SİT alanları içinde kaldığı, projenin faaliyete geçmesi durumunda bitki çeşitliliğinin, kuş ve hayvan türlerini nasıl etkileyeceği konusunda yeterli bilgiye yer verilmediği, kentte yaratacağı silüet bozukluğu, kentin tarihi ve kültürel yapısına uygun olmayan görsel etkiler oluşturacağı gibi maddeler yer alıyor.
Oy birliğiyle "Proje kamu yararına uygun değildir" deniyor.
 
S.ÖZTÜRK: Bölgenin bitki ve hayvan varlığı ile ilgili bilimsel ve resmi bir rapor var mı elinizde?
 
M.TANIŞIK. Muğla Üniversitesi resmi bir rapor hazırladı. Ornitolojik Ekolojik değerlendirme ay gibi raporunda deniyor ki, bölgedeki bitki biyoçeşitliliği, ancak ve ancak 18 aylık bir çalışma ile tespit edilebilir. Oysa firma, burada sadece Temmuz ve Ağustos aylarında, yani en kurak aylarda araştırma yapıp olayı bitirmiş! MSKÜ raporunda diyor ki, "Proje sahasında yapılan çalışmaların alanın bitki biyolojik çeşitliliğni yansıtması bu haliyle mümkün değildir." Yorumu size bırakıyorum.
 
S.ÖZTÜRK: Arkeolojik bulgular nedir türbin alanlarındaki?
 
M.TANIŞIK: Biz bu konuda Koruma Kurulu'na başvurduk. Değirmenlerin ve mezarların tescili için. Koruma Kurulu 21 Ekim 2015 tarihinde bir karar aldı. Dört türbin arasındaki bağlam yolu üzerinde arkelojik bulguların tescil işlemi tamamlanana kadar inşaat faaliyeti yapılamayacağına yönelik bir karardı. Bunun dışında hemen her türbin altında mezar tespit edildi.
 
S.ÖZTÜRK: Çok tartışılan bir diğer konu, 14 milyon metrekare.. Firma böyle bir saha yok diyor.
 
M.TANIŞIK: Firma diyor ki, "Türbin koordinatları, kurulum aşamasında, 14.380 dönüm olan santral sahası içinde, topoğrafya, açı ve rüzgarın durumuna göre kayabilir. Türbinler, RES projemizde koordinatları verilen alan içerisinde olacaktır. İnşaat alanı tamamlanmasından sonra nihai türbin koordinatları ve kurulum gücü Muğla çevre şehircilik il müdürlüğüne bildirilecektir." Yani 14 bin 380 dönüm arazinin her bir köşesine türbin dikme yetkisine sahip. Bütün bunların ötesinde, proje tanıtım dosyasında, "Rüzgar türbinleri ekonomik ömürleri sonunda söküldüğünde, santral sahasının farklı amaçlarla kullanılması" ifadesi yer alıyor. Bu bana göre projenin en can alıcı bölümüdür. Bu işin matematiğini çok basit ifadelerle anlatmaya çalışayım. Firma, tek direkle 7.5 mw elektrik üretebilir. Ama her nedense, her bir direğin üretim kapasitesi 1 megawatt'ın altında!.. Aslında iki direkle 11 mw elektrik üretebilecekken, 13 tane türbin direği dikerek üretmeyi tercih ediyor. Yani ne kadar geniş bir arazi kapatılırsa o kadar iyi...
 
S.ÖZTÜRK: Toplamda 13 türbin var. Siz bunun artabileceğini savunuyorsunuz
 
M.TANIŞIK: En yakın örneğimiz İzmir Karaburun'da. 8 türbin için başladılar. Aynı sahada şu anda 104 türbin var. Proje kapasite artışı ile yapılabiliyor. Bunun ötesinde, her türbinin kapasitesi artırılabiliyor.
 
S.ÖZTÜRK: Gelelim, sizin mücadelenize yönelik bazı eleştirilere. Bazıları, temiz ve yenilenebilir enerji üretimine neden karşı çıktığınızı sorguluyor. Bu konudaki itiraz noktanız nedir?
 
M.TANIŞIK: Bizim eksiğimiz, işe sadece enerji gözüyle bakmamızdan kaynaklanıyor. Oysa, biz enerjiye ihtiyacımız olduğunu inkar etmiyoruz. Elbette temiz enerjiye de karşı değiliz. Ama bunun, dünyanın eko dengesine zarar vermeden yapılması gerekiyor. Biliyoruz ki ekodengeyi bozarsak insanoğlu bu dünyada yaşayamayacak. Arıların ve yarasaların en büyük düşmanının türbinler olduğunu biliyor musunuz? Çünkü bizim duymadığımız infrasound ses, yarasaların ciğerlerini patlatıyor. Arılar da aynı şekilde zarar görüyor. Arı popülasyonu bittiği anda insanoğlunun yaşayacağı ömür dört senedir yeryüzünde. Tüm dengemiz bu canlılar üzerinde. Bunu anlatabilmemiz gerekiyor insanlara. Elbette özel firmalar da para kazanmak istiyor. Ama doğaya ve dengeye zarar kriterlerini ikinci plana atmamaları gerekiyor.
 
S.ÖZTÜRK: Daha ucuz elektrik kullansak fena mı olur peki?
 
M.TANIŞIK: İşte bir diğer yanılgı noktamız. BODTO'ya sorduk. Bodrum Yarımadası günde 2-2,5 milyon kw/sa elektrik tüketiyor. Bu firma eğer rüzgarı uygun gelirse maksimum 13 türbinden 39 milyon kw saat elektrik alacak. Yani bir yıl boyunca ürettiği elektrikle, iki tatil köyünün elektriğini karşılayacak! Bütün bunlaırn ötesinde, bu elektrik Bodrum'a verilmeyecek zaten. Enterkonnekte sisteme verilecek, oradan Türkiye'ye dağılacak. Yani 'devlet baba' bize elektrik getirmeyecek. İşi yapan özel sektör. Bu algı yanlışlığını düzeltmek gerekiyor. Üstelik ucuz elektrik diy ebir şey yok. Firma para kazanmaya çalışıyor. Niye halka ucuz elektrik versin?
 
S.ÖZTÜRK: Bir de RES'lere karşı çıkan halka 'rantçı' suçlaması yapanlar var. Ne diyorsunuz bu konuda?
 
M.TANIŞIK: Biz UNESCO'ya varana kadar, kültürel varlıkları koruma düzeyinde tüm ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iletişim halindeyiz. Bu tepeler dünya mirasıdır. Sadece Bodrum'un ya da Türkiye'nin değil. Türkiye, bu bölgeyi Likya Yolu gibi antik bir turizm yolu olarak değerlendirebileceği gibi, yeldeğirmenlerini restore ederek tarih ve kültür varlıklarına kazandırabilir, en önemlisi de tarım teraslarını yeniden canlandırabilir. Bu bölge, kültür ve doğa turizmine kazandırılmak zorunda. Burada rant yok. Burada inşaat yok. Burada ne bir rezidans, ne bir otel inşa edilebilir. Bu doğal doku asla bozulmamalıdır. Bölgenin, hiçbir yapının giremeyeceği şekilde koruma altına alınması şarttır. Çünkü buradaki ekodenge bozulursa, turizm de yapılamaz. Bizler, halk olarak şu an oturduğumuz evlerimizi, çevremizi korumaya çalışıyoruz. Örneğin benim 36 yıllık emeğimin karşılığında aldığım ve içinde oturduğum bir evim var. Onu korumam, beni rantçı mı yapar sizce?
 
S.ÖZTÜRK: Mücadele daha ne kadar sürecek?
 
M.TANIŞIK: Bizim mücadelemiz, buradaki bozdukları peyzajı düzeltene kadar, bu insanlar yargılanana kadar devam edecek.
 
S.ÖZTÜRK: Ya hukuk yolları tıkanırsa...
 
M.TANIŞIK: Önce Anayasa Mahkemesi, hemen ardından ya da paralelinde AİHM yoluna gideceğiz. Hakkımızı önce ülkemizdeki mahkemelerde arayacağız. Sonra gittiği yere kadar. Çünkü, Türkiye'nin taraf olduğu, imza attığı uluslararası sözleşmeler, bu işe çok ciddi yaklaşıyor. Örneğin, Avrupa ülkelerinde örnekleri yakın zamanda yaşanmış. Açılan davalar neticesinde, yalnız bu işi yapan değil, buna krediyi sağlayan, mal satan Avrupa ülkeleri de aynı dercede suçlu bulunuyor. Bu proje 2009 yılında başlamış. 2014'e kadar anlatılmamış halka. ÇED kararları askıdan inmiş haberleri yok. Tapulara şerh konmuş, imar planları yapılmış yöre halkının haberi yok. Gelip bilgilendirme yaptıklarında da insanlara bir kağıt imzalatmışlar. Altında minicik harflerle 'paydaş' yazıyor. Bu imzaları İsviçre'de Gold Standard Foundation adındaki kuruluşa gönderiyorlar.
 
S.ÖZTÜRK: Neden?
 
M.TANIŞIK: Bu, dünyada karbon salınımları konusundaki dengeyi korumaya çalışan bir kuruluş. Karbon salınımı yapan tesislere bir ceza kesiyor. Onu bir havuzda topluyor. Karbon salınımı yapmayan kuruluşlara da bunu prim olarak dağıtıyor. Bu insanlar ürettikleri enerjiden kazanacakları para yetmiyormuş gibi, bu parayı da vatandaştan aldıkları imzayı kuruma göndererek alıyorlar. Biz yazdık onlara. Köylünün bu işten haberi yok dedik. Gold Foundation gereken işlemin yapılacağını yazdı bize.
 
S.ÖZTÜRK: Türbinlerin, turizmle doğrudan ilgisinin olmadığını savunanlar da var. Bu konuda düşünceniz nedir?
 
M.TANIŞIK: Bodrum, 2014 yılında turizmden 1,7 milyar dolar gelir elde etti. Bu projenin maliyeti 22 milyon 400 bin TL. Yatırımını 12-13 yılda finanse edecek. Yani milli ekonomiye katkısı, yılda 700 bin dolar olacak. Firmanın cebine giren para da bunun içinde tabii. Peki biz kentsel kimliğimize kesinlikle yakışmayan, bir endüstriyel sanayi ürünü olan bu türbinler sayesinde sadece yüzde 2 turisti elimizden kaçırdığımızı varsayalım. Sonuç? Tam 34 milyon dolarlık kayıp demektir! Yani firmanın 40 yılda ekonomiye katkısı kadar! Bana göre bu çok büyük bir haksızlık. Oysa yapılması gereken, bu tarihi, kültürel ve doğa varlıklarını, bu güzellikleri kullanıp, bugün 2 ay olan turizm sezonunu 12 aya çıkarmak. Sürdürülebilir turizmi, ancak kent kimliğini koruyarak yapabiliriz. Ben Bodrum'da yaşayan herkesin, böyle düşündüğünü varsayıyorum.
 
TANIŞIK: "SAHİLLERİ SEÇİYORLAR"
 
"Türkiye'de bilimsel kuruluşlar tarafından ortaya çıkarılmış bir rüzgar haritası var. En yüksek kapasiteli olan rüzgar, saniyede 7,5 metre/sn ve üzerinde değere sahip. Genelde Karadeniz kıyılarında. İkincisi 6,5 m/sn ile Gelibou tarafı. Üçüncü sırada 5,5-6,5 m saniye ile Ege'nin kuzey kısımları, Trakya, Antalya'nın doğusundan Antakya'ya kadar uzanan bölge var. Ve Bodrum, Türkiye'deki rüzgar potansiyelinde 4'ncü sırada. Yani sondan bir önceki bölge. 4,5-5,5 m/sn ile 'en zayıf' rüzgar bölgesinde! Aynı rüzgar Eskişehir, Isparta, Erzurum hattına kadar uzanıyor. Ama nedense orada hiç RES projesi yok. Bütün projeler Batı sahilinde yığılmış durumda. Neden? İşte biz bunu sorguluyoruz."
 
Toplam blog
: 32
: 1048
Kayıt tarihi
: 04.08.13
 
 

Selda Öztürk, 1992 yılından bu yana aktif olarak medya sektöründe çalışmaktadır.  Ulusal ve yerel..