Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '12

 
Kategori
Siyaset
 

Bodrum’dan bad duruma Esad Erdoğan ilişkisi ve üstün c/esaret ödülü

Bodrum’dan bad duruma Esad Erdoğan ilişkisi ve üstün c/esaret ödülü
 

Fotoğraf salom.com.tr sitesinden alıntı


Çok değil bundan iki yıl önce Bodrum’da sarmaş dolaş ıslak imzalı fotoğraflara imza atan, dostluk gösterisinde bulunan iki lider şimdi düşman.

Neden?

Ne oldu da 5 Ağustos 2008’de hayatında ilk defa yaptığı tatil için Türkiye’yi seçen Esma-Esad çiftine düşman oldu başbakan. Hangi kara kedi geçti aralarından ki; iki yıl önce verilen dostluk demeçlerinden bugün vururuz kırarız noktasına gelindi? Esad iki yıl önce diktatör değildi de şimdi mi diktatör oldu? Üstelik çok değil bundan iki buçuk ay önce seçimlerle işbaşına gelen bir diktatör!

Esad’ın, İran ziyaretinin hemen akabinde gerçekleşen bu buluşmada, Ortadoğu’daki gelişmelerin ve Esad’ın İran ziyaretinin de konuşulduğu basına yansıyan haberler arasında. Bu oldukça ilginç değil mi?

http://wwwarsiv.rotahaber.com/haber-detay_37146.html

Eğer iki yıl önce dostum kankam dediği bir insanla bugün arası bozulmuş, kanlı bıçaklı olmuş, söylem ve eylemlerini tamamen değiştirmişse başbakan, bu iki şeyin göstergesi olabilir. Ya iki yıl sonrasını bile göremeyecek kadar tecrübesizdi dost seçme konusunda başbakan ya da birileri için bölgede istihbarat çalışması yapıyordu! Görülüyor ki kimin elini sıksa, kimden barış ödülü alsa, ardından o ülke karışıyor. Bu işte bir bit yeniği yok mu sizce de? Bir insan bu kadar öngörüsüz olabilir mi dost seçme ya da bölgedeki ülkelerle işbirliği yapma konusunda. Üstelik bu alelade biri değil bir devlet adamıysa...

Ben olsam bunca gelişmeden sonra asla başbakanın elini sıkamaz, görüşmeye konuşmaya dahi cesaret edemezdim.

Malum Siyonizmin Peygamberi Theodore Herzl’ın 1906’da kurduğu AJC (ABD) ve ADL Yahudi lobilerinden aldığı birden fazla üstün c/esaret ödülü, madalyası var başbakanın.

Madalya deyip geçmeyin. Bu öyle sıradan bir şey değil.104 yıldır sadece 10 kişiye verilmiş. Hepsi de İsrail devletinin değişik kademelerinde görev almış, büyük İsrail hayaline hizmet etmiş Yahudi asıllı bakan ya da başbakanlardan mütevellit isimler. Başbakan ise 11. isim!

Şimdi hangisine inanalım. Yahudilerden üstün cesaret ödülü alan başbakana mı, dünya üzerindeki ezilmiş insanlara hizmet ettiğini söyleyen başbakana mı?

Ona inananlara kızamam. Bazen öyle oluyor ki; üstün hitabet gücü ile kitleleri büyüleyen başbakana benim bile inanasım geliyor. Fakat sonra işbirliği içinde olduğu ülkelere bakıyorum, sonra da olanlara, yok diyorum, yok. Bu işte bir bit yeniği var. Ve o bit yeniği hiç de hayra alamet çağrışımlar uyandırmıyor bende. Bütün sınır komşularımızla düşman olmamızı bir yana bırakın, kendi elimizle beslediğimiz küresel çetelerin beslemeleri daha iki yıl öncesine kadar süt liman olan Suriye’yi kan gölüne çevirdi, 800 kilometrelik sınırımıza PKK bayrağını dikti. Demek ki biz hak arayan muhaliflere değil, bilmeden PKK’ya hizmet etmişiz devlet eliyle ki, yaptıkları ilk iş PKK paçavrasını bayrak diye sınırımıza dikmek oldu.

Şimdi başbakan gireriz, vururuz, kırarız, indiririz diyor. O paçavrayı dikenler de gel de gir kolaysa, burayı kan gölüne çeviririz diyor. Diğer bir deyişle tahrik ediyor, gel gir diyor. Bir tür danışıklı dövüş sanki! Amaç PKK bayrağını indirmek mi, yoksa aylardır tehdit edip durdukları dünün dostu bugünün düşmanı Esad’ı indirip, bugün işbirliği içinde olduğumuz dünün teröristi, bugünün tarafımızca tanınan devlet adamı (!)  Irak’ın Barzani’sinin babadan miras büyük Kürt devleti hayaline (büyük İsrail projesi) hizmet etmek mi?

Madem amaç PKK’yı bitirmekti yıllardır Kandil’de yuvalanan, Kandil’den yönetilen PKK’yı bitirmek için neden Kandil’e girilmedi. Kim tuttu elimizi, kimler bağladı kolumuzu?

Yani dostlar. 100 yıllık bir plandan, başbakanımızın da eşbaşkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesinden söz ediyoruz. ABD dışişleri eski başkanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post gazetesinde yayınlanan demecinde yer alan ve Ortadoğu’da 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu söylediği plandan.

2000’de neredeyse bitme noktasına gelmiş terör bugün en üst seviyedeyse bunun sorumlusunu nerede aramak gerekir? Muhalefette mi? Yoksa 10 yıldır iktidarda olan, her türlü imkan ve yetkiyi elinde bulunduran AKP'nin isabetsiz politikalarında mı?

Dış politika konusunda CHP söylemlerine, CHP politikalarına uysaydık bugün kaybetmişlerin yanında olurduk gibi ucube bir fikri öne sürenleri anlamayı insan yanım red ediyor. Onlar kan içmekten hoşlanabilir, kan ve gözyaşının üstüne kurulmuş bir tahtta oturmayı kendilerine ve insanlıklarına yedirebilirler belki ama bunu benim ne aklım ne vicdanım kabullenemiyor. Kabullenebilene helal olsun!

Onları ilahi adaletin yüce mahkemesine havale ediyorum.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..