Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Bölge halkı kendi içinde özgür mü?

Bölge halkı kendi içinde özgür mü?
 

Barış çok uzaklarda kalmadan çözüm bulunmalı


Birileri çıkıp sürekli bölge halkı ve bölge halkına yapılan haksızlıklardan bahsediyor. Biri de çıkıp bölge halkının kendi içindeki adaletsizlikten bahsetmiyor. Erkeklerinin dünyasında ahırdaki bir hayvan kadar değeri olmayan kadınlara bölge halkının yaptığı zulümden bahseden yok. Yıllardır filmlerini izliyor, kitaplarını okuyoruz. Hatta orada yaşarken bizzat kendi gözlerimizle gördük bazılarımız. Bölgede yaşanan sorunlar sadece devletten kaynaklanmıyor… Tek kelime Türkçe bilmeyen o kadar çok insan var ki orada hangisi Kürtçe konuşuyor diye tutuklanmış… Almanya’ya, Fransa’ya turist olarak gittiğinizde bile sizden kendi dillerini bilmenizi bekliyorlar… Devlet üniversitelerimizden bazıları tamamen İngilizce eğitim veriyorlar… Kimse kalkıp ben anadilimde eğitim almak istiyorum demiyor… Hatta yabancı dilde eğitim veren bu üniversitelere girebilmek için çırpınıyorlar… Tüm bunlar yadırganmıyor. Ancak bir ülkenin anadilinde eğitim yapması yadırganıyor… Üstelik bir ülkenin kim ne derse desin bir tane anadili vardır… Devletin televizyonu Kürtçe yayın yapan kanal açtı, isteyenlere Kürtçe de öğretilecek. Zira ben öğrenmek isterim çünkü İstanbul’da yaşayan bir Türk olarak semt pazarlarında, pek çok lokantada Kürtlerin konuştuklarının tek kelimesini anlamıyor olmak beni rahatsız ediyor. Zira anlamadığınızı bildikleri için bağıra çağıra konuşmayı da marifet sayıyorlar… 

Bölgeye gittiğinizde ise emin olun kimse tek kelime Türkçe konuşmuyor zaten… Bölge halkı daha da doğrusu bölge erkekleri önce iğneyi kendilerine batırmalıdırlar… Kapitalizmin iliklerimize kadar işlediği çağımızda Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de herkesin anadili PARA artık, paran varsa birinci sınıf insansın, paran yoksa da istersen asilzade ol hiç önemli değil… Türkiye’nin ortak sorunu vahşi kapitalizm sonucunda yaşadıklarımız… İşsizlik, yoksulluk, suç oranlarındaki artış, can ve mal güvenliğimizin azalması… Bu sorunlar da Türk ya da Kürt ayırt etmeksizin herkesi etkiliyor… 

Hepimiz aynıyız, bu ülkede kimse senin kökenin Türk diye herhangi bir ayrıcalık yapmıyor. Bu ülkede iki ayrıcalık vardır, birincisi “para” ikincisi de cinsiyet yani “erkek olmak”… Dünyanın her yerinde ne yazık ki kadınlar yüzyıllardır toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olmaya çalışıyor. Bunu kısmen başarabilmiş toplumlar ve bunu değil başarmak aklına bile getirmemiş toplumlar var. Kürt toplumuna baktığımızda kadının ne yeri, ne değeri, ne hakkı, ne de saygınlığı olmadığını görmek çok zor değil. Yüzyıllardır mal gibi alınıp-satılan Kürt kadını, berdel edilen Kürt Kadını, töre deyip vurulan Kürt kadını. Devlet mi yaptı Kürt kadınlarına tüm bunları? Peki bu kadar şiddeti uygulayan kim? Kürt erkekleri… Çıkıp ülkesinin onu asimile ettiğini, kültürünü, dilini yok saydığını, devletinin ona zulüm ettiğini iddia eden Kürt erkeği. Sakın buradan Türk erklerinin daha matah olduğunu düşündüğüm sonucu çıkarılmasın. Türk Erkekleri de Kürt hemcinsleri kadar olmasa da kadına zulüm ve adaletsizlik konusunda çok da farklı değiller… Ama benim asıl meselem Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde devletini suçlayan ancak kendi kadınına zulüm etmekte sakınca görmeyen ikiyüzlülükle alakalı… Siz bırakın kendi dilinde konuşma özgürlüğünü, kadınlarınızın sesini duymaya tahammül edemiyor, onları erkeklerin olduğu ortamlarda sessizliğe mahkum ediyorsunuz. 

Sizlerin tabiriyle “özgürlüğü için” mücadele etmek adına dağlara çıkan, aynı davaya baş koyduğunuz hem cinslerinize bile yan gözle bakıp onları taciz etmekten çekinmiyorsunuz... Eminim uydurmaca olduğunu iddia edersiniz teslim olan PKK’lı kadınların siz erkeklerden gördükleri zulümlerle ilgili anlattıklarını. Oysa gerçek olduklarını sonuna kadar biliyorsunuz. Bu ne ikiyüzlülük bu ne çifte standarttır. Kendinizce uydurduğunuz bir esarete karşı “Özgürlük, eşitlik” diye her gün masum insanların kanlarını döküyor, ama iş kendi kadınlarınızın özgürlüğü, eşitliği olunca oralı olmuyorsunuz. İşte siz özgürlükten, eşitlikten, adaletten ancak bu kadar anlarsınız. Aşiret ağalarının, şıhların önünde özgürlük aklınıza gelmez, size zorla verildiğini bildiğiniz kadına tecavüz edercesine yatağa girerken eşitlik, adalet aklınıza gelmez. 

Bölgede eğer bir esaret, zulüm varsa o da bölge halkının, bölge kadınlarına uyguladığı zulümdür. Bu kadar özgürlükçü bir toplumsanız bunu önce kendi içinizdeki yapınızla göstermelisiniz. Siz önce kendi toplumuzdaki kadınlarınıza eşitlik, özgürlük, hak, adalet, yaşama hakkı sağlayın; ondan sonra çıkıp özgürlükten, eşitlikten bahsedin… Kendi ağacınızda dal olamamışken, bahçede ağaç olmaya çalışmak değil de nedir bu? Kaldı ki en başta da belirttiğim gibi artık insanların dili de dini de para olmuşken eskisi gibi kafa kağıdınıza değil cüzdanınızın şişkinliğine bankadaki hesabınıza bakılıyor. Türkiye de, Dünya da 30 yıl önceki gibi değil artık. Son 30 yılda dünya ve doğal olarak Türkiye çok değişti. Kini güdülen, hesabı tutulan pek çok şey yerinde yok artık… Birlik, beraberlik içinde güçlü bir ülke olmak varken sürekli kendi kendini kemiren hastalıklı bir yapı olmayı tercih etmek nedendir? O kadar çok anne-babasından biri Türk, diğeri Kürt olan arkadaşım var ki; ne diyeceğiz bunlara Türk mü Kürt mü? Yeter artık herkes şu din, dil, ırk meselesini bir kenara bıraksın… 

Aslolan “İNSANDIR” ve insanın yaşam hakkıdır. Kimse bir başkasının yaşama hakkını elinden alıp ondan sonra da özgürce yaşamaktan, adaletten, eşitlikten bahsetmesin. Ayrıca kim ne derse desin, bu kadar çok masum insanın hala kanının dökülmesine neden olan PKK canavar başının hala yaşıyor olması benim kanıma dokunuyor… Binlerce evladımızın katili ile devletin görüşme halinde olması da canımı yakıyor… Anlayın işte ÇÖZÜM bu adamda değil. 14 temmuzdan beri 43 şehit vermişiz. Bu adam yakalandığından beri verilen şehitler de düşünülürse demek ki bu adamın yaşatılıyor olması kimseye yarar sağlamamış. Öcalan’ın devletin elinde olması PKK’yı durdurmamış aksine kudurtmuş… BDP’lilerin meclise girmesi de PKK’ya yetmemiş demek ki aslında istedikleri çözüm ya da uzlaşma ya da AÇILIM değilmiş. Garip, asılsız, tuhaf iddialarla, gazeteciler, bilim insanları, profesörler, askerler, işadamları örgüt kuran teröristler ilan edilip yıllardır hapishanelerde çürütülüyorlar. Gerçek terörist hatta teröristlerin başını ise otel konforunda İmralı’da yaşatıyoruz… PKK’nın ikinci adamı yakalanmış dendi, yakalansa ne olur, içerde olduklarında daha az tehlikeli değiller ki? Her türlü mesajlarını avukatları aracılığıyla gönderiyorlar zaten… Bazı insanlar eğer masum insanların yaşama haklarını hem de hayatlarının baharında ellerinden alıyorlarsa üzgünüm ama ne devletten ne ülkeden hiçbir hak talep edemezler. 

Çünkü onlar “insan olma” statülerini çoktan kaybetmiş canavarlardır. Ve bence canavarlar ne ceza verirseniz verin bu ceza ile işledikleri suçu ilişkilendiremeyeceklerinden ceza vererek boşuna zaman kaybetmeden bu dünya bu canavarlardan arındırılmalıdır. Ve bölge halkı şunu unutmamalıdır; eğer hak, adalet, özgürlük, eşitlik için mücadele edilecekse bunun Kürdü, Türkü yoktur. Tek yürek, tek vücut olup tüm bunlar için kiminle mücadele edilecekse beraber mücadele ederiz… Ancak sizin mücadeleniz, ırkçılık ve Kürt faşizmi kokuyor. Meclise bir bakın BDP’li milletvekillerini hariç tutsak bile 550 milletvekilinden kaçının kökeni Kürt değil? Bölge halkı olarak elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin bu kadar kan dökülmesini gerektirecek ortada gerçekten büyük bir sorun var mı? “Kürt Sorunu” denen başlığın altı bu kadar kan akmasını gerektirecek kadar dolu mu? Ben artık tek bir şehit haberi daha duymak istemiyorum… Ben artık terörün sokaklara kadar inmesini kabul etmiyorum… Bu işin sonu halkların kardeşliği yerine halkların nefretine, halkların öfkesine doğru gider. Kim diyecekse artık bu gidişe bir DUR desin… Yoksa bu gidişin dönüşü yoktur bilinsin… 

 
Toplam blog
: 17
: 4410
Kayıt tarihi
: 03.09.07
 
 

Yazmayı seviyorum, fikirlerimi paylaşmayı da seviyorum. Dolayısıyla işte burdayım. ..