Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '08

 
Kategori
Sinema
 

Bölüm III: Müziğin Ruha, Sevgiye, Aşka hayat verdiği anlar "August Rush"

Bölüm III: Müziğin Ruha, Sevgiye, Aşka hayat verdiği anlar "August Rush"
 

Dinleyin.
Duyabiliyor musunuz müziği? Rüzgarda, havada, ışıkta. Müzik her tarafta. Tek yapmanız gereken buna açık olmak. Tek yapmanız gereken dinlemek.

Ratatouille'i izleyenler bilirler. Şefimiz Remmy yemeklerin tadına bakarken gözlerini kapatır, zihninde oluşan parlayan yıldızlar havai fişekler eşliğinde aldığı lezzeti tarif etmeye çalışırdı. Ben de bu filmi izlerken filmin genelinde aynı şeyleri yaptım sayılır. Müziği duyduğum anda gözlerimi kapattım ve müziğin verdiği hazzı, tadı kelimelerle anlatmaya çalışmadım, sadece zihnimde oluşan enerji dalgalarıyla o an yaşadım. Filmin en çok hoşuma giden yanı da bu oldu. Aslında bu film müziğin insan ruhuna, insan yaşantısına, insan davranışlarına bir seslenişiydi...

Müziğin ritimleri arasında kendinizi kaybettiğiniz anlara şahit oldunuz mu hiç? Kendinizi başka dünyalarda hissettiğiniz. Başka alemlerden size mesajlar iletildiğini düşündüğünüz. Duyduğunuz seslerin her birinin bir anlam yüklü olduğunu. Bunu çözmek için çaba sarf etmemiz gerektiğini, çözdüğünüzde sizi birilerine ya da bir yerlere ulaştıracağını.

"Bazen, müziği duymama engel olmaya çalışıyorlar. Ama yalnız olduğum anlarda müzik içimde yükselir. Sanırım, bunu dışa vurmayı öğrenirsem beni duyabilirler. Benim olduğumu anlar ve beni bulurlar. Ben müziğe inanıyorum. Tıpkı bazı insanların peri masallarına inandıkları gibi. Duyduklarımın, annem ve babamdan geldiğini hayal etmeyi seviyorum. Duyduğum notalar belki de tanıştıkları gece onların duydukları ile aynı. Belki onlar da birbirlerini böyle buldular. Belki beni de böyle bulurlar." Bu sözler filmin ana karakteri August Rush'a ait. Ve bu sözler bize filmin gidişatıyla ilgili her şeyi anlatıyor.

Bazı filmler vardır, sonunu bildiğinizde izlemenin bir anlamı yoktur. Tüm gizem filmin finalindedir. Bu filmde filmin sonunu bilmeniz izlerken alacağınız lezzetin önüne geçmiyor. Bilhassa izlemek için daha da merak uyandırıyor.

Nasıl olurda bir çocuk ve onun birbirinden farklı yerlerde yaşayan anne ve babası müzikle, müziğin sesiyle bir araya gelebilir? Anne çocuğunun olduğundan habersiz, baba bir çocuğunun dünyaya geldiğinden bihaberken. Çocuğun da anne babası hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı düşünülürken.

August Rush, yetimhanede büyümüş, anne babasını arayan, onların kendisine duyduğu müzikle mesaj gönderdiğini düşünen bir müzik dehası...Evan, namı diğer August, sevimli bir yüze sahip ve onu gördüğüz anda ister istemez yüzünüzde mutluluk belirtisi bir gülümseme beliriyor. Onun çok hoş bir gülümsemesi var. Bu durum filmde karakteri özümsemenize yol açıyor. Sanki onunla özdeşleşiyor ve müziğin ritmine ayak uyduruyorsunuz onunla.

***

Evan bir sığınma evinde kalırken küçük bir kız ile arasında geçen konuşma; kız soruyor.
-Müziği sever misin? Evan cevaplıyor
-Yemekten daha çok.

***

Müzik nedir biliyor musunuz?
Müzik, evrende bizden başka şeyler olduğunu hatırlatan Tanrı'nın bir lütfudur. Yaşayan varlıklar arasındaki ahenkli uyumdur, yıldızlar arasında bile. Armonik bir ses, bir enerji bir dalga. Bazılarımız duyabilir. Bazılarımız dinleyebilir. Müzik aramızdaki iletişimi sağlaması yönüyle bizi hep büyülemiştir. Kelime kullanmadan, görüntü kullanmadan. Bence, bir zamanlar, çok uzun zaman önce insanlar müziği duydu ve onu takip ettiler.

Kısaca filmin özü;
"Kalbinin Sesini Dinle"
Müzik her yerde. Tek yapmanız gereken dinlemek.

***

Sevgiyle ve sevdiklerinizle sağlıklı ve mutlu yaşayın. Sinemayla kalın...

 
Toplam blog
: 55
: 3379
Kayıt tarihi
: 14.05.07
 
 

'Hayat nefes alınan anlardan ibaret değildir. Hayat nefesin kesildiği anlardan ibarettir.' Haya..