Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Boncuk'lu yıllarım....

Boncuk'lu yıllarım....
 

1989 yılının ağustos ayıydı, akşam üzeri işten döndüm... Ben eve girdikten kısa bir süre sonra şiddetli bir gök gürültüsünün ardından sicim gibi yağmur yağmaya başladı.. Evde iki oğlumla birlikte yaşıyorum ve küçük oğlum da evdeydi. Yağmurun sesine minicik bir kedi yavrusunun miyavlaması da karışınca oğlumla ben fırladık dışarıya.. Öyle yanık ve tatlı miyavlıyordu ki "annemi kaybettim beni alın" der gibiydi, avuç içine sığabilecek küçüklükteki Boncuk’un, canım kızımın evimize gelmesi ve yaşamımı 16 yıl boyunca paylaşması 2005 yılının Şubat’ında göçüp gitmesine kadar sürdü.

Sanıyorum herkes bilir insanlar nasıl farklı karakterlerde yaratılmışsa hayvanlar da aynı şekildedir. Hırçını var, uysalı var, yavrularının üzerine titreyeni var, boş vereni var.. Benim kızım da hırçındı, benden başkasına sevdirmezdi kendini, aynen anne kız gibiydik, arada oğlanlara da sevdirirdi ama çabuk hırçınlaşırdı onlarla iken. Yabancılar parmaklarını dokunduramazlardı, asil bir hanımefendi görünümündeydi. 16 yıl boyunca yaşadığım olaylara tanık olsaydınız "Yok bu bir havyan olamaz, insandan ne farkı var derdiniz".. Onun böyle olması aslında tanrı vergisi bir şey değil tabii ki.. Buna sebep benim sabah işe gitmeden, akşam işten geldikten sonra beni kapıda karşıladığında sürekli onunla konuşmam, her şeyi onunla paylaşmam olmuştur..Her söylediğimi anlar, mırıldanarak bana cevap verirdi. Halk arasında yerleşmiş bir görüş vardır "kediler nankördür".. Asla katılmıyorum buna, ayrıca öyle olsalar dahi tabiatı yaratan Allah vermiş o huyu onlara, bunu böyle kabul etmemiz gerekmez mi? Yaşadığım pek çok olay bu düşüncenin aksini düşünmeme sebep oldu.

Bunlardan birinde soğuk bir kış günü akşamı evde oturmuş haber izliyorum, o dönemde holde kurulu doğal gaz sobası ile ısınıyorduk.. Boncuk da sobanın önünü mekan belirlemiş. Şekilden şekle girdiği yatış pozisyonlarıyla sadece yemek ve tuvalet ihtiyacı dışında oradan hiçbir yere ayrılmıyor, malum bilirsiniz kediler sıcağı pek severler ya. Zaten her hareketinde öyle bir kraliçe edası var ki evin sahibi benim diyor. Ben de tam karşısında salondaki üçlü koltukta haber izliyorum, PKK’nın bir askeri şehit ettiği haberi geçiliyor, aşırı duygusal bir yapıya sahip olduğumdan, hele ki gencecik insanların bu kutsal görevi yaparken, saçma sapan bir ideoloji uğruna öldürülmesi beni daha da hassaslaştırdığı için başlıyorum hüngür hüngür ağlamaya, bir de hüzünlü bir müzik eklenince görüntülere ağlamam daha da şiddetlendi..Boncuk sobanın önünde halvet olmuş uyurken ağlama sesime uyanarak önce kafasını kaldırıp mahmur gözlerini kırpıştırarak "Mırrr" diye seslendi, bu bana "ne oldu" diye soru sorar gibi bir seslenişti. Baktı ki ben salya sümük ağlıyorum, onu kolay kolay hiç kimsenin kaldıramayacağı yerinden doğruldu ve koşarak kucağıma atladı. "Niye ağlıyorsun, sana kıyamam" der gibi sürekli miyavlayarak gözyaşlarımı yalamaya başladı. Bir miyavlayıp bir yalıyordu, benim şaşkınlığımı düşünün. Ağlamam dinene kadar birkaç dakika sürdürdü bu hareketi. Zaten ben o kadar karmaşık şeyler yaşadım ki o anda ağlamayı daha fazla uzatmadan sarıldım kızıma, canım kızım deyip öptüm yüzünden.

Halkın (herkes değil tabii ki) gözünde nankör olarak tanımlanan bu hayvan, hüznümü paylaşarak beni teselli etmeye çalışmıştı ve fazlasıyla etti de…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..