Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Bu Bambaşka Bir Şey...

Bu Bambaşka Bir Şey...
 

E-postama gelen iletinin bir kısmı


Yan fotoğrafta görülen zarf ve altındaki açıklama bugün e-postama geldi. Önce okkalı bir kahkaha attım ister istemez.

Zarfın üstündeki adres şöyleydi;

Promosyon depo

Hürriyet medya Trabzon Ordu dabülü Edirne Rize Sivas

….

Yazılmak istenilen adresin aslı “Hürriyet Medya Towers” Kendi kendime “güzel yurdumun, güzel insanı” dedim önce. Fakat sonra düşünmeye başladıkça içim buruldu. İsimlerin yarısının İngilizce yarısının Türkçe olması, ç, ş gibi harflerin yerine “ch” yazılması değildi sinirimi bozan bu defa. Bunlar sinirimi bozmuyor mu hem de haddinden fazla bozuyor. Güzelim Türkçe’yi katlettiğimizi gördüğüm her an daha çok kızmakta ve sinirlenmekteyim. Yapılan imla hataları için saç baş yolmayı bırakalı ise çok uzun zaman oldu. Ağabey yerine abi yazılması, “o’nun yeri” gibi bir cümlenin “10’nun yeri” diye ifade edilmesi. “Bir şey değil” yerine bi şii diil” yazılması, “hengâme” yerine “heyulâ”(*) denilmesi aklıma gelen birkaç örnek .

İlk başta zarfın üstünde yazan adresin cahillikle, okumuşlukla ilgisi var gibi gözükse de… Bu görünenden çok daha farklı ve bambaşka bir şey.

Bundan otuz-otuz beş yıl öncesinde biraz okuma yazması olan bir kişiye anlayamadığı ya da yazamadığı herhangi bir kelimeyi kodlayarak yazdırabilirdiniz rahatlıkla. Kodlama yaparken karşınızdaki kişiye söylediğiniz kelimenin içinden hangi harfi seçmesi gerektiği zaten belirtilirdi. Örn; Ankara’nın a’sı…Bu bir kolaylıktır.

Adres kimin tarafından yazılmış olursa olsun. Akıl, zeka dediğimiz şeyi nasıl âtıl bir duruma getirdiğimizin traji-komik bir örneği.

“Hürriyet medya Trabzon Ordu dabülü Edirne Rize Sivas” gibi bir adres olamayacağını yazan kişi hiç mi aklına getirmedi. Yoksa akıl tutulması mı yaşadı. Cahillik bir yana bulunduğumuz nokta bize nasıl bir akıl tutulması yaşadığımızı,hayatlarımızı beş altı seçenekli soru cevap listesine dönüştürdüğümüzü çok açık ve net olarak göstermekte.

Bunların yanı sıra bir de “aman ben yazayım nasıl olsa anlayan biri çıkar” düşüncesi.

Bu bambaşka bir şey. Bu yaşamlarımızı bir sürü şeyle doldurduğumuz ama aklımızı, zekamızı nasıl bomboş bıraktığımızın... Bu elimizdeki en büyük kozu -düşünme, irdeleme, analiz etme- nasıl kolaylıkla başkalarına bırakabildiğimizin göstergesi.

“Bunun içinde kafa patlatamam.” düşüncesinin yazıya dökülmüş hali.

Güzel yurdumun, güzel insanları en basit ama en büyük kozunuzu bu kadar kolaylıkla başkalarının eline nasıl bırakabilmektesiniz? Bunu yapabilmekteyseniz söz söyleme hakkınızın olamayacağının da farkında değil misiniz?

(*) 5 Aralık 2010 tarihinde ATV kanalında saat:20.00’de yayınlanan “Aşk Bir Hayal” dizisinde Miran ağa sevdiği kadın Asmin’in acılarına, çırpınışlarına çok üzüldüğü bir sırada yardımcı kadına “Kızım, şimdi bu heyula’da sırası mı söylediğin” dedi. Oysa ki “bu hengame’de sırası mı” demesi gerekirdi.

Heyulâ: Korkutucu hayal, felsefede eşyanın aslı kabul edilen şey. Zihinde tasarlanan korkunç hayal. * Gösteriş ve iriliği olduğu halde hiçbir te’siri ve değeri olmayan şey. * Eski felsefede: eşyanın aslı ve gerçek olan kısmı. Madde. (Bak: esir).

Hengâme: Patırtı, gürültü, kavga, karmaşa

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..