Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bu mu demokrasi, sayın başbakan?

Bu mu demokrasi, sayın başbakan?
 

Demokrasi,özgürlük diyerek ne hale geldik.


09.09.2010

Merhaba sevgili okurlarım,

Uzun zamandan beri yazılarıma sansür uygulanmıyordu Milliyet Blog’ta. Bu sefer nedense iki gün çıkmadı ve akıl edip reddi okumasam halen anlamayacaktım. Oysaki çok dikkat ederek yazıyorum ve kimseye de hakaret etmiyorum. 09.09.2010 da yazdığım yazımı daha yumuşatarak yazdım inşallah bunda kusur bulunmaz. Yazdıklarım sadece gerçeklerdir ve kendimden hiçbir şey katmıyorum.

Demek ki bazen gerçekleri yazmamamız gerekiyormuş. İnşallah basın özgür olur bizde rahatça yazabiliriz.

***

CHP örgütünden bayanlarımıza karşı bazı ilçelerimizde yoğun bir tepki oluyor ve arkadaşlarımızı dövüyorlar, hakaretler ediyorlar. Sonra da bir kalıbına uydurup hiçbir partiye kayıtlı değiliz diyorlar. Önemli olan bunları yönlendiren kişilerdir.

BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş, “Bu politikalar sürerse Kürt halkı yemin ediyorum sadece gerilla mücadelesiyle kalmayacak, yaşamı cehenneme çevirecek” derken;

BDP Diyarbakır İl Başkanı Nijad Yaruk da, “Kürtler, eski Kürtler değil. Diz çöktürmeye çalıştığınız bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler yakındır” diye konuşabiliyor.

Bu güne kadar kimler Kürt vatandaşlarımıza diz çöktürmeye kalktılar? Kardeşliği kabul etmeyen devamlı bölücülüğe giden bu insanlara sormak isterim ki, yakın akrabalıklar içerisinde olan Türkler ve Kürtler kan bağı ile birbirlerine bağlanmışlardır. Çocuklarımızı, torunlarımızı ortadan ikiye mi böleceğiz?

Demokrasiden bunu mu anlamalıyız? Halkı kışkırtmak ve yakıp yıkmak, polise, askere pusu kurmak, taş atmak milli değerlere zarar vermek.

Tüm bu olanlar devleti yıkmaya açıkça teşebbüs değil midir bu? Bunlar bu cesareti nasıl ve nereden bulabiliyorlar? Hukuken bunlara bir ceza yok mudur? Cumhuriyet savcılarımız neredeler?

Ayrıca;

Sayın başbakanımız “hayırcılar darbecilerdir” derse, bu sözleri ile cesaret bulanlar da güçleri yettiğince diğer partililere saldırırlar elbet. Sayın başbakana sözlerinde biraz dikkatli olmasını öneririm.

Ben hayırcıyım ama asla darbeyi düşünmem, düşünmedim de. Bu referanduma hayır demekle de asla darbeci olmaz insanlar. Darbe anayasası denilen 12 Eylül yasalarının toptan değişmesi gerekir ve bunun da diğer partilerinde görüşleri gözetilerek olur. Bu değişiklik 12 Eylül Anayasasının devamıdır ve hatta daha da ilerisidir. Bu günlerdir hukukçular tarafından tartışılıyor zaten.

Türkiye’yi bölmek, parçalamak isteyenler meydanlarda tehditler savururlarken, üzerinde, Referanduma Hayır yazan tişört var diye gencecik bir çocuğu gözaltına almak hangi vicdana sığar? Hitler hortlamış sanki ruhu birilerinin bedenine girmiş gibi. Astığım astık, kestiğim kestik. 21. yüz yılda Türkiye’nin şu haline bakın.

Birkaç gün önce diğer yanımıza MHP liler, DSP liler ve Yeni Parti üyeleri gelmişlerdi. Yeni Parti üyelerinin aracına ve kendilerine saldırı olmuş kalabalık bir gurup tarafından Ümraniye’de. Adamların kafaları gözleri şişmişti. MHP lilere de saldırmışlar. Bu mu demokrasi sayın başbakan? Bu mu özgürlük? Ayıp ya! Ayıp.

Bu kişiler mutlaka hoş görülüp, cezalarını çekmelidirler.

Bir de çocuk hakları, kadın haklarıymış. Haydi, canım oradan. Başbakan kendi ağzıyla söylemedi mi? Kadın erkek eşit değildir diyerek. İşte bu sözler de cahil cümle kimseler tarafından bu şekilde değerlendiriliyor demek ki.

Sayın başbakan soruyorum, farz edin siz muhalefettesiniz, sizin bayanlarınıza böyle muamele yapılsa hoşunuza gider mi?

Benim hoşuma gitmez görüşlerimiz farklı olabilir ama ben kimsenin kılına zarar gelsin istemem. Her şeyden önce bu etik değildir.

***

Bu gün referandum çalışmalarımızın tam 25.günü. Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. Eve saat 20.00 sularında geldim. Yarın bayram iki gün önce sabah 9 da kalkıp salonumun camlarını silmiş, perdeleri yıkayıp takmıştım. Bu gecede geldiğimden bu saate, toz aldım temizlik yaptım ve ancak bilgisayarımın başına oturabildim.

Şu anda saat 02 Gözlerim kapanıyor ve beynimde trampetler çalıyor. Bu yorgunluktan değil inanın. Bünyem böylesine yorgunluklara alışık ama işte o canavar ses var ya ! İnanın tüm Kadıköy’den duyulur.

AKP tam yanımızda, diğer yazımda anlatmıştım biliyorsunuz.

Barkovizyonlarından öylesine sesler çıkıyor ki; jetlerden çıkan gümbürtüler gibi. Bulunduğumuz yerde aramızdaki konuşmaları duymak için avaz, avaz gırtlağımızı patlatırcasına bağırmamıza neden olduğu gibi, telefon ile konuşmalarımızı da imkânsız kılıyor. Telefonlaşabilmek için tren köprüsünün altına gittim geçen gün, bu seferde inanmayacaksınız ama tepemden tren geçmez mi? Hah! hah hay!

Eh! Tabi bu arada bizde sesi açıyoruz çünkü vatandaş “bu insanı ne bağırtıyorsunuz, sizde açsanıza diye “ bize çatıyor. Düşünebiliyor musunuz orasının halini.

***

Dün (07.09.2010) ben ve arkadaşlarım Salıpazarı’nda broşür dağıtıyorduk muhterem Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay Bey bizim oraya teşrif etmişler. Bir sürü koruma ve polis kordonu ile tabi. Bakan bey teşrif edince sanırım önceden haber alan AKP gurubu müzik sesini kısmışlar, hazır ola geçmişler. Polis amirlerinden birisi de gelip bizim standa görevli arkadaşımıza sesi kısmamızı ve bizim nasıl çevreci olduğumuzu sormuş. Oradaki yönetici arkadaşım Tülin gerekli cevabı vermiş.

Haber bana geldiği sırada ben de ilçe Başkanım Sn. Türel Ercan ve eski Kültür Bakanımız Sn Ercan Karakaş ve Eski İnsan Hakları Bakanımız İstanbul Milletvekilimiz Sn. Algan Hacaloğlu ile birlikte Pazarın hemen karşısındaki büfede oturuyorduk. Ben beş dakika mola vermiştim. Ah! İşte o ana keşke Metrobüs alanındaki yerimizde olsaydım diye üzüldüm doğrusu. Hiç değilse bir iki kelam ederdim. Neyse ona çok konuşan oldu nasılsa benim için görev daha önemliydi. (Bu da benim tesellim oldu ya!)

***

Günde en az üç, dört yerde stant açıyor ve halen mahalle çalışmalarımızı yapıyoruz. Varoşlar dediğimiz yerlerde içler acısı durumlarla karşılaşıyoruz. İktidar tarafından sadaka kültürüne alışmış vatandaşlarımızın çoğu okumamış bundan ötürü neden hayır veya evet diyeceğini bilemiyor. Anlatıyoruz hem de uzun uzun. Çok kişi ikna oluyor. Bunun yanı sıra orta tahsilli olan veya okumuş olan bazı kişiler var ki başbakana biat edenler aynen onun sözlerini söylüyor hatta bizlere hakarete varan sözler ediyorlar. Allahtan böyleleri çok değil.

İnanın bu durumlara çok üzülüyoruz. Biz neden bu kadar kör olduk veya nasıl bizi kör ettiler? Adam açlıktan sürünüyor, işi yok gücü yok bizi düşman gibi görüyor. Bunun en büyük nedeni de laikler ve Müslümanlar diye toplumu ikiye, bölen dini siyasete karıştıran başbakandır. Bazı kadınlar bize olmayacak hakaretler ederlerken, bazı örtülü hanımlarımız yanımıza gelip broşürleri alıyorlar ve büyük bir zevkle “bizi türbanlı görünce gerici sanmayın biz Atatürkçüyüz diyorlar.

İnanın sayıları oldukça fazla. Sanırım varoşlardan fazla oy çıkartacağız.

Hiç ummadığınız bir kişi yanımıza gelip başbakandan şikâyetçi oluyor. Genele bakacak olursak % 75 böyle. Halk bu iktidardan bıkmış olmadık hakaretli sözler duyuyoruz başbakan ve iktidar aleyhinde.

Haklılar elbette. Referandum için yaptıkları masrafa kızıyorlar.

Bugün Halitağa Caddesinde broşür dağıtıyordum İzmir’den gelen bir bayanla konuştum.. Hanım AKP nin İzmir mitinginden bahsetti. Tanıdığı bir yaşlı hanımı yolda görmüş nereden geldiğini sormuş. Hanım, “mitingden geliyorum bana 30 lira verdiler gideyim diye, otobüsle getirdiler yemek de verdiler.” demiş. O yaşlı bayan İzmir içinde değil yakın bir köyde oturuyormuş.

İşte AKP nin toplama insanları ve onlara verilen paralar, hepsi hepsi bizim ceplerimizden çıkıyor neticede. O görülen kalabalığa kimse kanmasın. CHP nin mitinglerine ise insanlar kendi olanaklarıyla yaşlısı, genci, özürlüsü, çoluk çocuk gidiyorlar.

Ayrıca bir şey daha söyleyeyim bazı apartman kapıcılarına da para vermişler hiçbir parti broşürünü içeri almıyorlar.

Ha! Ha! Hay! Bana bu sökmüyor tabi. Neden mi biz de apartmanda oturan bir kişiyi buluyoruz veya yolda bildiri verdiğimiz bir hanıma, beye veriyoruz yine o apartmanlara giriyor broşürler.

Neyse, şimdilik bu kadar havadis olsun. Referandumdan sonra size yaşadıklarımızı yazmaya bir anı olarak devam edeceğim.

Son olarak;

Bizler yürekli kadınlarız ne onların tehditlerinden ne de bize böylesine hakaretlerinden yılmıyoruz. Aslanlar gibi hayırlı tişörtlerimiz ve kasketlerimizle yollardayız. Zaten bayramın 2. günü ve 3.günü görev yapacağız ve sonra bol vaktim olacak.

Efendim! Nice Hayırlı bayramlar günler dileyerek saygılarımı sunarım. Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..