Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '11

 
Kategori
Siyaset
 

Bu neyin bedeli

Bu neyin bedeli
 

Son günlerin en önemli ve ülke gündemini en fazla işgal eden konularından biri olan bedelli askerlik ve vicdani ret konularına değinmesek olmazdı herhalde. Nasıl bir tesadüf ki son iki yıkıcı depremin hemen akabinde bedelli askerlik gündeme geldi ve bu sefer bedelli askerlik yetmediği için yanına vicdani ret gibi yeni bir düşünce daha koyduk ve bu düşüncelerin ne zaman yürürlüğe sokulacağını merakla bekler olduk.

Bir ülkede toplumu oluşturan kesimleri nasıl karşı karşıya getirebiliriz diye bir anket yapılsa herhalde etnik ayrılıkları deşerek kapışmanın ardından, zengin ve fakir ayrımını belirgin bir şekilde yaparak, fakiri fakir olduğu için horlamakla ve zengini de salt parası olduğu için, hasletlerine bakmadan yüceltmekle olur diye düşünüyorum. Evet halk bu şekilde kendi içerisinde birbirine düşer. Dünya üzerinde ki terör örgütlerinin amaçlarına bakıldığında, hegemonya oluşturmak istedikleri ülkelerin içerisinde bu tarz çatışmalar çıkarmak niyetinde olduklarını görebiliriz. Bu kadar örgüte gerek yokmuş demek ki toplumu toplum yapan ögeleri yerle bir etmek için. 

Fakir, fakir olduğu için bedelli askerlikten yararlanamayacak, güneydoğu da, doğu da mayından, el bombasından, baskından can verecek ama bir takım sermaye sahiplerinin ya da hasbelkader bu parayı ödeyebileceklerin çocukları 28 gün Burdur' da yatacak. Hani askerlik yan gelip yatma yeri değildi, hani askerlik kutsaldı. Vatan için can vermek hepimizin boynunun borcuydu. Demek ki bunlar politika öyle gerektirdiği zaman söylenen ve siyasi rant sağlamaya çalışılan bir takım demeçlerden başka birşey değilmiş. Herhalde siyasette kendi söylediklerini yemek kadar utanç verici birşey olmasa gerek ama, suratlar zımpara kağıdı gibi olduğu için artık kızarmıyor. Zaten olmasa konuşanların çocukları adam gibi askerlik yaparlardı değil mi?

Yurt dışında çalışıpta, Almanya' daki Türkler gibi, bu durumdan faydalanmak isteyenlere sözüm yok ancak, bu ülkede yaşayan insanları bu şekilde kategorize ederseniz, oluşabilecek en ufak bir terslikte kitleleri karşı karşıya getirirsiniz. Toplumun gelir seviyesine göre sıralanmış katmanları arasında kin ve nefret tohumları ekersiniz. Herşeyden önemlisi vicdanen insan onuruna uymayan bir ayrımcılıktır bu ve devlet eliyle yapılması utanç vericidir. 

Vicadani ret düşüncesine gelince, bu ülkemizde sağlıklı uygulanacak bir sistem değildir. Avrupa' nın birçok ülkesinde uygulanır ancak, bizim toplum yapımıza uymayan bir sistemdir. Biz mantığından çok duyguları ile hareket eden bir toplumuz. Askere gitmeyeni adamdan saymayan bir milletin çocuklarıyız. Bu düşünce doğrudur, yanlıştır onu tartışmıyorum ama, toplumun büyük çoğunluğu hala böyle düşünmektedir. Çürük raporu aldığı için bunalıma giren intihar eden ya da hayati tehlikesine rağmen askerlik görevini yerine getirmekten kaçınmayan bir dolu insan var ülkemizde. Türk Milleti' nin gözünde askerlik kutsal bir görevdir. Vicdani ret derseniz sadece batıda yetişen entellektüel kesimi ve ayrılıkçı Kürtler' i mutlu edersiniz. Askeri kışlaları toplumu oluşturan belli bir kesmin ve belli bir coğrafyanın çocuklarıyla doldurmak bu ülkenin değerlerine dinamit koymaktır. Saygın bir köşe yazarının dediği gibi, bu ülkede sadece kışlalar da ve camiler de bulunan eşitliği kimse yok etmeye kalkmamalıdır. 

Bedelli askerlik uygulamasının tamamen karşısında olduğumu belirtmek isterim. Vicdani ret e gelince, eğer böyle bir uygulama yapılması gerekiyorsa bunun profesyonel orduya geçilip askerlik görevinin bir meslek haline getirilmesinden yanayım. İlle de tercihe göre askerlik yaptırılacaksa bu böyle olmalıdır. Askerliği bir meslek statüsünde yenilemek toplumu oluşturan katmanları da karşı karşıya getirmemiş olacaktır.

Hülasa, depreme kaynak yaratmak için bedelli askerlik uygulamasının yeniden gündeme gelmesi, toplanan deprem vergilerinin duble yol inşaatında kullanılması, ülkemde 1999' dan bu yana ne kafa yapısının, ne de herhangi birşeyin değişmediğini gösteriyor. Geleceği görmek için kahin olmaya gerek yok, bir daha ki deprem de yine enkaz altında, ya da soğukta it gibi titrerken çadır kuyruğunda olacağız. Maalesef memleketim de tarihler 17 Ağustos 1999' dan, saatlerse 03:02' den  bir adım ileriye gidemiyor.

Kalın sağlıcakla

Birkan Altunyollar

 
Toplam blog
: 24
: 1081
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

Okur - yazar, dört işleme hakim, büyük - küçük tüm ünlülerle uyumlu ..