Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bu sabah bir garip kaza vardı sokağımda

Bu sabah bir garip kaza vardı sokağımda
 

Aslında garip olan, trafik kazası değil de kaza sonrası yaşananlardı. Yoksa kazanın nesi garip olsun ki, vakay-ı adiyeden sayılmakta, maalesef ülkemizde.

Malumunuz üzere, biz Türkler, trafik kazası yaptığımızda; araçlarımızın haşat olması yetmezmiş gibi inip, bir de birbirimizi haşat etmeye çalışırız. Kaza sonrası aracından inip de "tamam kardeşim, ben yanlış yaptım, haksızım" diyenimiz yok denecek kadar azdır. Bu müstesna "mor inekler" de kaideyi bozmazlar zaten. Kaza sonrası aşağı inen tamponun yanına iki tane de diş koymazsan, kırılıp-parçalan bilmem kaç paralık fara bir gözlük iki de kol saati eklemezsen o kazaya kaza denmez vallahi bizim ülkede.

Bu durum, aslında sadece yurdum insanına has bir özellik de değildir. Yunanistan, İtalya, Güney Fransa, Fas, Tunus gibi sıcak Akdeniz iklimi ülkelerinin, insanlarının genetik sıcaklıklarından kaynaklanır ve hemen alevlenmek kromozomlarımızda vardır. Buna karşılık orta ve kuzey Avrupa'nın soğuk iklimlerinin, soğuk insanları tepki vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünürlerken, zaten son derece düzenli işleyen sistemleri nedeniyle polis başlarında bitmiştir bile.

"Bu sabah yağmur vardı İzmir'de" alıntı sözleriyle başlayabileceğim bir güne ve yazıya maalesef, evimin bulunduğu, sakin, bir Karşıyaka sokağındaki köşe başında meydana gelen trafik kazasına şahit olarak merhaba dedim. Dün gece hiç tanımadığım bir kadına, sırf sana benziyor diye, usulca sokulup "merhaba" dedim sözleri de müthiş bir yazı girişine "çalıntı", hadi biraz yumuşatalım "esinlenilmiş" sözler olabilirdi, bu da şimdi aklıma geldi.

Bir ticari taksi ile hususi bir otomobil, nasıl becerdilerse, o sakin ve dar sokakta burun buruna çarpışma mucizesini gerçekleştirdiler. Ben de evimin önünde, park halinde bulunan aracıma binmek üzereydim. Hemen kırk metre önümdeki kazayı görünce, gayri ihtiyari olarak, olduğum yerde kala kaldım. Tabi olayın aktörlerinden birisinin, genelde birazcık asabi ve külhan tavırlarına alışık olduğumuz taksici, belediye otobüsçü, dolmuşçu ve servisçi esnafımızdan birisi olduğu gerçeğini ve diğer vatandaşımızın, sabahın bu kör, kargaların henüz kahvaltılarını etmediği ve yağmurlu saatinde harcanabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak; çantamı arabama koydum, kapımı kapattım ve yavaş adımlarla kaza mahalline ilerlemeye başladım.

Bu arada, çarpışmanın hemen akabinde, her iki aracın kapıları da yıldırım hızıyla açıldı, aşağı yukarı aynı orta yaşlardaki iki adam arabalarından aşağı indi, birbirlerine seri adımlarla yaklaştı ve hiç beklemediğim bir şey yaptılar. Tokalaşıyorlardı. Evet yanlış okumadınız. Normalde tekme, tokat, bağrış, çağrış olması gereken ve sekizde sekiz haklı oldukları gerçeğini –aynı anda taban tabana zıt, iki farklı gerçek dünyanın başka hiç bir olayında kesinlikle karşı karşıya gelmez bu arada- karşılıklı haykırmaları beklenen yurdum insanları; birbirlerine geçmiş olsun dileklerini sunuyorlar ve birbirlerinin ellerini sıkıyorlardı.

Bir an için daha uyanamadığımı düşündüm, gözlerimi ovuşturdum ve yanlarına yaklaşmaktan vazgeçerek tekrar arabama yöneldim. Arkamı dönüp tekrar baktığımda, taksici vatandaşımız diğerine sigara ikram ediyordu. Ben, eşimin ve oğlumun, evden çıkmalarını beklerken aracımda; sigara içerek sohbet etmeye başlamışlardı bile, bir taraftan da cep telefonlarıyla bir yerleri aramaya çalışırlarken.

Heyhat, dedim. Yüce Allah'ım sen nelere kadirsin. Bir trafik kazasından böyle gülümseyen bir sonuç çıkarabileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Neye hayıflanıyorum biliyor musunuz? Keşke her iki aracın plakalarını alsaydım da buradan, adını koyarak kendilerini tebrik etseydim.

Kazasız günler dilerim efendim.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..