Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Bu sefer sanki daha kararlı gibiyiz

Bu sefer sanki daha kararlı gibiyiz
 

5 Kasım’a kilitlendik, bekliyoruz. Uluslar arası alanda çok önemli bir zirvenin yapılacağı bu tarihten bakalım bir şey çıkacak mı…

Umutlu olmazsanız, hiçbir işten sonuç alamazsınız. Peşin peşin olmayacak, başaramayacağım diye şartlandığınız hiçbir projeyi hayata geçirmeniz mümkün değil.

Umut ve güven başarının iki anahtarıdır. Gerçekten ümitsiz olduğunuz ve olmayacağını tahmin ettiğiniz bir şey için, isteseniz de umut ve güven duyamazsınız. Duygular zorla empoze edilemez. Onu insan içinde kendiliğinden hisseder.

PKK terörünün encamını etkileyeceğini düşündüğümüz, daha doğrusu sonunu getirmesini arzu ettiğimiz bu 5 Kasım görüşmesi için, içimizde bir umut, bir heyecan duyuyor muyuz? Arzularımızın olumlu bir gelişme beklediği muhakkak ama, aklımız sanki olmaz böyle bir şey diyor.

Neden? Çünkü sürekli beynimiz bu şekilde yıkanıyor. Dünya bize düşman, Amerika bizi oyalıyor, komşular bizden şikâyetçi ve bizim aleyhimize. Bu yetmezmiş gibi içeride bir sürü gruplaşma. Kimse kimseyi beğenmez, sevmez. Bu şartlarda Başbakan’ın ABD’den hepimizi mutlu edecek bir sonuçla dönmesi elbette çok zor.

Çünkü biz peşin peşin hiçbir şeyin olmayacağına inanıyoruz ve kendimizi inandırıyoruz.

Bunun sonucu ortaya çıkacak her sonucu kabul etmeye peşinen razıyız demektir. Yani bizi tatmin etmeyen kötü bir sonuç çıktığında cevabımız hazır: Canım ben zaten dememiş miydim, böyle olacağı belliydi… E, başka? Başkası yok, yapacak her şey tükendi, elimiz karşılaştığımız her kötülüğe mahkûm, öyle mi?

Ben buna isyan ediyorum. Bu bakış açısı bizi bir yere götürmez. Başarı sağlamaz. Bize çağdaş dünyanın, mutlu ve huzurlu yaşamanın kapısını açmaz.

Umudumuz olacak, beklentimiz olacak ki, yerine gelmediğinde rahatsız olalım, canımız sıkılsın, neden, niçin diye soralım, sebeplerini bulalım, düzeltelim ve ille de isteklerimizin yerine getirilmesini sağlayalım.

Toplumu otomatikman iki parçaya bölmenin modern bir yolu olduğu için hiç sevmediğim tartışmalardan biri sağ-sol ayırımıdır. Böylece güçlerimiz ayrışır, kuvvetimiz azalır, başarı şansımız düşer.

Genellikle sağ politikacıların toplumu uyuttuğuna dair iddialar ve söylentiler vardır. Bunu duyunca solun daha uyanık bir politika izlediğini zannedersiniz. Ne yazık ki yıllardır hiç değişmeyen kalıbıyla, gelişmeyen biçimiyle sol söylem de bir tür ninniye dönüşmüştür.

İşte terör meselesinde işin içinde Amerika olduğu sürece bir sonuç çıkmayacağı tekerlemesi de bunlardan biridir. Belki iddia doğrudur da. Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir doğru daha varsa, Amerika bugün her işin içindedir.

Bu şartlarda neyin nasıl yapılabileceği konusunda bir çözüm üretmek gerekirken, meseleyi yine Amerika bağlamında ele almak, tembelliğin, hiçbir şey yapmamanın, bir anlamda teslim olmanın farklı versiyonudur.

Başbakan Erdoğan’ın Amerika’ya yanına 3-4 generali de alarak gideceği açıklandığında, benim aklıma bu işin ciddiye alındığı, sonuca ulaşmak için her koldan hareket edilerek Amerikan yalanlarına bu sefer kanılmayacağı gelirken, kimisi hükümetle askerin yanyana adının anılmasından, onların aynı uçağa binmesinden bile rahatsız oldu. Bu şartlarda Amerika zirvesinden iyi bir netice almamız mümkün mü? Zor dostum zor.

Bu günkü gazetelere bakıyorum, hükümette bir kıpırdanma var sanki. Başbakanın söylemleri daha farklı. Radikal gazetesi “Nasihate Karnımız Tok” diye manşet atmış. Erdoğan Rice’a nasihat değil, eylem bekliyoruz, denilecek, sonuçlar Bush’tan istenecek, demiş. Ne güzel…

Star gazetesinde de Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın sözleri var. “O Teklifle Gelme” Amerika ziyareti öncesi ABD’ye son mesajını gönderen Babacan, Rice’a, bize üçlü mekanizma teklifiyle gelmeyin. Aynı hatayı bir daha yapmayız demiş.

Yeni Şafak gazetesinin haberine göre bu “81 Yıl Sonra En Kritik Zirve”ymiş. 1926 Ankara Anlaşması’ndan sonra Irak’la ilgili en önemli zirve için tüm kartlar masaya açılacakmış.Önümüzde böyle bir fırsat varken canla başla bu kendimizi bu konuya vermemiz gerekmiyor mu?

Şimdi gelelim Cumhuriyet gazetesine. Cumhuriyet’in birinci manşetiyle ikinci manşeti birbiriyle çelişkili. “Kararlılık İşareti” başlıklı ikinci manşette diyor ki, Komutanlar Erdoğan’a eşlik ederek Washington yönetimine mesaj verecek. Ne güzel, elimizi güçlendirecek bir durumu seslendirmiş Cumhuriyet gazetesi diyorsunuz.

Benim gibi tersten bakarsanız iyi. Ama Cumhuriyet’in birinci manşeti her şeyi boşa çıkartıyor: “ABD’den Yine Öğüt Gelecek. ” Spotta bu durum açıkça anlatılıyor. Erdoğan Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı acil önlem isteyecek, ancak askeri operasyona karşı çıkan Bush, ortak çalışma telkininde bulunacak.

Bu bir temenni mi, bir telepati mi, orasını ben kestiremedim…

*****

Hürriyet gazetesi “Paşanın Dönüşü” başlıklı haberinde farklı bir konuyu işlemiş. Hatırlarsanız, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergin Saygun, bir yıl kadar evvel, davet üzerine gittiği Beyaz Saray kapısında, güvenlik görevlilerince aranmak istenince, tavır koyup Beyaz Saray’ın kapısından geri dönmüştü.

İşte şimdi Saygun paşa 5 Kasım’da Oval Ofis’e giren ilk Türk komutan olacak.

*****

Öte yandan ABD PKK’yla ilgilenmeye başladı. Milliyet gazetesinin “Yakalama Emri Cebinde” başlıklı haberine göre, Pentagon sözcüsü Morrel, Irak’ta en çok aranan suçluların bilgilerinin bulunduğu CENTRIX adlı istihbarat ağında, PKK’nın lider kadrosundan 10 ismin yer aldığını açıklamış, Irak’taki komutan Petraus da, devredeyiz, demiş.

*****

Başbakan Erdoğan PKK’ya arka çıkan şer odaklarına en kısa sürede hak ettikleri dersi vereceğiz, dedi. Bu cevapla amacın ve hedefin sadece PKK olduğunu belirtmeye özen gösteren başbakan, PKK destekçilerinin de aynı statüde değerlendirildiğine dikkat çekerek, onların da hedefin içinde olduğunu belirtti.

Türkiye gazetesi haberi “Destekçiye de Ambargo” başlığıyla verirken, Zaman gazetesi de “Habur’da Ambargo Kuyruğu” haberiyle, ambargonun etkilerinin başladığına dikkat çekti.

*****

Son zamanlarda Türkiye’nin her yerinde terörü lanetleyen mitingler yapılıyor. Bunların en anlamlısı ise dün Hakkari’de yapıldı. Akşam gazetesinin “En Güzel Cevap” manşetiyle verdiği haberde, 12 askerin şehit düştüğü il Hakkari’de, 20 bin kişi ellerinde bayraklarıyla “kahrolsun PKK, Hepimiz Mehmediz” sloganlarıyla ortalığı inletmiş.

*****

Bugün gazetesinde yer alan bir haber şöyle: “Dört Saatin Sırrı Çözüldü.” Irak Heyetini getiren uçağın havada tur üstüne tur atmasının sebebi, dönüş yakıtının kalmamasıymış. Bunun üzerine heyettekiler benzin parasını 4 saatte zor denkleştirmişler.

Doğrusu ben pek bir şey anlamadım.

*****

Bir rehin asker sorunumuz var biliyorsunuz. Bu konuda yetkililerden hiç ses çıkmamasını herkes farklı yorumluyor. Doğrusu ben de işin içinde bizi aşan bazı durumlar olduğunu zannettiğim için konuya pek girmiyorum.

Bununla ilgili neredeyse her gün spekülatif birtakım söylentiler çıkıyor. Vatan gazetesinde de bugün bu konuyla ilgili bir değişik haber var. “Rehin Askerlere İlginç Arabulucu” başlıklı habere göre, Kuzey Irak’ta milyonlarca dolarlık inşaat yapan Kürt liderlere yakınlığıyla tanınan gazeteci İlnur Çevik, “Günlerdir uğraşıyorum, PKK 8 askerimizi en geç yarın teslim edecek” demiş. Bu da anlamlandıramadığım haberlerden biri.

*****

Üçkağıtçılığın sınırı yok. İstediklerinde her kılığa girip her türlü yalanı söyleyebiliyorlar. Posta gazetesinde “Yazıklar Olsun” başlığıyla yer alan bir haber, bayram harçlığını bir mektupla Genelkurmay’a göndererek şehit ailelerine yönelik yardım kampanyasının sembolü olan Rabia ile dedesinin, kendisini Genelkurmay’dan gelen bir yüzbaşı olarak tanıtan bir dolandırıcı tarafından soyulduğunu anlatıyor.

*****

Güneş gazetesi PKK’ya terörist demekten çekinen DTP’ye bir soru soruyor. “DTP, Bu Soruya Cevap Ver!” başlıklı haberde, “Suriye Kürt vatandaşlarına seçme, seçilme, mülkiyet ve seyahat hakkı tanımıyor. Türkiye’de ise yüzde yüz eşitlik var. Peki sizin derdiniz ne?” deniyor.

*****

Yaşadığımz toplumsal ve siyasi zor günlere rağmen, dış yatırımcının ülkemize güvendiğini hatırlatan Sabah gazetesi, “İki Türkiye” başlıklı haberinde, yurdumuzda yatırım yapmaya karar veren bazı yabancılarla ilgili bilgiler veriyor.

Takvim gazetesinde Tayland’ın Puket adasına ikinci balayına giden İzmirli zengin bir çiftin acıklı hikayesi var. “Gelgit Dram” başlıklı habere göre, okyanusta meydana gelen gelgit yüzünden oluşan dev dalgalar, plajdaki çifti birbirinden ayırdı ve İzmirli işadamı dalgalara kapılıp hayatını kaybetti.

*****

Spor haberlerine gelince:

Fanatik gazetesi manşette “Fener Carew’e gitti” diyerek sarı lacivertlileri heyecanlandırırken, Galatasaray’ın Türkiye Kupası’nda Denizli’ye karşı aldığı galibiyeti “Aslan Gibi” başlığıyla vermiş, yarın oynanacak Fenerbahçe Beşiktaş derbisi için de “1 Gün Kaldı” başlığını kullanmış.

Fotospor gazetesi Song’un Galatasaray galibiyetinde önemli rol oynaması sebebiyle maçın sonucunu “Song Gülen” başlığıyla vermiş.

Fotospor gazetesinin manşeti ise şöyle: “Aslana Kupa de, Canını ye”

Bugünlük de bu kadar.

Yarın yeniden birlikte olabilmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..