Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '08

 
Kategori
İstanbul
 

Bu şehir

Bu şehir
 

Fotoğraf, Vedat TOLAN çalışmasıdır.


Bu şehir, canımızın peşinde; baksana yaptıklarına, buna ne denir taammüden adam öldürmekten başka!

Sabah uyanınca duş almanla başlıyor bu şehrin sürprizleri. Saçların fırça gibi oluyor, su ile kavuşunca. Melen Çayı mıdır nedir bağlamışlar şehir suyuna, ardından bir klor, bir klor ne menem çaymış bu, saçları, genç ömürde çürütüyor.

Bir de adama kel demezler mi(?), hain klor, ver saçlarımı geri!

Giyinmeye başlarsın, uzun uğraşının sonu gelmek üzeredir, tam kolunu kaldırırsın ceketini giymek için, koltuk altından ses gelir; cıırrrt… Yoksa, bu şehrin sularına sıradan çamaşır suyu mu katıyorlar? Eyvah, gitti gömlek! Ayşe Teyzeeee!

.. Bekleme, gelmez; tesettüre girmiş, müteasip bir hanım olmuş. Cırt, cırt bir tarafını yırtsan da, nikah düşenlere gitmiyor! Şaka, şaka. Kadıncağız da haklı, hangi birimize yetişecek?

Bir araba almak kolay mı? Değil tabii ki; yıllarca yeme içme, dişinden, tırnağından artır; neymiş(?), bir araba alacakmışsın! Aldın da ne oldu sanki sürecek alan mı var? Her taraf, birbirinden değerli, önemli araçlar ve sürücülerle dolu. Bu şehrin sokaklarında kaza yapma riski, lunaparktaki çarpışan araba pistinden daha fazla. Lastik bağlamak lazım arabaların etrafına, çarpışa çarpışa, eğlene eğlene sürmek lazım arabaları, bu şehrin yollarında! Koptum vallahi, bu düşünce acayip hoşuma gitti; çok “Zihni Sinir” bir şey bu, çook!

Güzide şehrimin gündemine, şu sıralar metrobüs girdi. Metronun özerkliği ile otobüsün kıvraklığı birleştirilmiş projede. Muazzam bir proje bu, tuvalette akıla gelen türden yani. İnsanlar, bir yandan metro özlemini giderirken, diğer yandan otobüs yolculuğuna hasrette kalmayacaklar. Her ne kadar binmesi zor olsa da, dirsek dirseğe meydan muharebesini kazanabilenler binebiliyorsa da, kaldırım çağından, metro(pol) çağına geçmeye başladığımızın işareti bu.

Ama aksi yönde alametlerde yok değil hani. Örneğin; akşamları bu şehir, eskisi gibi kokmaya başladı. Buram buram karaelmas kokusu geliyor her yerden. Bedava dağıtılması sevindirici, fakir insanlar adına fakat biz bu kömür işini yıllar önce terk etmemiş miydik? Gerekçesi, çevre kirliliği yaratması değil miydi bu terk edişin? Ey şehrim, kıyma ciğerlerimize ne olur, vereceksen bedava doğal gaz ver, tüp gaz ver, elektrik ver. Bunları fonlayacağın vergiye ikinci ayda alışırız ne de olsa.

Bu tersine gidişi düşünüyorum da, yakında seçim zamanları kömür yerine inek dağıtmaya başlayacaklar vatandaşa. İnsanlar, evlerinin altında besleyecekler onları, sütünden, etinden yararlanacaklar, çatılara serip kurutacaklar dışkısını, tezek yapıp yakacaklar; demedi demeyim.

Anlatacak şey çok ömür törpüleyen bu şehir hakkında. İstanbul yedi tepe, yedi bela anlayacağınız. Ölümümüz, bu şehrin elinden olacak; planlı, programlı, sistematik, hunharca... Bazen kahrımızdan öldürecek bizi, bazen gülmekten. Ama sevmeye devam edeceğiz onu, yıllanmış şarap gibi yana yana içeceğiz. Gelin bu kadar pişkin olduğu ve bu konağa yakışmadığı sürece, kızımızı böyle yerden yere vurmaya devam edeceğiz.

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 36
: 1120
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

İstanbul'da 1967 yılında doğdum. Askerlik harici bütün yıllarım bu şehirde geçti. İşletme mezunuyum,..