Bugün 29 Ekim, Cumhuriyetimizin 88. yılı!...

BUGÜN 29 EKİM, CUMHURİYETİMİZİN 88. YILI! ... CUMHURİYETİ KUTLAMAK İÇİN KİMSEDEN İZİN ALMAYA İHTİYACIMIZ YOK, DEĞİL Mİ ATAM? ...

Türkiye Cumhuriyeti; Bir kararlılığın, müthiş bir iradenin, eşsiz bir cesaretin, en zor şartlar altında verilmiş ve dünyada bir eşi daha olmayan bir Millî Mücadelenin eseridir. Biz Cumhuriyeti kolay kazanmadık ve biliyoruz ki, birinci vazifemiz Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etmektir. Çünkü, en kıymetli hazinemiz olan bu güzel Cumhuriyetten bizi mahrum etmek isteyen dâhilî ve haricî bedhahlar her zaman olacaktır. Hatta bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet, hattâ hıyanet içinde bulunabilirler, biliyoruz.

Bugün düşünce özgürlüğünden bahsedebilenler, o cumhuriyet sayesindedir ki, hâlâ konuşabilmektedirler, o cumhuriyet sayesinde kurulan, cumhuriyetin meclisinde oturabilmektedirler. Onların gelmesini istediği şeriat düzeninde bu suçların cezasını söylemeye gerek yok sanırım.

Yakın geçmişte andımız okunmasa da olur diyenler, bugün depremi bahane edip törenler iptal edilsin diyorlar. 19 Ekim Hakkâri Çukurca’ da verdiğimiz 24 Şehit, ne için şehit oldu o zaman? Onlar bu Cumhuriyetin neferleri değil miydi? Onlar, Cumhuriyet ilelebet payidar kalsın, bu bayrak bu aziz vatanın üstünde dalgalansın, Türkiye Cumhuriyeti, tek millet, tek dil, tek vatan olarak kalsın diye canlarını vermediler mi? Cumhuriyeti kutlamak kimi, neden rahatsız edecektir anlamak mümkün değil. Cumhuriyeti kutlamayı Türk Milleti’ ne çok görenlerin Cumhuriyetin nimetlerinden yararlanmaya da hakları yoktur.

“Halkın işiyle gücüyle uğraşıp devlet işlerine karışmaması, yurt yönetimine katılmaması Cumhuriyet öncesidir; Osmanlı devlet yapısının yoğurduğu seçkinlerin, toprak derebeyliği ile el ele halkı politika dışında uykuda tutmasıdır. Tüm baskı, çıkar ve tekel düzenleri bir egemen sınıf adına bu uyuşturucu balı yutturmaya çalışırlar: Halk, hükümeti, devlet işlerini, yurt yönetimini başkalarına bıraksın, gündelik işleriyle uğraşsın! Somut örneği şu, 1919 koşullarını ele alırsak: Halk kasabada, köyde İstanbul’ a boyun eğsin, çarşısında tarlasında kalsın öyle sessiz direnişsiz, hükümetin yüksek düzeyde emperyalizmle girdiği pazarlığa karışmasın. Uyutmacanın kuralı böyle. Oysa yurt- yönetiminin halkın gündelik işlerinden başka kaynağı, amacı yoktur.

Mustafa Kemal, Anadolu’dan halka yaydığı sesle bu oyunu, bu uyutmacayı bozuyor. Egemenliğin, yönetimin, gücün doğrudan doğruya halkın eline geçmesi ne demektir? Halkın kendi gündelik işini, yaşantısını devletin temel işi haline getirmesi demektir. Ulusal Kurtuluş Savaşında tohumları atılan Cumhuriyetin Anadolu halk tarihinin köklerine inen en belirgin bildirisi budur: Devlet halk içindir. “

Türk Milleti Kurtuluş Savaşını yaparken kimseden izin almamıştır. Atatürk Cumhuriyeti kurarken kimseden izin almamıştır. Biz de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlamak için kimseden izin almak zorunda değiliz! ...

Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğine inanan, her türlü sömürüye gericiliğe karşı Türk  olmanın, Cumhuriyet aydını olmanın inancını, gururunu ve kararlılığını taşıyan, Atatürk’ ün ve şehitlerimizin manevi mirasçısı olan bizler, Cumhuriyet Bayramlarını kutlamaya devam edeceğiz. Devletin yöneticileri değişebilir ama yönetim biçimi asla! ...

****