Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bulutların ardı

Bulutların ardı
 

Sabah 7'de uyandım. Zaten, pazar günleri hariç hep 7'de kalkarım. Hem kızımı okula göndereceğim, hem de işe gideceğim. Hava puslu, yağdı yağacak. Yağmur yüklü, kızıl-gri bulutlarla dolu gökyüzünü görünce, iç sıkıntım arttı. Ben hep maviyi sevdim, gökyüzünün de mavi olanını severim. Bir dostum yıllar önce, "Bulutların ardındaki gökyüzü hep mavidir" demişti. Hiç unutmadığım bu sözü mırıldandım, gri bulutların ardını görmeye çalıştım. Bugün bende bir keyifsizlik var herhalde, maviyi yakalayamıyorum nedense. Ben en iyisi, çayı demleyeyim, sıkı bir kahvaltıyla neşem yerine gelebilir umuduyla mutfağa yöneldim. Bu arada, kızım da panik halde giyiniyor, saçını fönlüyor, beğenmiyor, yeniden deniyor, bozuyor, yapıyor. Sanki okula değil de, sevgilisiyle buluşmaya gidecek. Olsun, okul için bile olsa, kendisine özenmesi, bakımlı olmaya çalışması hoşuma gidiyor. O'nun bu telaşlı hali beni biraz kendime getirdi.

Sıkı bir kahvaltı dedim ama, ı-ııhh, geçmiyor boğazımdan. Ama çay iyi geldi. İki bardak çay içip, kızımı uğurladıktan sonra hazırlandım, çıktım evden. Çiselemeye başladı yağmur. Canım iyice sıkıldı, şimdi bu yağmurda trafik kabus gibidir diye söylene söylene arabayı çalıştırdım. Sahil yoluna inince kabus başladı. Dur-kalk, dur-kalk, korna yaygarası, trafik polislerinin telaşlı el-kol hareketleri derken iş yerime kazasız-belasız ulaşabildim. Ofise çıktım, kaloriferler yanmıyor, herkes ceketleriyle oturmuş çay içiyor, gazete okuyor, güne başlamaya hazırlanıyor. Beni gören sekreterimiz, suratsız halimin nedenini sordu, suratsız bir yüz ifadesiyle. Ben de, aynı ifadeyle yanıtladım onu. Sonra da, kahkahaları koyverdik. Güzel, neşem yerine gelmeye başladı.

Hava kötü, mavilik hala yok. Yağmur da hızlandı, yapacak bir şey yok, benim yine dışarı çıkmam gerekiyor. Söylene söylene çıkıyorum ofisten. İş görüşmeleri yapacağım, bu suratla, daha doğrusu bu suratsızlıkla insanlarla görüşmem mümkün değil. Öyleyse, yağmuru da sevmeliyim, trafikten de bunalmamalıyım. Otoparktaki değnekçi Süleyman, koşup geldi. Arabayı çıkarma işini ona bıraktım, ben bakkala yöneldim, Süleyman'a bir paket sigara aldım. Ayaküstü kısa bir sohbetten sonra yola koyuldum. Tam da o sırada, maviyi gördüm. Evet evet maviydi gördüğüm ama hava hala bulutluydu. Peki ben maviyi nasıl görmüştüm? Bulutların ardındaki maviyi görmüştüm. Yüzüme bir gülümseme yayıldığını hissettim, dikiz aynasından kendime baktım, sırıtan yüzümü gördüm. O sırada bana korna çalan arkamdaki taksiciye bile kızmadım, çekildim ona yol verdim. İş görüşmesinin heyecanı, çalışıyor ve üretiyor olmam, vücudumun ve beynimin sağlıklı olmasıydı, yüzüme geniş bir gülümseme yaydıran, biliyordum. Sanırım önemli olan da, bulutların ardındaki maviyi görebilmektir. Ben hiçbir zaman umudunu yitirmeyenlerdenim. Bazen keyfim kaçsa da, uzun sürmez maviyi yakalarım. Umudunu yitirmemek, heyecanlarını hep diri tutabilmek, üretmek, sıkıntıların, sorunların üstüne üstüne gidebilmek, hayatta hiçbir şeyden kaçmamak, mücadele edebilmek ve tabi ki güçlü olabilmek. Herşeye göğüs gerebilecek gücü biriktirmek... Sonrası zaten geliyor, durduk yerde farkına bile varmadan sırıtabiliyorsun...

 
Toplam blog
: 37
: 1503
Kayıt tarihi
: 26.08.06
 
 

1958 doğumluyum, İzmir'de yaşıyorum. 17 yıl gazetecilik yaptım ve emekli oldum. Şimdi babamın kurduğ..