Bunu ben buldum

Dilara 4 yaşında. “Benden ne istersin?” diye sordum. “Ben kaka yapan bebek istiyorum” dedi. Bütün oyuncakçıları dolaştık kaka yapan bebek arıyoruz. Birkaç yerde “yok, bilmiyoruz” dediler. Biz inatla torunumuz istemiş mutlaka bulmalıyız diye arıyoruz. Bir akşam mağazaların kapanış saatinde bir oyuncakçı gördük hemen içeri girdik. “Kaka yapan bebek var mı?” diye sorduk. Satıcı “bir ürünlerimize bakalım” dedi. Baktı “Bodrum mağazamızda var, ister misiniz?” diye sorunca “Elbette torunumuz istiyor getirttirirseniz seviniriz” dedik. Ve ertesi günü bizim kaka yapan bebek geldi. Zaten biz de İstanbul’a gidecektik. Kaka yapan bebeği götürdük. Dilara çok sevindi. Ben daha önceden bulacağımı hiç tahmin etmediğim gibi bulacağımızı da sanmıyordum. Sordum “kızım sen nerede gördün kaka yapan bebeği de bizden istedin?”  “ Babaanne ben daha önce görmedim ki ben buldum. Düşündüm kaka yapan bebek olabilir diye, ama varmış siz de buldunuz.”

 

Çocukluğum geldi aklıma büyüklerimizden değişik bir şey istediğimizde bize “İcat çıkartma” derlerdi. Bir konu hakkında fikrimizi söylediğimizde “senin aklın ermez sen karışma” derlerdi. Biz de büyüklerine işine karışmaya karışmaya icat çıkartmayı hep erteledik ve icat çıkartamadık. Sonra bir Şehircilik ve Devlet bakanı geldi bu kusurumuzu pat diye yüzümüze vuruverdi. Oysa biz icat çıkartıyorduk ve hatta en büyük icadı çıkartan TOKİ diye bir kurumla kentsel dönüşüm yaratıcılığı ile ucube binaları diktirten, ekonomiyi eh biraz daha inşaat sektörüyle güçlendireceği buluşunu yapan kim? Bakan bizim değil ama kendi hakkını yemiş.

 

Enis ilkokul beşinci sınıfta bana kılcal gerilimle ilgili bir soru sordu. Soruyu şimdi tam olarak anımsamıyorum ama suyun neden yüzeyden donduğu ve yağın suyun içine neden karışmadığı ile ilgili bir soruydu. Düşündüm ve uygun yanıtı bulamadım. Geçiştirmek için “Enis’ciğim sen bunu anlayamazsın. Büyüyünce anlayacaksın.” Diye kelimeleri ağzımda gevelemedim. Enis tüm masumluğu ile gözümün içine baktı “Teyze anlatmayı denemeliydin. Ben anlayamazsam sana söylerdim” dedi. Şimdi Enis fizikçi Yüksek Gerilim Ambalaj Mühendisi ve buluşları var. Buluşlarından bir kaçı: Aynı yapma kaplı fiber Kondansatör ve Yöntem, Yüksek Güç Yoğunluğu Kondansatörler ve İmalat yöntemi… Enis Amerika’da yaşıyor çalışmalarına buluşlarına orada devam ediyor. Google’dan Enis Tuncer arandığı zaman çalışmaları ve makaleleri sayfalarca geliyor.

 

Bora 3 yaşında hızla odaya giriyor. Odadakilerden birisi “Bora sen büyüklerini hiç saymıyorsun.” Diyor. Bora eliyle işaret ederek: “Olur mu Salih abi bak sayıyorum. 1, 2, 3 kişisiniz. Ben büyüklerimi sayarım” diyor geldiği hızla odadan çıkıp gidiyor. İcat yapamayan bu çocuklar çok yaratıcı peki onların bu yaratıcılığını öldüren nedir, kimdir?

 

Esra 5 yaşında, bir gün hem aynaya bakıyor hem de söyleniyor. Komşuları Müjgan Hanım da Esra’nın annesi ile sohbet ediyor. Esra koşarak Müjgan Hanım’ın yanına geliyor. “Müjgan Teyze bir türlü karar veremiyorum.” Müjgan Hanım “ neye Esra’cığım? “ Esra “büyüyünce ne olacağıma siz bana yardım eder misiniz? Dansöz mü olsam yoksa Kadın Doktoru mu?” Müjgan Hanım şaşırıyor, çünkü eşi jinekolog, “Neden öyle söyledin ben anlayamadım.” Esra her zamanki bilmiş edasıyla “Çünkü ikisi de çok para kazanıyor.” Diyor ve gidiyor.

 

Oya henüz 6 yaşında kapanmış mizah dergisinin üzerine bir karikatüre bakıyor birden “Anne çabuk koş gel buraya” diye annesine sesleniyor. Annesi mutfakta akşam yemeğini hazırlamakla meşgul Geliyor “Ne oldu kızım neden çağırdın?” diye soruyor. Oya gayet ciddi parmağıyla bir karikatürü gösteriyor ”Anne bak başına çorap örüyor.” Annesi “kim kimin başına çorap örüyor?” Oya sakin sakin “Kim olacak Demirel Ecevit’in başına örüyor.” Anne eğilip karikatüre bakıyor. Demirel elinde şişler çorap örüyor. Oya’nın tanısı çok güzel. Çünkü Ecevit yok karikatürde.

 

“Sus konuşma”, “Aklın ermez”, “Başımıza icat çıkarma”, “Büyüklerin yanında gülünmez”, “Ben ne dersem o olur” diyerek yetiştirdiğimiz çocuklarımız birden “Yeter artık bana ve yaşamıma dokunma” dediler.

 

Siz toplumu yeniden şekillendireceğini sanan siz büyükler durun bir hele, dinlemesini öğrenin…