Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Burdur öğretmenevi kapatılmanın eşiğine mi geldi?

Burdur öğretmenevi kapatılmanın eşiğine mi geldi?
 

Burdur Öğretmenevi Çay Bahçesi (Fatih Özcan'dan)


Milliyet Blog yazarlarımızdan Burdur’un sesi olarak gördüğüm Fatih Özcan Bey özellikle Ben Bildiriyorum ve siyaset başlıkları altında bize Burdur’da yaşanalar konusunda bilgiler veriyor. Yeni yazısı, ‘Emekli öğretmenler Burdur Öğretmenevi Yönetimine kazan kaldırdı, başlığını taşıyor.

Bazı belgesel çekimler için 1987 ile 1995’te toplam sekiz gün kaladığım güzel Burdur’dan yükselen bu sese kayıtsız kalamazdım. Burdur’un çok değerli halkı yanında Burdur Kalesi ile kent içindeki anıt eserlerini ve büyük bir titizlikle korunduğunu sandığım Burdur Gölü'nü unutmak ne mümkün. 

'İyi işletilmeyen öğretmenevleri' kapatılır mı başka çözüm yolları mı aranır?

Altı gün önce Gazeteci Abbas Güçlü’nün bir makalesinden öğrendiğime göre MEB öğretmenevlerinin ‘iyi işletilmediği’ gibi içi zor doldurulacak bir yaklaşım doğrultusunda bütün ‘öğretmenevlerinin kapatılması’ gibi bir dönemece girmiş bulunuyor. Öğretmenevlerinde yararlanan öğretmenlerin giderek o mekanlardan uzaklaştırılması için diğer öğretmenevlerinde değişik biçimlerde sahnelenecek olan yeni yönetim uygulamaları bakalım ne gibi tepkilere yol açacak.

Burdur Öğretmenevinde çaylar %50 oranında zamlanmış

Aşağıda ayrıntılarını okuyacağınız %50'lik çay zammı ile diğer bazı aksaklıklar bana göre konuklara dayatılan birer huzursuzluk kaynağı. Öğretmenevi çay bahçesinde yapılan basın açıklaması sırasında basın mensuplarına Öğretmenevi'nin tuvaletlerini gösteren emekli öğretmenlerin, 'hem çay fiyatlarına zam yapıyorlar hem de bu tuvaletlerin temizliğine bakmıyorlar, bize buraları reva görüyorlar' açıklaması gerçekten 'iyi' bir işletmecilik yapılamadığının delili olsa gerek.   

Son bir genelgeye göre 'öğretmenevlerinin zarar eden bölümleri tek tek kapatılacakmış

Fatih Bey yine kısa ve özlü bir yazı ile Burdur Öğretmenevi’nde son günlerde neler yaşanıyor bunu kamuoyu ile paylaşmak istemiş. Bu bildirimden öğrendiğimize göre on binlerce öğrenciye okuma yazma öğretmiş olan aziz Burdurlu Emekli Öğretmen kardeşlerimiz MEB’nın son bir genelgesi ile bütçelerinin zorlanmakta olması karşısında tepkilerini ortaya koymaya başlamışlar.

Fatih Özcan Beyin Burdur Öğretmenevi Müdürü Halit Aksel ile yapmış olduğu görüşmeden, 'Bakanlığın zarar eden departmanların kapatılmasını emreden bir genelge gönderdiğini' öğreniyoruz. Sayın Aksel, 'Öğretmenevi lokalinin günlük (200) lira civarında gideri bulunduğunu, oysa (120) lira gelirinin olduğunu, yarı yarıya zarar eden bir birimi genelgeye rağmen açık tutamayacaklarını belirterek; emekli öğretmenlerin önüne  'ya 75 kuruşa çay içilir ya da kapanır'  açıklamasında bulunmuş . 

Burdurlu emekli öğretmenler %50'lik çay zammı karşısında imza kampanyası başlatmış

Buna göre, ‘Burdur Öğretmenevi’nde yönetim çay fiyatını (50) kuruştan yüzde (50) artırarak (75) kuruşa çıkarınca Öğretmenevi lokalinin müdavimleri emekli öğretmenler isyan’ bayrağını açarak önce ‘bir basın açıklaması’ ve peşinden kendilerini destekleyenleri de kapsayan bir ‘imza kampanyası’ başlatmışlar. Onların bu yürekli çıkışlarına imrenmemek mümkün değil. Umulur ki bu tür tepkiler diğer fiyat artışları ile olası öğretmenevleri kapatılması aşamasında bulunduğumuz şu günlerde de yöneticileri uyarmak anlamında yaygınlaşır.

Öğretmenevlerinden önce emekli öğretmenler mi uzaklaştırılacak?

Aklıma geldi:  (8) kuruşluk artış gösteren son akar yakıt zammı çay, şeker, işçi günlüğü ile tüp gaz fiyatlarını da artırmaya başlamış olmasın? Ne de olsa 'ateş olmayan yerden duman çıkmaz!' Böyle bir dolaylı etki var olsa bile bu oran hiç bir biçimde %50'lik bir artışı gerektirecek bir maliyet muhasebesi sonucu olmaz. Belli ki Burdur Öğretmenevine gelen muhterem öğretmenlerimiz oradan 'kışkışlanmak' istenmektedir. Gelenlerin büyük bir çoğunluğunun ise 'emekli öğetmenler' olduğu düşünülecek olursak olay bambaşka bir anlam kazanmaz mı?

Emeklilerin zam tepkileri kendi gelirlerinin azlığından olsa gerek

Biliyoruz ki her ne hikmet ise emekliliğe adım atar atmaz, ilgili yasa gereğince, emeklilerin maaşları kapsamında 'müktesep hakları' bir anda en az %50 düşürülerek ödenmeye başlandığı için emekliler ucun ucun, kuruş kuruş harcama yapmak zorundadır. Bu  hukuki sorun sanırım Türkiye'deki geçim şartları bakımından yeniden gözden geöirilecek ya da AİHM'ne kadar taşınmasını gerektirecek bir boyuttadır. Bu nedenle dolaylı bir biçimde de olsa emeklilere 'vurmak' hangi vicdana, hangi maliyet hesaplarına ya da emeklileri bile huzursuz kılacak bir anlayışa göre açıklanabilir? 

Bir işletmedeki sorunların çözümü için o işletmeyi kapatmak çıkar yol mudur?

Milliyet Blog yazarları arasında Öğretmenevlerinde neler olduğunu ortaya koymaya çalışan bir başka kişi olmak bakımından ona yazmış olduğum kısa yorumumun az genişletişmiş biçimini burada sizlerle paylaşmak istedim. Ayrıca TRT’deki yapımcı – yönetmenlik yıllarım sırasında çekim ekibim ve ailemle birlikte seyrek de olsa kalmış olduğum Öğretmenevlerinin o güzelliklerini anlatamam. Keşke İstanbul, Ankara, İzmir, Samsun, Mersin, Osmaniye, Düziçi, Silifke ve Bitlis öğretmenevlerindeki güzellikler ile az da olsa bazı noksanlıkları günü gününe yazabilseymişim.

'Noksanlık' dediğim başta ısınma ve serinleme sorunları ile elbette eleman noksanlığından olsa gerek çevre düzenlemelerinin yeretli olmamasından başka bir şey değildir. Bu da onların kapatılmasını değil gerekli yardımlar yolu ile giderilmesini gerektirir. Kaldı ki Öğretmenevleri kâr amacı gütmeyen kurumlardandır. Ayrıca orta gelirli kesmi de yer alan öğretmenler ile emeklilerin boş zamanlarını geçirdikleri, yeni atanmışlar ve bazı siviller ile öğretmenlerin konakladıkları, yeni tanışıklıkların kurulduğu ve yaz tatillerinde bir kaç gün de olsa uğrak verdikleri ter temiz ortamlardır. Çok az da olsa bir kaçının üç yıldızlı otellere taş çıkartacağını biliyorum.

Öğretmenevlerinin parça parça kapatılmasının arkasında bazı tüccarlar bulunmasın?

Anlaşılan o ki kendisini (66) aylık çocukların ilköğretime kaydedilmesina adayan Bakan Dinçer yararlandığımız Öğretmenevleri de ne yazık ki parça paraç kapatılacak gibi görünüyor. Çünkü onların varlığından kimi sermaye sahipleri ile yeni sonradan görmeler çok rahatsız olsa gerek. '(50) kuruşa da çay olur mu be! Bir gece için adam başına (30) lira alan Öğretmenevleri ile biz nasıl baş edeceğiz' diyenler sanırım MEB’na baskılarını artırmışlar. Bir an önce ‘köşe dönmek’ gerekiyor çünkü. ANAP da böyle batmıştı biliyoruz. Kısaca gözlerine kestirdikleri sermaye sahiplerini oy gücü  ile karşılaştırıldığında en çok (250.000) öğretmenin faydandığı Öğretmenevleri kapatılsa ne  olur değil mi?

Fatih Özcan Beyin Burdur’da yaşanmaya başlanan tepkiyi kamoyuna duyurduğu emekli öğretmenler yanında bazı öğretmenler ile bazı velilerin de buluştuğu Öğretmenevleri usul usul kapatılmalı ki iş özellikle ticaret erbabının istediği amaca varabilsin. Bu konuda Öğretmenevleri kapatılınca kimler sevinir, başlıklı bir yazım var. Sanırım Bakan Dinçer ile kurmayları yeni yepyeni işler yapabilmek için hiç boş durmuyor.

Yaklaşık (30) yıldan beri değişik nimetlerinden faydalandığımız Öğretmenevleri ki eğer aksayan yönleri var ise yeniden yapılandırılacağına, kapatılmak isteniyor ise işin içinde siyaset-ticaret ilişkileri yanında başka hinliklerin de var olabileceğini düşünmek gerekir. Bunlardan ilk aklıma geleni bence toplum katında kök tutmaya başlamış olan Türkçe adlandırmalı Sağlık Ocağı kavramı gibi Öğretmenevi kavramını da belleklerden silmektir.

Siyaset ile sermaye gelenekselleşen kurumlara karşı olabilir mi?

Sanırım çok yakında Orduevi, Vilâyetlerevi ile Polisevi gibi kurumlaşmaları tutmuş olan varlıklarımız da tek tek ortadan kaldırılacaktır. Çünkü her yönü ile Batı’nın pazarlasına ve sermaye akınına uğrayan Türkiye’de bir bölüm esnaf için de yeni gelir kapılarının açılmaya çalışıldığı bir süreçte yaşıyoruz. Özellikle dar gelirliler ile esnaf ve sanatkarların da kimi tuzu kurular gibi ‘güllük gülistanlık’ bir ortamda yaşadığını mı sanıyorsunuz? Son gelişmeler içerisinde bu gibi zorunlu ticari içerikli açılımların var olmadığını kim söyleyebilir? İşte bu aşamada Bakan Dinçer ile kurmayları bir kaç karar ile pek çok kuşu vurmak gibi bir çaba içerisinde yollarına devam etmek istemektedirler. Neden olmasın değil mi? Olayların nasıl başlayıp nasıl gelişeceğini göreceğiz.

Görebildiğim kadarı ile, ne olur yanlış düşünüyorsam yazınız; siyaset ile ticaret kesimi bu alanlarda kendi bütçelerince uygun bir biçimde yaşamaya çalışan iki milyonu aşkın olduğunu sandığım kişileri ‘birer müşteri’ ve ‘birer seçmen’ olarak bağırlarına basmak istiyordur. Bu da günden güne Batı'ya ayarlı olduğu ortaya çıkan Siyasal İslam bağlantılarının bir başka göstergesi değil de nedir?

Bilindiği gibi çalışanlarına mümkün olan en yüksek maaşı veren Liberal Kapitalist Batı’da bizde olduğu gibi ‘misafirhane’ ya da ‘öğretmenevi’ gibi kurumlar yok. Bizde var olan bu tür konaklama alanları da bir bir ortadan kaldırılmalı ki Yeni TC Anayasası’ndan sonra özellikle AB ile başlatılacak üyelik toplantılarında AK Parti’nin elleri güçlensin değil mi efendim.

Görünen o ki önümüzdeki bir yıl içersinde öğretmenevleri ya bazı bölümleri kapatılarak ya da büyük kentlerdeki öğretmenevleri kapatılarak eski etkinliklerini yitirecekler. Böylece öğretmenevlerinde barınmak zorunda olan öğretmenler ile hafta sonları öğretmenevlerinde buluşan tanış öğretmenler artık bulundukları il ya da ilçelerdeki kiralık evlerde, patahanelerde ve lüks otellerde hayata tutunmaya devam edecekler. Emekli öğretmenler ise kalabalığa karışmadan evlerinde oturmaya mahkûm olacaklar anlaşılan.

Ah 'kapitalizma' sen ne imişsin be!

Sana alet olanlara lânet olsun!

Açıklama: Kapitalizm anlamında buraya yazmış olduğum 'kapitalizma' kavramı benim uydurmam değildir. Zorlama bir kavramlaştırma da değildir. Üstad Necip Fazıl'ın 1950'lerdeki Büyük Doğu dergilerinde yayınlanan makalelerin bir kaçında yer almaktadır. Üstad benzer bir biçimde, sanırım Osmanlı'nın son yılllarındaki söylem biçimlerine de uygun olarak : Sosyalizm yerine Sosyalizma, Komünizm için de Komünizma diye yazar ve öyle de konuşurdu. Bu tespitlerinden dolayı ülkemizdeki ilk Poetika yazarı Çile’li Şair Üstad nur içinde yatsın. Bana göre de Batı’da ortaya çıkan –izm ekli akımların adlandırılması, yabancı dil bilenler dışındakiler için, Türkçe söyleme pek uygun düşmemektedir.

Gelecek yazı: 4+4+4’ün ilk ayağı sarpa sarıyor

 

 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..