Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bütünün bir kısmını seçerek kurtarmak bütünü kurtarmak değildir.

Bütünün bir kısmını seçerek kurtarmak bütünü kurtarmak değildir.
 

Masanın çevresinde heyecanla konuşan on kişi aylardan bu yana Çarşamba günlerini bir araya gelerek geçiriyorlardı. Akşam boyunca konuşulanlar günlük yaşamın akışında her biri için aslında düşüncelerinde yerleşmiş konulardı. Bir arada olmak yine de orada bulunanlar için memnuniyet vericiydi. Bir soru bütün ezberi bozacak bir tuzak taşıyordu. Aslıhan “İkinci dünya savaşında bir rahibin, bir nazi subayı tarafından içinde çocuklar da bulunan yirmi kişi arasından onunu seçmeye zorlandığını ve seçilen on kişinin hayatlarının kurtulacağını, diğerlerinin ise o an, orada öldürüleceğini bu konuda biz olsaydık on kişiyi seçip seçmeyeceğimizi veya kimleri seçeceğimizi” sordu.

Soru tüyler ürperticiydi üstelik Nazi subayı kararlılığını ve söylediği şeyi yapacağını o anda yanına çağırdığı bir kız çocuğunun beynine doğrulttuğu silahı ateşleyerek göstermişti. Masada esen soğuk ve kasvetli havaya rağmen herkes düşüncelerini açık yüreklilikle belirtti. Başta kadınlar olmak üzere herkes kendilerince on kişinin seçilmesi gerektiğini en azından bu on kişinin kurtulmasının bir insanlık görevi olduğunu belirttiler.

Eğer on kişiyi seçmezde tümünün öldürülmesine neden olursak ömür boyu vicdan azabı çekebileceğimizi de eklemeyi unutmadılar. İlk analizde hiç te mantıksız görünmeyen bu kararda beni ikirciklendiren bir şey olduğunu anlamıştım. Soruyu ilk kez duyuyordum. Açıklamaların bugünkü duygusal değerler içinde yapılma özelliğini kaldırabilirsem ortada kurban edilen ve kurban edenin iki taraf değil üç taraf olduğunu görmekte gecikmedim.

Tam bu sırada Haluk değişik, çarpıcı ve ortalığı o an için karıştıran ezber bozucu bir yaklaşım geliştirdi. Bu beni de kurtaran, düşüncelerime cuk diye oturan bir çözümdü. İtiraf etmeliyim ki ben bu cümlelerle dillendiremezdim. Haluk kısaca “Ben, on kişiyi seçmezdim. Beni buna zorlayan kurban edeni on kişiyi seçerek ödüllendirmek yerine seçmeyerek kendi seçimini yaşatmak durumunda bırakırdım” dedi.

Hemen itirazlar yükseldi. Nasıl olurdu? Elde imkan varken on kişiyi yaşatmak önemli değil miydi? İç tutarlılıkları olduğu sanılan bu yaklaşımlar anın duygusallığını içeriyordu. Gerçekte bütünün bir kısmını kurtarmak aslında bütünün kurtulması anlamına gelmiyordu. Bir başka konu da sürecin devamında bu denli vahşeti göze almış kurban edicinin diğer on kişiyi gerçekten öldürüp öldürmeyeceğiydi.

Rahibin o anki durumunu yeni gerekçelere göre analiz edersek yapabileceği üç şeyi görüyoruz. Birincisi ahlar vahlar, yalvarmalar içinde on kişiyi seçmek, ikincisi seçimi reddederek kurban edenin suçuna ortak olmamak, -bu durumda rahibinde hayatı tehlikesi ortaya çıkıyor- üçüncüsü kurban edene saldırarak bedeni riske girmek. Son seçenek rahibin bütün yaşamını, düşüncelerini ve hayata bakışını ele aldığımızda imkansız görünüyor.

Rahip, hayatı boyunca kötülüklere seyirci kalmaya programlanmış, bu konuda çoğunlukla da işbirliği yapmış. Bu sayede de toplumda ayrıcalıklı bir yer edinmiş. Bir anda bütün yaşamının deneyimlerini silerek o davranışı göstermesini bekleyemeyiz.

Kurban eden açısından durumu analiz ettiğimizde ise onun aslında grubun tümünü herhangi bir gerekçe ile öldürebileceğini görüyoruz bunu zaten her zaman yapıyor. Bu nedenle on kişiyi seçmek ona tanrısal bir güç kazandırıyor ve yaptığını onaylamak anlamına geliyor. Oysa hiç kimseyi seçmeyerek onu zaten yapacağı bir seçimle baş başa bırakmak bana daha anlamlı geliyor.

Bütün sosyolojik olaylarda buna benzer seçimleri yaşamımız boyunca görebiliyoruz. Sahile vurmuş bütün denizyıldızlarından bir kaçını denize atmış birini, onu onurlandırarak anlattığımız hikayesi aslında kişinin vicdanının rahatlatma, kendini sorumluluktan kurtarma hikayesidir ve gerçekliği yoktur. Orada gerçek olan denizyıldızlarının orada yaşadığı bütünsel sonucun evrende o an için olan en doğru şey olması nedeniyle olduğudur. Birkaç tane denizyıldızının geri denize atılmasının bütünün içinde bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu nedenle de o anı olduğu gibi kabullenme cesareti aynı zamanda olgun insan olma sürecinin devamıdır.

O çemberde bulunmayan birinin, bu müdahaleleri kendi öz vicdanına yönelik verilmiş mesajlardır sadece. Durum, bireyin en az risk alarak kendi yaşamını güvenceye alması fikrinden ibarettir.

Yine konuya dönersek Rahip, toplumsal yaşamda berbat geleneklerin devamıdır aslında. Bütünsel olarak olayın geçtiği dönemin bütün soykırımın tanıklarıdır, orada bulunarak, ölülere, zulme uğrayanlara ve kurbanlara dua ederek destek verdiğini düşünmek aslında orada olan bütüne destek vermek anlamına gelir. İdama kaşı olan bir din adamı bir idamlık için dua etmeyi de reddetmeli, kurban edenleri idam ettikleri kişiyle aynı platformda bırakma cesaretini göstermelidir.

Bunun bir ütopya olduğunu biliyorum. Tarih, din kurumlarının her zaman güçlü ve iktidar olanın yanında olduğunu ve hiçbir zaman gerekli, geçerli bir direnişe katılmayarak kurumsal varlığını hep koruduğunu bize göstermektedir. Bu insani bir çözüm görünebilir. Kendisi ölümün tanrının elinden olduğuna inanan bir inanç temsilcisinin ölümü insan seçimine bağlayan bir platformda da bulunmasını bu günün gerçekliği içinde anlamamı zorlaştırıyor.

Bütün bu düşüncelerin koşulları dışında düşünülerek andan uzaklaşmanın paradoksu ve handikapı olduğunu biliyorum. Ama ben kurbanın talebi üzerine on kişiyi seçmeyi doğru bulmadığımı ve seçmeyeceğime olan inancımı tekrarlıyorum. Adalet ve hakkaniyet, koşullar ne olursa olsun en önde gelmesi gereken kriterlerden birisi olmalıdır diye düşünüyorum. O anda seçmediğimiz kişilerle birlikte ölümü göze alabilirsek bu gerçeklik içinde başka bir dünya yaratmayı, başka bir çözümünde olabileceği gerçeği yakınımıza kadar gelebilir.

Son söz, söz konusu kişiler Türk olsaydı ben sonucun çok daha farklı olabileceğini düşünüyorum bunu başka bir zaman ele alacağım. Siz bu konuda ne dersiniz aşağıdaki yorum bölümüne düşünceleriniz bekliyorum.


Bu yazı www.valedergi.com da yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..