Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '18

 
Kategori
Öykü
 

Büyükler İçin Öyküler; 'Kurt Kadın'

Büyükler İçin Öyküler; 'Kurt Kadın'
 

'Öyküler ilaçtır'
Öykülerin doğasına, hayatın karmaşıklığına ilişkin bize rehberlik eden dersler yerleştirilmiştir. Ruhlarımızın doğal yollarında ve doğal derinliklerine doğru büyümesini sağlamaya gayret ettiğimizde bize yol gösterirler. Vahşi doğamıza yakın duruyorsak eğer yol göstereni anlayabilir/tanıyabiliriz.
 
Diğer yandan yine anlamamız lazım ki, vahşi doğa, zorla kabul ettirilmiş, siyaseten bir doğruluk atmosferinde ya da eski, tükenmiş paradigmalara teslim olarak serpilip gelişemez. Berrak bir görüş ve benlik bütünlüğü sayesinde serpilip gelişir. Kendi doğası sayesinde serpilip gelişir.Olayları gereğinden fazla entellektüel bir zemine oturtmak, içgüdüsel doğaya ait örüntüleri gizleyebilir. Biyolojik ve psikolojik dünyaları besleyen, biyoloji ve psikolojinin birbirine karışıp birbirini etkilediği aynı kaynaktır; vahşi doğanın yaşadığı yer; dünyalar arasındaki yarık!
 
İşte La Loba burada yaşar.
 
KURT KADIN (LA LOBA)
'Herkesin gönülden bildiği, fakat çok az insanın gördüğü gizli bir yerde yaşayan yaşlı bir kadın vardır. Kaybolmuş ya da başıboş dolaşan insanların ve arayış içindekilerin yaşadığı yere gelmelerini bekler gibidir. İhtiyatlıdır, her tarafı kıllarla kaplıdır. Her zaman şişkodur, özellikle arkadaşlıktan köşe bucak kaçmaya çalışır. Hem gaklar, hem gıdaklar, genellikle insan sesinden çok hayvan sesi çıkarır.
 
Tarahumara yerli bölgesindeki çürük granit yamaçlarda yaşadığını söyleyebilirim. Ya da Phoniks dışındaki bir pınarın yanında gömülü olduğunu.. Belki de arka penceresinden sarktığı köhne bir arabada, güneyde Monte Albon'a giderken görülecektir. Birçok ismi vardır; La Huesera(Kemik kadın), La Trapera(Toplayıcı kadın) ve La Loba(Kurt kadın).
 
La Loba'nın tek işi kemik toplamaktır. Özellikle dünyadan kaybolma tehlikesinde olanları toplayıp korur ve saklar. Mağarası, her cinsten çöl yaratığının kemikleriyle doludur: Geyik, çıngıraklı yılan,karga.. Ama uzmanlık alanı kurtlardır.
 
Montana'larda(dağlarda), kurumuş dere yataklarında kurt kemikleri arayarak toprağı didik didik eder, sürünür, emekler. Bütün bir iskeleti biraraya getirdiğinde, son kemik yerine yerleşip yaratığın güzelim beyaz heykeli gözlerinin önüne uzanıverdiğinde ateşin yanına oturur ve hangi şarkıyı söyleyeceğini düşünür.
 
Emin olduğunda ise criatura'nın yanında durur, kollarını üzerine kaldırır ve şarkı söylemeye başlar. O anda kurdun kaburga kemikleri ve bacak kemikleri ete kemiğe bürünmeye başlar ve yaratık kürkle kaplanır. La Loba şarkı söylemeye devam eder ve yaratığın bedeni varoluşa daha çok yaklaşır; kuyruğu kabarık ve güçlü bir şekilde yukarıya kıvrılır.
 
La Loba daha çok şarkı söyler ve kurt yaratık soluk alıp vermeye başlar. La Loba, şarkısını o kadar derinden söyler ki, çölün zemini sallanır ve o şarkı söyledikçe kurt gözlerini açar, ayağa fırlar ve kanyona doğru koşarak gözden kaybolur.
 
Koşusunun bir yerinde, ister koşusunun hızı, ister yolunun bir nehre düşmesi, isterse de güneşten veya aydan gelen bir ışının tam yerine denk gelmesi yüzünden olsun kurt birdenbire özgürce ufka doğru koşarak kahkahalar atan bir kadına dönüşür. 
 
Öyleyse unutmayın, çölde dolaşıyorsanız ve günbatımı da yakınsa ve hani biraz da kaybolmuşsanız ve yorgunsanız, şansınız yaver gidiyor demektir. Çünkü o zaman La Loba sizden hoşlanabilir ve size birşey gösterebilir; ruha dair birşey..’ *
 
YORUM:
La Loba, bize neye bakmamız gerektiğini gösterir; tahrip edilemeyen hayat kuvvetine, kemiklere bakmamız gerektiğini öğretir. Bu, içgüdüsel benliğe giden altdünya bağlantısı üzerine kurulu bir diriliş öyküsüdür. Eğer doğru şarkıyı söylersek, vahşi ruhun psişik kalıntılarını hatırlayabileceğimizi ve onu şarkılarla tekrar canlandırabileceğimizi ifade eder.
 
La Loba, topladığı kemikler üzerine şarkı söyler. Şarkı söylemek, ruh-sesini kullanmak demektir. Soluk yoluyla, kişinin gerçek gücünü ve ihtiyacını dile getirmek, rahatsızlık çeken ya da eski gücüne kavuşma ihtiyacı duyan şeye ruhunu üflemek demektir. Bu içgüdüsel benlik ile temas çağrısı taşana, ruh bu zihinsel çerçeveden konuşana dek en derin, en büyük sevgi ve hislere inilerek gerçekleştirilir. Kemiklerin üstüne şarkı söylemek işte budur. Bu büyük sevgi duygusunun bir sevgiliden alınabileceği hatasına düşmemeli! Bu, psişenin çölünde tek başına gerçekleştirilecek bir iştir!
 
Ruhun simgeler sözlüğünde 'yaşlı kadın' simgesi, dünyadaki en yaygın, arketipsel kişileştirmelerden biridir. Diğerleri, Büyükanne ve Büyükbaba, Kutsal Çocuk, Düzenbaz, Büyücü, Kız ve Oğlan, Kahraman Savaşçı ve Soytarı'dır. Ancak La Loba gibi bir figür, özü ve etkisi bakımından bütün içgüdüsel sistemin besleyici kökünü simgeler. Fiziksel bedende o, pelviste bulunur; doğurganlığın olduğu yerde...
 
Bedenin bağışıklık sisteminin bu gizemli psişik topraklarda kök saldığına dair bilgiler vardır. Tanrısal gizlere duyduğumuz özlem dahil, mistik imge ve dürtüler ile arketipsel olanların, hem tüm kutsal içgüdülerin hem de dünyevi olanların buradan filizlendiği söylenir. Kimine göre insanlığın kayıtları, ışığın kökeni, karanlığın ucu da buradadır. Bomboş değildir, daha çok Sis varlıklarının yeridir. Şeylerin aynı anda hem olduğu hem de henüz olmadığı, gölgelerin töze kavuşup tözün saydamlaştığı yerdir. Ama bu topraklar hakkında kesin olan tek şey, yaşlı olmasıdır. 
 
La Loba'nın bulunduğu yerde fiziksel beden, 'ışıltılı bir hayvan'dır. Ve bedenin bağışıklık sistemi, bilinçli düşünce tarafından güçlendirilebilir ya da zayıflatılabilir. Orada, psişik değere sahip şeyler ölmüş olsalar bile yeniden canlandırılabilir. Dünyalar arasındaki bu yerin çeşitli isimleri vardır. İster Sis varlıklarının evi deyin, ister dünyalar arasındaki yarık, insanlık belleğindeki bu yerde tüm doğaların ziyaretleri, mucizeleri, hayalleri, esinleri ve şifaları ortaya çıkmıştır. 
 
Her kadının 'nehrin altındaki nehre' girme potansiyeli vardır. Oraya derin meditasyon, dans, yazı, resim, ibadet, şarkı söyleme, davul çalma, etkin imgelem ya da bilincin yoğun bir şekilde değişmesini gerektiren bir faaliyet aracılığıyla ulaşır. Bu ustalıklı işlerde bile bu tarifsiz dünyada olan biten, bizim için her daim esrarengiz olarak kalır. Çünkü o bizim bildiğimiz fizik kurallarını ve mantık yasalarını tanımaz.
 
Bu bilgi, Vahşi Kadın'a yakın olmakla kazanılır/canlandırılır. Tohuma sahip olmak, hayatın anahtarına sahip olmaktır. Tohumun döngüleriyle birlikte olmak, hayatla dans etmek, ölümle dans etmek, tekrar hayata doğru dans etmek demektir. Bu en kadim ve ilksel biçimiyle Hayat ve Ölüm Ana'sını somutlaştırır. Bu değişme döngülerle dönüp durduğundan ona Hayat/Ölüm/Hayat Ana’sı diyoruz. Kendimizin ölü ve parçalanmış kısımlarımızı geri çağırmak, hayatın kendisinin ölü ve parçalanmış kısımlarını geri çağırmak bizim meditasyon pratiğimizdir. Ölmüş olandan yeniden bir şey yaratan her zaman için iki taraflı bir arketiptir. Yaratıcı Anne, her zaman Ölüm Anne'dir. Ve bunun tersi de geçerlidir. Bu ikili doğa nedeniyle bizi bekleyen en önemli iş, çevremizde ve içimizde neyin yaşaması, neyin ölmesi gerektiğini anlamayı öğrenmektir. Yapmamız gereken, ikisinin de zamanlamasını kavramak, ölmesi gerekenlere ölmesi için, yaşaması gerekenlere yaşaması için izin vermektir.
 
Arketipsel sembolizmde, kemikler tahrip edilemez gücü temsil eder. Kolaylıkla kendilerini teslim etmezler. Yapıları gereği yanmaları zor, ezilip toz haline getirilmeleri neredeyse olanaksızdır. Mit ve öykülerde tahrip edilemez Ruh-tinini sembolize ederler. Ruh-tini yaralanabilir, hatta sakatlanabilir ama onu öldürmek neredeyse imkânsızdır. Ruhu çökertebilir, incitip derin yara izleri bırakabilirsiniz. Ama o ölmez, çünkü altdünyadaki La Loba tarafından korunur. O kemikleri hem bulur hem de yaşatır.
 
Öyküdeki kurt kemikleri, Vahşi Benliğin tahrip edilemez yönünü, içgüdüsel doğayı, kendini özgürlüğe adayan criatura'yı ve (ölmüş ya da had safhada uygarlaştırıcı bir kültürün meşakkat ve dayatmalarını asla kabul etmeyecek olan) bozulmamış olanı temsil eder. 
 
Bu öyküdeki metaforlar, bir kadını vahşi kadının vahşi duyumlarına kavuşturmaya yönelik süreci örnekler. Kemikleri toplayan yaşlı, içimizdedir. Vahşi benliğin ruhsal kemikleri, içimizdedir. Bir zamanlar olduğumuz yaratık gibi tekrar ete kemiğe bürünme potansiyeli, içimizdedir. Soluk, içimizdedir. Özlem ve doğrularımız hep birlikte bir şarkıyı oluşturur; kendi şarkımızı.. 
 
Vahşi Benlik, hareket etmekte, konuşmakta, öfkelenmekte ve yaratmakta özgürleşmiş olmalıdır. Bu benlik dayanıklıdır, esnektir ve yüksek bir sezgi gücüne sahiptir. O, vahşi şeylerin koruyucusudur. Doğum ve ölümle ilgili tinsel yaklaşımlarda son derece bilgilidir.
 
Dünyaların en iyisinde bile Ruh'un zaman zaman tazelenmeye ihtiyacı vardır. Doğru soruları sorarak açabiliriz içimizdeki kapanmış odanın kapısını; Ruh sesime ne oldu?, Hayatımın gömülmüş kemikleri nerededir?, İçgüdüsel benlikle ilişkim ne durumda?, En son ne zaman özgürce koştum?, Hayatı tekrar nasıl canlı kılarım? La Loba nereye gitti?
 
 
* Bu öykü ve yorum, Clarissa P. Estes'in ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabından alınmıştır. Amaç, bilgiyi aktarmaktır.
 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..