Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '20

 
Kategori
Kültürler
 

Çağdaş Bir Din Adamı

 

 

                “Böyle başlık mı olur? Ne demek, çağdaş bir din adamı? Bir insan çağdaşsa, din adamı değildir; din adamı ise çağdaş olamaz.” mı diyorsunuz?

                Peşin hükümlü olmayın lütfen! Bugüne dek gördüğünüz tüm örnekler sizi böyle düşündürmüş olabilir, ancak istisnalar da vardır.

                Size böyle bir “istisna”dan söz edeceğim işte:

                Rasih Kaplan adını duymamış olabilirsiniz. Memleketim Akseki’den yetişmiş bir değer olmasaydı, ben de duymayabilirdim.

                Atatürk’ten iki yıl sonra, 1883’te doğmuş kahramanımız. Babası, daha sonra Akseki Müftüsü ve Akseki Belediye Başkanı da olan bir din adamı.

                İlk ve orta öğrenimini memleketi Akseki’de yapan delikanlımız, medreseyi Konya’da bitirip yükseköğrenimini Mısır’daki El Ezher Üniversitesi “İlahiyat Fakültesı”nde tamamlar.

                Yurda dönüşünde Konya İl Genel Meclisi’ne Antalya sancağından üye seçilir. Antalya’nın Mart 1919’da İtalyanlarca işgali üzerine, boyun eğmek yerine kendisi gibi düşünenlerle birlikte “Millî Müdafaa Cemiyeti”ni kurar.

                23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan TBMM’ye Antalya Milletvekili olarak katılır. İstiklal Savaşını bütün gücüyle destekler. O yıllarda henüz Hindistan’dan ayrılmamış olan Pakistan Müslümanlarının ordumuza yapmak istedikleri maddi yardımın toplanıp getirilmesi için gönderilen heyetin başkanlığını üstlenir.

                Büyük bir başarıyla gerçekleşen bu gezi sonunda toplanıp getirilen yüklüce bir parayı TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya teslim eder. (İş Bankası’nın yaklaşık % 28 hissesi bu paradır.)

                Meclis’te yaptığı ateşli konuşmalarla saltanatın ve halifeliğin kaldırılmasını, cumhuriyetin ilanını savunur. Yedi dönem Antalya, bir dönem de Maraş milletvekili olarak 1920’den 1950’ye kadar, aralıksız 30 yıl bu görevi sürdürür.

                Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için yapılan tüm devrimleri heyecanla savunur. Kılık kıyafeti de savunur, kadın haklarını da… Harf devrimini de savunur; şapka giymeyi de…

                Hele hele o yıllarda nüfusumuzun % 85’inin yaşadığı köylerimizi karanlıktan kurtarmak amacıyla 1935’lerdeki eğitim girişiminin başlangıcı olan eğitmen kurslarını ve devamı olan Köy Enstitülerini coşkuyla karşılar. Bu hayırlı girişimin köylerimiz, halkımız ve ulusumuz için o güne kadar yapılmış en hayırlı iş olduğunu söyler.

                Dikkatinizi çekerim: Rasih Kaplan, yüksek din eğitimi almış, ilahiyat üniversitesi mezunu, ayrıca Arapça’yı anadili gibi bilen bir din bilginidir ama Meclis’teki konuşmalarında cennet ve cehennemden söz etmek yerine, ülkemizin bağımsızlığını, halkımızın refahını ve mutluluğunu savunur hep. Arap’ı değil Türk’ü, Arapça’yi değil Türkçe’yi  yüceltir.

                Türkçe ezana da hayır demez, kızlarla erkeklerin aynı okulda, aynı sınıfta okumalarına da…  Memleketi neresi, aldığı eğitim ve mesleği ne olursa olsun, nasıl saygı duymam, böyle bir insana ben!

                İster din adamı olsun, ister bilim insanı… İster doktor, ister avukat, ister işçi, ister çiftçi… Kendisi için istediği her şeyi içtenlikle başkaları için de isteyen herkese saygım var benim.

                “Rabbena, Rabbena!..  Hep bana, hep bana!..” diyenlerin, kim ve neci olursa olsunlar,  zerre kadar değeri yok gözümde.

                Şimdi, diyorsunuz ki belki de, “Bir dönem milletvekili seçilenler bile, yağlı bir kuyruk yakalayıp kasalarını doldurup taşırdıklarına göre, Rasih Kaplan 30 yıl yaptığına göre bu işi, kaç kasa doldurmuştur kim bilir?”

                “Her kuşun eti yenmez” sözünü anımsatırım size. Gerçekten de Rasih Kaplan bildiğiniz din adamlarından da değil, bildiğiniz siyasetçilerden de…

                Hiçbir zaman açgözlü de olmamış O, ne oldum delisi de…

                Han hamam sahibi olmak için de çabası olmamış hiç, birkaç köşkü, birkaç apartmanı olsun diye de…

                1920’de ilk TBMM’ye girdiğinde neyse, 1950’de milletvekilliği sona erdiğinde de odur.

                Tüm bunları nerden mi biliyorum?

                Yarım yüzyılı aşkın çok değerli dostum, eğitimci ressam ve yazar İbrahim Ekmekçi’nin armağan olarak imzalayıp gönderdiği dört kitaptan biri olan Rasih Kaplan adlı eserden…

                “Ve tabii, bir Aksekili yazmıştır bu kitabı. Dolayısıyla da baştan sona övgüdür.” diye düşünen varsa, yanıldığını söyleyeyim hemen. Çünkü bu kitabın yazarı A. Hayrettin Kalkandelen, Aksekili olmadığı gibi, Antalyalı bile değil.

                Konyalı, Burdurlu, Ispartalı da değil. Makedonya’nın Kalkandelen kasabasından gelip Erzincan’ın Kemaliye (Eğin) ilçesine yerleşmiş bir ailenin, Maraş’ta doğmuş bir çocuğu.

                İlk ve orta öğretimini Maraş, Antakya ve Malatya’da tamamlayıp Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirir. Birçok ilçede kaymakamlık yapar. Başdanışmanlık ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başdenetçiliği görevlerinde bulunur. 5’i çeviri olmak üzere yayımlanmış 32 eser sahibi verimli bir yazar. (Adıyamanlı şair dostum, emekli edebiyat öğretmeni  Sabri Galip Nakipler’den öğrendiğime göre, Kalkandelen , Adıyaman il merkezi olmadan önceki  Adıyaman ilçesinin son kaymakamı imiş.)

                İyi  de, yüksek bürokrat bir yazar olan Kalkandelen, onca ünlü bilim insanı, siyasetçi ve din adamı varken, adı sanı pek duyulmamış Rasih Kaplan için niçin kitap yazıyor?

                Var bunun bir nedeni:

                Rasih Kaplan, 1940’lı yıllarda Maraş Milletvekili olarak Meclis’tedir. Kalkandelen de Ankara’da fakülte öğrencisi…

                Rasih Kaplan, bir hafta sonu, Cebeci semtindeki iki katlı mütevazı evinde, bir grup Siyasallı öğrenciyi konuk edip ağırlar. Bu grupta Kalkandelen de vardır.

                O gün, Milletvekili Kaplan’ın cumhuriyet yönetimini ve devrimleri içtenlikle savunması, ayrıca 25 yılı aşkın milletvekili olmasına karşın alçakgönüllü davranışı, tüm öğrencileri olduğu gibi Kalkandelen’i de derinden etkiler. Daha sonra birkaç kez daha ziyaret eder; sevdiği bu siyasetçiyi.

                Rasih Kaplan’ın okumasına yardımcı olduğu yeğenlerinden biri de emekli valilerden A. Rıfat Kaplan’dır. Rıfat Bey, 1948’de Burdur’un Bucak ilçesine kaymakam olarak atanır.

                Bu ilçede bir süre önce belediye başkanı seçimi yapılmış; ancak yetkili kurul, seçimi iptal ederek yenilenmesine karar vermiştir.

                O yıllardaki yasal uygulamaya göre, seçim işlerini ilçelerde kaymakam yönetmektedir. Bu işe dört elle sarılan genç kaymakam, tarafsız olarak ciddi bir çalışma ve hazırlık yapar.

                İçişleri Bakanlığından gönderilen bir mülkî müfettiş, hazırlığın mükemmel olduğunu rapor eder. Yapılan seçimi muhalefet partisi kazanır. Bunun üzerine, “Kaymakam, iktidara seçimi kaybettirdi; mutlaka cezalandırılır ve kaymakamlıktan atılır. İktidarın önde gelen milletvekillerinden, dayısı olan Rasih Kaplan bir daha yüzüne bakamaz O’nun.” diye konuşulur hep.

                Bu dedikodular genç kaymakamın da kulağına gider elbet. Önceleri pek aldırmasa da, sonra sonra “acaba?” diye bir kurt düşer içine. Derken, bir mektup gelir Ankara’dan. Gönderen: Rasih Kaplan… Merakla açar zarfı genç kaymakam…

                Ne yazıyormuş; bakalım:

                “Belediye seçimindeki tarafsız tutumun ve başarından dolayı seni tebrik ederim. Bundan sonra a her zaman ve her yerde yasalara uygun olarak görevini hep tarafsızlıkla yapmanı beklerim senden.”

                Oh be!..

                Dayıya bakın siz, dayıya!..

                Ülkeyi 25 yıldır tek başına yöneten CHP’nin bir milletvekili yazıyor bu mektubu. Hem de kime? İktidar partisi CHP’nin, seçimi kaybettiği bir ilçenin, bu seçimi yöneten kaymakamına…

                Helal olsun o kaymakama, helal olsun o din adamı ve siyasetçi Rıfat Kaplan’a!

                Bırakın 72 yıl öncesini, bugün bile, böyle bir din adamı, böyle bir milletvekili bulsam, başımın üstüne taç yaparım ben!

 

                                                                                                                      Hüseyin Erkan

                                                                                              huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

-------------------------------------------------------------------------------------              

NOT:Bu yazı, A. Hayrettin Kalkandelen’in, “Rasih Kaplan (Akseki ve Antalya’nın Tanınmış Rasih Hocası” adlı eserinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi Yayını, No:1

               

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..