Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '12

 
Kategori
Matematik
 

Çağları değiştiren yazılar/ ölçü

Çağları değiştiren yazılar/ ölçü
 

Akıl itiraz ettiği zaman bilim bile geçerliliğini kaybeder. Konmuş ölçülerden memnun olmayanlar bulunduğuna göre bilime karşı yazdığımız bu yazının da elbet gereği vardır. Hiç ölçü olmasaydı tatmin noktasında duracaktık ve ihtimal ki kişisel olarak mutlu ama toplum olarak mutsuz olacaktık. Kelle başı eşit yahut makul miktarda dağıtımın hangisinin daha adil olacağı bugün bile hala cevaplanamamışken kıldan ince kılıçtan keskin Sırat köprüsünü milimetrik ölçseniz neye yarar.

Ölçülerin insanların mutluluğuna yardımcı olmak için konulmadığını düşünüyorum. Bazılarının bizim bilmediğimiz kabarık hesaplarını denkleştirmek için olabilir mesela. Bu görüşümü neye dayandırıyorum? Restoranda bir kase çorba içiyorsun. Bir kâse adam için ölçü ve belli bir fiyatı var. Ama senin doyup doyamayacağın (ya da tat/lezzet konusunda doyuma ulaşıp ulaşamayacağın) bakımından bir kâse çorba ölçü değil. Yani kendilerine ölçü yapmışlar; senin için bir şey yok.

İnsanın tatmin/doyum noktasının tespiti mümkün olmadığı için ölçüler işimize yaramıyor olabilir. Bana ne! Kaç tarak atarsam saçlarım istediğim düzlüğe ulaşabilir, bilmek istiyorum. Gözlerimdeki kirpik sayısını saymaya yaramayan ama adamların apartman dairelerini ölçen bilimsel(!) ölçü sistemine itiraz ediyorum. Tanrı’nın kısa kullarının ne kadar daha olsaydı güzel olacaklarını bilmeye hakları vardır. Bu nedenle onun apartman topuklu ayakkabısının topuk yüksekliğini ölçen bilime lanet ediyorum. Tanrı’nın kısa kullarının boylarını uzatmak için değil, onlara apartman topuklu ayakkabı satmak için bu ölçüler icat edildi.

Ölçü sisteminin insanların mutluluğuna hizmet etmediğini biliyorum. Öte yandan ölçü olmasa hayat zor olurdu. Yağmur bizi ıslatıyor zenginin tarlasını suluyor ve ben bana faydası olmayan yağmuru sevmek zorundayım. İşte ölçü de böyle bir şey. Matematik bile malı mülkü parası olanın işine yarıyor. Benim neyim var ki neyi toplayacağım. İnsanı var eden bence sahip olduğu varlığıdır. Sadece kuru canı olanın kendisi de yoktur.

Ölçünün arzulananı bize verdiği şüpheli. Dünyada ince belli kadın isteyen kaç kişi vardır ki. Yemeğin tuzu fazla olabilir, hatta hiç olmayabilir. Her şey böyle değişebildiğine göre ölçü dediğimiz, tespit ya da durum belirleme dışında bir işe yaramıyor. Öte yandan dünyayı ikiye bölüp yarısını kendisine versek hayır demeyecek insanlar var. Burada sakat olan, insanları tatmin (mutlu) edecek ölçünün pek dikkate alınmaması. “Porsiyon hayat” çok itici; dünyayı önüme koymalılar, ben istediğim kadar yemeliyim. Değilse gözümüz hep arkada olacaktır.

Yani elbette porsiyon miktarı küçükse sayısını artırabiliriz ama “utanma” nedeniyle realitede buna başvurulamıyor. Nedeni/gerekçesi ne olursa olsun bir şeyi gerçekten yapamıyorsan o istisna değil kuraldır. Ve bizler böyle mağdur eden kurallar istemiyoruz. Ölçüler yapılırken insanların istekleri göz önüne alınmalıdır.

Dünyayı paylaştırıp insanlara vermenin sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Çünkü 7 milyar insan var ve bu nedenle “bir Grönland” sınırlara (yani boşa) gider. Hem insanlar sahip oldukları varlıkları yeteri kadar doğru ve faydalı değerlendiremezler (Yani bunun bir sürü nedeni vardır) Herkese dünyayı verecek (yani herkesin iki evlek yeri değil bir dünyası olacak) ama And Dağları’nı kendin ekeceksin. Bu, insanlığı kurtaracak (dünyada refahı sağlayacak) muhteşem düşünce ne yazık ki Komünist saçmalıkların arasında kaybolup gitmiştir. Kapitalist dağıtım fikrinin bugün dünyada hâkim olması çalma amaçlı olup hırsızların marifetidir.

Var olanın yapılan ölçülere (metre, kilogram vs) uymaması da ayrı sorun. Örneğin metre olmasaydı tombik Zehra’nın ne kadar kısa olduğunu bilmeyecektik. Ama elbette bazı durumlarda ölçünün gerekliliği de ortada. Örneğin mevtaya 2 metre mezar yeri yetecekken 12 metre kazar, her yeri mezarlıklarla doldurabilirdik. Ölçü icat olduktan sonra hayvanlar arkasına, insanlar ise önüne bakmaya başladılar. Yani ölçü hayatı da tetikledi. Modern Mecnunlar yârin yanağındaki gamzeleri bile saymaya başladılar.

Ölçünün hayatımıza sınırlar getirdiği de bir gerçek. Çayırların efendisi camış efendi artık 2 metre yerde yatacak. Daha henüz Apalaş Dağlarında ayak izi bile yokken böyle bir kısıtlamaya gidilmesi tuhaf kaçıyor doğrusu. Keşke dünya tamamen dolduktan sonra bunu yapsalardı. İşimize yaradığı kesin ama ben ısrarla ölçünün çıkış yerinin menfaat olduğunu düşünüyorum.

Ölçü insanları memnun etmiyor. Boyunun uzunluğunu ölçen biri aklındaki rakamlarla arada uçurum oluşunca üreticiye (Tanrı’ya) kızıyor. Sen normal olabilirsin de belki ölçüde sorun var. Bir metre niye bu kadar mesafe kaplıyor ki. Topuktan uzatıyoruz ağzımıza geliyor. Tataristan ovalarını ölçmekle benim boyumu ölçmek bir mi? Niye ayrı ölçü kullanılmıyor

Porsiyon hayatla mutlu olanlar olabilir; ama ben dağları kemirmeye alışmışım. Doğal olarak porsiyon bitince armudun dalına çıkıyorum. Düşüp belimi kırıyorum. Önümüze çuvalla koysanız olmaz mı? Biz açgözlü olur kibarlığı size veririz, merak etmeyin. Ölçülü hayat yüzünden bir gün bile karnım doymadı. Bunu icat edenin… Bir de çok yediğin zaman ölüyorsun. Ki zaten Maraş kesmenin tadına varmadan porsiyon bitiyor, çok yemiş oluyorsun. Durmadan ara ara yesek. Hadi Azrail vazgeçti, bu sefer de ayıplıyorlar seni. Laf aramızda bu nedenle birkaç kez sofradan kovuldum. Çok yemek ölüm nedeni olur mu ya. Bir delik aşağıda, bir delik yukarıda; al gitsin, sal gitsin. Bu Tanrı’da çok cimri ha! Sanki yedik bitirdik nimetlerini! İnsanlar tuhaf ya! Yemenin içmenin ayıbı mı olurmuş. Cimriliklerinden; çok yemesin diye yapıyorlar. Karnım doymadan ölüp gideceğim bu dünyadan!

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..