Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Çağları değiştiren yazılar-Vicdan

Çağları değiştiren yazılar-Vicdan
 

Vicdanın hâşâ yeryüzündeki Tanrı olduğuna inanıyorsanız orduları kaldıralım. Zaten ordu hepimizi koruyamıyor. Ama emin değilsiniz; biraz vicdan biraz da sopa diyorsunuz. Hatta varlığınızı çelik kapılarla koruyorsunuz. Yaratılmış herkeste vicdan olduğuna ve vicdan da kötülüklere izin vermediğine göre aslında bütün bunlara ne gerek var değil mi? 

Vicdan kişideki merhamet duygusu. Bazen karakterle bütünleşerek insanı aştığı doğrudur ama bu gücün dışarıya yansıması aynı oranda olmuyor. Değişik hayat olayları karşısında vicdanıyla bütün dünyanın kötülüklerine karşı duran birisi şartlara göre kümesindeki tavuğu bile koruyamıyor. 

Merhamet korkaktır ve korkaklarda olur; vicdan ise güçsüz bir merhamettir. Şimdi bu umutsuz vaka nasıl olur da bazı durumlarda insanın içinde volkan gibi patlar? İnsan zavallılığının da bir sınırı vardır. Kabul edilemez olayların etkisi gırtlağa dayandığında en zavallı bile harekete geçer. Özellikle mazlumlara yönelik acı ve şiddet içeren olaylar yakınında meydana gelince bir gün sıranın kendisine de gelebileceğini düşündüğü için midir nedir bazıları kabuğundan çıkar. Bu durumda sadece meydana çıkanların vicdanlı olduğu sanılır. Oysa ortaya çıkmayanların da vicdanları sızlar, hatta kanar. Ama işte korku dağları beklemektedir. Böyle olaylarda her zaman öncelikle önde çıkanın, önde olanın, önden gidenin öldüğünü, yaralandığını, zarara uğradını en aptal adam bile bilir. Geride kaldığın zaman da korkak olursun. Bu nedenle tehlikeye karşı yürüyen kalabalıkların ortası daima şişkindir. 

Vicdan ayrıca haksızlıklar ve gizli kötülüklerle de tetiklenir. Ancak ortada ölüm kalım olmadığı için haklılığa mazeret uydurmak daha kolaydır. Kişilerin para, mal kaybetmeleri vicdanı o kadar etkilemez. Çalışıp yeniden kazansın diyordur belki de. Dünyayı alçaklar yönetir ve haksızlık da dünyanın kanunudur. 

Vicdanı biliyoruz ya da bilmiyoruz, tarif edemiyoruz ama en cahilimiz bile varlığını hissediyoruz. Vicdanla ilgili sorunlar sevgiyle ilgili olanlar gibi. Yani bizler tıpkı sevgide olduğu gibi vicdan bizi kurtarsın diyoruz. Ama vicdanın gücünün kişinin gerçek gücünün altında olduğunu unutuyoruz. Altında çünkü vicdanlı olmak için en başta cesur olmak gerekiyor. Ayrıca fedakârlık yapmak, bedel ödemek de lazım. Cesaret insanlıkla birleşmediği sürece cesaret değildir. Savaş uçakları kullanan göklerin fatihi korkusuz uçak kaptanları yaşadıkları hayatta karşılaştıkları haksızlıklara aynı cesaretle karşı koyamıyorlar. O zaman ben cesaretin bu şeklini sorguluyor ve buna “yarım cesaret” diyorum. Yeryüzünde köle olduktan sonra göklerin fatihi olsan neye yarar? 

Vicdan silahının işe yaraması için fedakârlık göstermek ve bedel ödemek gerekiyor. Çünkü tankların önüne yattığınızda size para vermiyorlar. “Ben vicdanlı adamım” sözü ispat edilmediği sürece sahibi için kara bir lekedir ama kişinin hayatını başkalarına zarar vermeden yaşaması da önemli bir vicdan getirisidir. Asıl kötülerle zaten mücadele edeceğiz; hiç değilse diğerleriyle de uğraşmak zorunda kalmayız. Bir devlet için kötülerle uğraşmak kolaydır. Onlardan üstün olduğunuz zaman konu hallolur. Önemli olan halkın sorun yaratmamasıdır. İşte bunu da kişilerin vicdanı artı kanunlarla sağlarsınız. 

İnsanlar vicdanlı olsalar bile devletin elinde yine de sopa bulunması zorunludur çünkü vicdan bazen tatile çıkar. İnsanlar meydana gelen olayları içinde yaşanılan şartların bir gereği olarak normal görmeye başlarlar. Bir insanın kötüyü ve kötülüğü şartlara, mazeretlere bağlayıp normal görmesi dünyanın sonudur. Böyle kişiler derhal toplanıp terapiye alınmalıdır. Ülkede kan gövdeyi götürürken TV’nin karşısına oturmuş patlamış mısır yiyen biri aşağılık bir insandır. 

Vicdan kendiliğinden harekete geçmez. Sadece iyiler olaylara korkuyla karışık bir tepki verirler. Vicdanın bizim için önemli olan yanı ondan nasıl yararlanacağımız konusudur. Vicdanın görevi kötülükler karşısında kişiyi harekete geçirmektir. Burada özellikle ülkemizle ilgili olan sorun kötülüklerin nedeninin kendisi olmamasıdır. Biri çıkıp “Ya ben bunu öldürmek için öldürüyorum” dese herkes tepki gösterecek. Ama işte”Siyasi görüşüme karşı olduğu için öldürüyorum” deyince en azından o siyasi görüşteki satılmışların vicdanları stop ediyor. 

Türkiye’de kötülüklerin yarısı kötülük yapmak değil, birini, bir şeyi, bir inancı, bir görüşü sözde korumak amacıyla işleniyor. İnsanımız komşunun bahçesinde öten kuşa taş atıyor. Kötülükler hiç olmasın ama illa da oluyor, engellenemiyorsa iyiliklerde birlikte, diğerlerinde her kişi kendisi için şeklinde olmalı. Biri Tayyib’e laf atıyor, sen üzerine alınıyorsun; babanın oğlu mu? Seninle ilgili, sana karşı bir şey varsa eylemin onunla ilgili olmalı. Yan yatanın tekkesi yıkılmış, kim yıktı lan?...ya laf söyletmem. Mahallenin şerefi bizden sorulur… Sayın bay atını seven kovboy, kendi kavganı ver, olur mu? İşte bu nedenle bu ülkenin kavgalarına vicdan yetmiyor. İşin içine cehalet, abuk sabuk töre, hırs, manyaklık vs de girince bu ülkenin insanları hem öldürüyor, hem ağlıyor. 

Bazı normal olmayan şeylerin normal kabul edilmesi de vicdanı törpüleyen bir unsur. Mesela kocası karısını dövme hakkına sahip dediğiniz zaman bunu vicdanlı erkek de yapıyor. Bir de ülkemizde normal olması gereken şeyler belli değil. Sen olmaz diyorsun, o olur diyor. Sen yapmıyorsun, o yapıyor. O dediğin de nerden baksan 30 milyon kişi. Fetva, töre, siyaset ve ortalık söylentisi nedeniyle akıl, bilim etkisiz kalırken vicdan da devreden çıkıyor. 

İnsanlarımız dünyadan habersiz yaşıyorlar. Basın da sadece sivri, gündem yaratan olayları veriyor. Türkiye günlerdir Joy Foster’e ağlıyor. Üzücü bir olay elbette. Ama bu ülkede aşağılık katiller tarafından yılda 1000 tane kadınımız, kızımız öldürülüyor. Ülkenin başbakanı kendisi bu konuda konuşmuyor, kimseyi de konuşturmuyor. Bazı şeylerin üzerindeki örtü kalkar da gerçekler ortaya çıkar diye mi korkuyor acaba? Türkiye’de kamu vicdanının varlığından bahsedilemez. Bir kısım insanlar basının da yönlendirmesiyle işte böyle reklâm soytarıları gibi ortalıkta ağlayıp sızlarlar! 

Vicdan kanayan yaradır. İnleyen yürek, ağlayan gözdür. Elinden bir şey gelmiyorsa çıkarsın dışarı bağırırsın. Biz senin ne dediğini anlarız. Ülkemizin bu kan revan durumunda bu kadar rahat olabilen kimselerin ben vicdanı olduğuna inanmıyorum. PKK terörü durdurdu da, durdu. Yarın başlayınca yine devam edecek. Devlet Türkiye’de hiçbir şeye hâkim değil. Hiçbir olayı önleyemiyor. Kaza oluyor, beş kişi ölecekse ölüyor. Kim kimi öldürecekse kesinlikle öldürüyor. Ben diyorum işte: Güvenliğe bir ay izin verin. O bir ay içersinde bugünkünden farklı bir durum olursa yüzüme tükürün! 

Düzen düzen değil, insan insan değil, vicdan ne yapsın! 

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum ülkemin güzel insanları. 

Kerim Korkut 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..