Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Cahide Sonku

Cahide Sonku
 

Cahide Sonku


Ayakkabısından şampanya içilen kadın!

Onun için ilk söylenilecek söz; Türk Sinemasının, Türk Tiyatrosunun yıldızı olmasıdır.

Bu yıldız aynı zamanda Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni olmasıyla da adını duyurmuştur.

 

Bu sözler ne kadar heyecanlı kelimelerle dolu. Bir sürü ilkleri var. Bu ilkler hep olmazlardan olurlara geçmişler…

1930’lu yıllardan söz ediyoruz. Kadınların seslerini bu kadar cesur çıkaramadığı yıllardan! Erkeklerin daha baskın olduğu bu dünyada, bir kadın çıkıyor, tiyatroda oynuyor, filmler de oynuyor, bunlar yetmiyormuş gibi birde film yönetiyor! Alkışlamak geliyor içimden!

 

Şunları da ilave etmekte yarar var.

·         Bu hanımefendi, cesur kıyafetler giyiyor, cüretkâr!

·         İddialı rollerde oynuyor, aldırmaksızın!

·         Saçlarını sarının en açık rengi ile inanılmaz güzel!

 

·         Peki, kimdi bu kadın?

·         Nasıl bu kadar cesurdu?

·         Nasıl bu kadar yürekliydi.

 

Cahide Serap 27 Aralık 1916, Yemen’de doğmuş. Sonra İstanbul’a gelmiş. Sanata olan sevdası onu zamanın konservetuvarı Darülbedayi’ye götürmüş.

 

Onun özlemi sanat, aşkı tiyatro!

Kısa sürede diğerlerinden farklı bir hale gelmiş. Onu çok büyük bir usta, bir üstad fark etmiş. Büyük Tiyatrocu, büyük sanatçı Muhsin Ertuğrul… Önce güzelliğini fark etmiş, ardından müthiş yeteneğini…

 

Muhsin Ertuğrul’un beğenisini almak, onun dikkatini çekmek! Fevkalade bir durum! Cahide Sonku heyecandan ne diyeceğini bilemezken! Büyük hocanın isteklerini de hiç düşünmeden kabul etmiş.

İstekleri genç bayan içindir. Eğer bu sanatla uğraşacaksa, bu işlerde bir yer edinecekse, bu layıkıyla olmalıdır. Onun için yapması gereken fedakârlıklar vardır. Ya bunları yapacaktır, ya da bu sevdadan vaz geçecektir.

Cahide hiç düşünmeden kabul etmiş.

Star olmak için; ailesini, arkadaşlarını, özel hayatını unutacaktır. Onun yapması gereken çalışmaktır.

 

·         Çalışır, çok çalışır. Güzel bir kadındır. İyi bir oyuncudur. Etrafında onunla olmak isteyen genç, yakışıklı birçok aday vardır. Cahide bir gün birine aşık olur ona hayır diyemez. Dönemin ünlülerinden biridir. Talat Ertemel ile evlenir.

 

İlk zamanlar çok güzel gider. Mutludurlar. Çok ilgi görmektedirler. Hatta birlikte eğlenmektedirler de!

Zamanla aralarında huzursuzluklar başlar. Eşi içki içmesini, gezip eğlenmesini, kadınlar tarafından beğenilmeyi seven biridir.

Cahide tam tersi bir hayat yaşamak istemektedir. O işine aşıktır. Çalışmak istemektedir. Disiplinli bir hayatı arzu etmektedir. İkisinin anlaşmazlıkları her geçen gün artar. Kavga eden bu ünlü çift daha fazla birlikte olamayacaklarını anladıklarında boşanmaya da karar verirler ve kısa bir süre sonra da boşanırlar.

 

Bir süre Cahide için önemli olan sanatıdır. Öyle de olur. Sahne tozu ona her zaman iyi gelmiştir. Onun en büyük aşkı alkışlardır. Sahnede olmak onun yaşaması için en büyük ihtiyacıdır.

Bu dönemlerde bir fabrikatör hayatına girecektir. İhsan Doruk ona âşık olmuştur onunla evlenmek istemektedir. Daha fazla hayır diyemez onunla evlenir.

 

Rüyalarında bile göremeyeceği bir hayat yaşamaya başlar. Çok mutlu olduğu bu günlerde hakkında söylenen çok şeyler olmuştur.

·         Onun ayakkabasından şampanya yiçmek için erkeklerin sıraya geçtiği bile söylenmiştir.

O güzel, ünlü, alımlı, seksi ve çok zengin bir kadındır.

Mutluluğuna bir haber daha da mutluluk ekleyecektir. Hamiledir.

Kızı ona dünyaları verir. Tek sevdası o zamanlar yeni doğan bebeğidir. Bebeği ile ilgilenmek hoşuna gitmektedir.

Fakat o Cahide Sonku’dur. Ona hayran olan eşi de bunun farkındadır. Cahide’nin kendinden emin, umursamaz hali, eşinin istekleri ile karşı karşıya gelince aralarında çatışmalar başlar.

Ayrılmaya karar verirler. Boşanırlar.

Cahide’nin hayatta aldığı en büyük ilk darbelerden biri ayrıldığı eşinin kızı Ender’i ondan uzaklaştırması olmuştur.

Cahide tekrar sinema, tekrar sahneler ile iç içe yaşamaya başlar. Ününü hak etmiştir. Başarılı olmak onun hakkıdır.

Sonku film şirketini kurar. Çok çalışır. Gecelerini, gündüzlerle karıştırır. Gündüzleri gecelerle. Onun tek derdi çalışmaktır.

 

·         Bütün bunların yanında, başarısız olduğu iki evliliği, göremediği kızı, olağan üstü şöhreti, gördüğü fazla ilgi ona ağır gelmeye başlar.

 

Bunalıma girer. Bu günlerde içkiye sığınır.

Bu günlerde ikinci büyük darbe Sonku Film şirketinde çıkan yangınla gelir.

Yangın onun her şeyini yok eder. Her geçen gün daha kötüye gitmeye başlar. Borçlular onu rahatsız etmeye başlar. Para sıkıntısı çekmeye başladığı dönemlerde, içki sorunu da artık iyice ortaya çıkmaya başlamıştır.

 

Artık sahne yoktur, alkış yoktur, kimse filmlerde de ona rol vermiyordur.

Aysel Bataklı damın kızı artık bataklığın içindedir.

 

Enteresan bir şekilde hayatını kaybeder. Sonu gönül verdiği bir sinema salonunda ona kendini gösterir. Sinemada fenalaşır. 1981 tarihinde de hayatını kaybeder.

 

Sarı bukleli altın kız, gitmiştir.

·         Bir zamanlar saraylarda yaşamıştı, en lüks arabalara binmişti, Paris’ten giyinmişti, en lüks yerlerde yemek yemişti. Dünyanın tüm nimetlerinden yararlanmıştı.

Sonra:

·         Parasız kaldı, yemek bulamadı, kalacak yer bulamadı, en pahalı içkilerin yerini ispirtolar aldı.

·         Paris’in ünlü modaevlerinin hazıladıklarını beğenmeyen sanatçı, üstsüz, başsız, parasız kaldı.

 

Ayakkabasından şampanyalar içilen bu sarı bukleli kadının son isteği evinde kalan terliklerinin kendisine getirilmesi olmuştu.

 

Hayat böyleydi.

·         Sizi yukarılara taşıyor, size şans veriyordu.

·         Çalışmanızı ödüllendiriyordu.

·         Bir tek şartı vardı.

·         Kendinize saygı duymanızı istiyordu.

 

İçki sizi bataklığa sürebilirdi, sürmüştü de, onun için içkiden, uyuşturucudan, kumardan, her türlü kötü alışkanlıklardan uzak durulması şarttı…

 

Şöhreti taşımak kolay değildi. Bir tek bir şeyin farkında olmak gerekliydi.

Dışarıda şöhret, evde eş ve anne olunmalıydı.

Kapılar kapanır herkes dışarıda kalır. Şöhrette, parada, pulda…

Bunları ayıramazsan sonun hazin olur. Ünlü bir söz derki:

“Allah kimseyi gördüğünden etmesin.”

Doğru... Bilmediğin bir şeyi isteyemezsin ama bildiklerinden vazgeçiyorsan, bulamıyorsan bu yıkımdır.

Önemli olan azla kanaat etmek ve haline şükür etmektir.

Eğer gördüklerin o anda yoksa! Yine gelecek, yine yapabilirim demek önemli olanıdır.

 

·         Keşke Cahide’de öyle diyebilseydi,

·         Keşke Cahide’de içkinin kölesi, şöhretin esiri olmasaydı.

 

Yaşanmış hayatlar, yaşanacaklara örnek olabilir.

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....