Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

Camdan Kalpler 4. ve son bölüm

Camdan Kalpler 4. ve son bölüm
 

Alıntı.


Annesi izin al bir hafta beraber gezip dolaşırız, İstanbul kazan biz kepçe, ha ne dersin annem dediğindeyse, bir hafta Serdar'ı görememek! Hayali bile kötüydü ama! Naz Serdar ile arayı soğutmak zorundaydı, kim bilir, belki de olayları biraz akışına bırakmalıydı, nihayetinde zaman en iyi ilaç değil miydi? Annesinin bu teklifi karşısında, bir hafta izin alarak, kafasını dinleyecekti. Ve öyle de yaptı, neler öğrendi neler bu kısa zaman zarfında da. Babasının annesi ile evlenmeden önce bir sevdiği kız varmış ve sevdiğine kavuşamamış.. Kızına; sevdiği kızın ismini vermek istemiş, sormuş hanımına, o da olur tabi demiş. Demese ne olacaktı ki, çeyrek asır önceleri ayrılmak parmakla gösterilecek kadar az iken, hiç yarım asır önce; bir isim yüzünden baba evine gidilir miymiş ki! Hatta bu düşünülemez bile çok da ar edilirmiş. Nazın babası mesleğinde hayli tanınmış bir bey olmakla beraber; Kibar, içkisi kumarı olmayan, karısına ve çevresine saygılı, seven, sevilen, kızına da bir hayli düşkün bir babaymış.

Naz'ın babası, ailenin kurban adaklarıyla dünyaya gelen evin tek oğluymuş, duygulu, etli de sütlü de gözü olmayacak kadar da tok gözlü sadece evinin yolunu bilenmiş. Ama iş evin tamir işlerini yapmaya gelince;  Ne bir cesareti ne de ilgisi olan, naif yetiştirilen bir beymiş. Kızın annesi de olabildiğince cesur, yani babasının tam tersi.. Velhasıl kelam gözü pek bir Osmanlı kadınıymış, oturduğu, kalktığı yeri bilen, iş yaşantısı olduğu halde, evinin her türlü işine koşabilen, özverili bir anne, kadın gibi de kadınmış. Tamirden anlayacak kadar da kendinden emin, cesur bir kadınmış belli ki. Kızı sık sık;


- Anne senin gibi olmayı ne çok isterim dediğinde, annesinin şefkatli yüzünde hep o tebessümü görüp aydınlanırmış nazlı kızın gamzeli yüzü. Karı koca, hamilelik döneminde kızlarının adını Naz koymaya karar vermiş ve mutabık da kalmışlar bu konuda. Naz ailesi yönünden çok şanslı bir kızmış, öyle ki Serdarla arasında olan bu son kopukluklarında, kızı babasının dizine yatıp

Serdar için gözyaşı dökecek kadar! Naz belki de işi ileri götürmüştü, ama babasının hüsnü niyetine güvenerek. Babası ise kızının şefkatle başını okşuyormuş, tabi o bilmeyecek de kim bilecekmiş, sevdanın ne olduğunu, çocukların gözünde hep babalar bilirmiş ya! Kızının aşk acısı çektiğini ve Serdardan ayrıldığını, Aile içerisinde sevgiye değer verildiğini Naz bilmemiş olsa!

İlgi gösterilmediğinden psikolojik bir depresyonun içerisine ne çabuk düşerdim kim bilir deyip, sevgilisiyle olan mutlu günlerini, ister istemez düşünüyormuş.


Zaman su gibi aksa da, sevgililer için böyle akmadığı da elbette bir gerçekmiş. Aradan günler, haftalar, aylar geçer genç kız Serdarların ev telefonunu aramak istese de aramamış, tabi bunun adı gurur olunca. Ama Serdar gizli gizli takip edermiş unutamadığı Nazını. Bunu da Serdarın; düğün salonu olan arkadaşı, iş yerine gelerek söylemiş ve bir de mektup getirmiş genç kıza.

-Sevildiğini bil; arkadaşım seni çok seviyor aç oku mektubu, birbirinizin kanına girmeyin, diyerek. Bu ne biçim bir gururdu Allah'ım bir anneanne, ve bir genç kız; sonuçta ikisi de kadın, ve adeta düşman konumunda! Olmaz dedi genç kız, yüreğime gömeceğim bu sevdayı, yok işte çaresi! Serdarı nasıl unutacaktı? Şarkıları vardı beraber sevdikleri, gözleri birbirlerinden geçiyorken, kendini karşı taraf sayan su damlası gibi, masum ve çocuksu. Bunları sessiz düşünse ne fayda; iç dünyasının bu denli allak bullak olmasının nedeni Serdar'ın anneannesiydi. Bazen tam sınırdan geri dönüp Serdarı sıkıca sarma isteğiyle yanıp tutuşması vardı ki, kararından sadece bir göz kırpması zaman aşımıymış sadece. Tutunacak bir dal aradım, peki nerede Serdar ümitlerim neden kırık ve kayıp? Hayıflandıkca sitemlerim kalbimde düğüm düğüm, Allah'ım yardım et derken, Serdar'ın arkadaşı;


- İsyan ediyorsun, bak babam sana söz vermedi mi? Düğün salonu bizden, bir birini gözüyle seven o kadar az ki, kendinize gelin Naz. Yanlış anlamazsan bir şey söyleyeceğim. Babam- Keşke böyle bir kızla evlenmiş olsaydın, zaten hep böyle olur, kimse istediğini alamaz,

Vallahi böyle bir geline can kurban, dediğinde, kızın sesi hiç çıkmamış. Naz kararlığını gösterip, Nuh der peygamber dememiş ve ayrılıklarına mührü basmış.

Aradan aylar geçmiş, ve bir gün iş yerine yine; Serdarın o arkadaşı uğrayarak, genç kıza Serdarın askere gittiğini söylemiş. Hem de altı ay önce, oradan da arkadaşına, asker mektubu göndermiş, sıkı sıkı tembih etmiş, yalvarmış mektubunda, ne olur bunu acilen ulaştır sevdiğime diyerek. Ama arkadaşı mektubu ulaştırıp genç kıza verdiğinde; Naz mektubu aldığı gibi yırtıp onlarca sayısız parçaya bölmüş.

Hani askerlik Serdar'ına yasaktı? Sayısı belirsiz sorular beyninde birbirlerini kovalıyorken, çok yıpranmış Nazlı kız. Günlerce ağlayıp hüsrana uğradını hissederek yıkılmış, ve ruh gibi de çalışıyormuş iş yerinde! Herkes bu duruma üzülüyor ve teselli etmeye çalışıyorlarmış

ama nafile. Genç kız o elim kararını bir kez vermiş Naz'ın semtinde Serdarla olan beraberliğini, sadece arkadaşları biliyormuş.Bir gece ailece oturup TV izledikleri sırada genç kız;


- Beni bundan sonra kim isterse ilk isteyecek olan kişiyle evleneceğim dediğinde! Hayatımın hatasını yapıyor olsam bile, ne ailesinin ne iş arkadaşlarının ne de kız arkadaşlarının öğütlerini duymuş güzel kız. Varsa da yoksa başka şehir diyormuş, annesi ise;


- Ben gurbeti iyi tanıyorum, demek birde tek yavrumdan gurbet çekeceğim ha deyip göz yaşlarına boğulmuş. Ailemin sözünü dinlemiş olsam, Serdar askerden geldikten sonra beni mutlaka bulur endişesi sarmış içerisini ki, Serdar'ın arayacağından ise yüzde yüz eminmiş ismi gibi. Burunlarının dibinden dahi zor ayrılan Naz ebeveynlerine;

- Başka şehirde olmam sizi zor göreceğim anlamına gelmez, sadece kaçışım sevdamdan deyip, derin bir nefes çekmiş. Bu pek hoşuna gitmese de aşktan canı yanan, Naz sırf Serdar'ından kaçmak için gerçekten de sevmediği biriyle evlenmiş, ve bir bilinmezliğe doğru yelken açmış.. Ne acıdır ki, sevdasına küskün Naz'dan ne bir haber alabilmiş yakınları, ne de sesini duyabilmiş bir kimse.  SON

Bu da benim nacizane yorumum;

Kim bilir; 'Camdan Kalpler 'Nerede ve nasıllar? Kader acı cilvesini nasıl da oynuyor, çok sevenleri ayırmak kadere münhasır olsa gerek. Serdar gururundan önce genç kıza daha da önem vermeli, ve onu aramalıydı, bu küskünlüğün kızı fazla yıprattığı bir gerçek. Keşke gurur denilen mefhumun derin uçurumuna düşmemiş olsalardı, ama keşkeler çoğaldıkça, yaşamın acı yüzünden ümitler debelenip, böyle ister istemez de suya düşüyor.

Naz hiç canı gibi, gözleriyle sevdiği Serdarını terk eyleyip, salt evlilik uğruna kendisine sevgide yabancı olan ve sevmediği bir adamla hiç evlenir miydi?

Düşünüyorum da; Burada ne kadar çok vebal ve intizar alanlar var. Özellikle de; anneanne gibiler diyorum, cehennemin mihenk taşları değil midir? Eminim ki, bu gururlu kalpler birbirleri için çarpıyordur şu an bile! Çünkü, çok sevip de kavuşamamanın ne denli zor olduğu bilenlerdenmiş onlar! Tabi halen ölmediler ise.. 

 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..