Can madenciliği

Yaşadığımız büyük değişimin farkında olmayan var mıdır?

 

Bir zamanlar kurşun kalemle yazılıp günlerce silinip düzeltildikten sonra zorlukla daktilo edilip postaya verilen; günler, bazen haftalar sonra yerine ulaşan yazılar artık arabada giderken cep telefonuyla yazılıp fotoğraflı olarak gazete ve dergilerin yazı işlerine, yayıncılara iletilebiliyor, ya da sayısal dünyanın sonsuz kentlerinden birinde, adı sanı bilinmeyen bir caddenin ıssız bir sokağında yerini alıyor.

 

Bu harf okyanusunda yazılanlar en az bir kişinin yüreğinden kopup geliyor. Onun geçmişinden izler taşıyor. Geleceğine anlam katacak, başkalarının onu anladığını düşünmesini sağlayacak bir ses bekliyor.

 

İşte bu yüzden, sayısal ortamda kaç milyara ulaştığını bilemediğiniz sayfaların arasında, arkasında gerçek yaşamlar olduğunu umarım kimse unutmuyordur.

 

Bilgi çokluğunda doğru bilgiyi bulup çıkarmaya veri madenciliği diyorlar.

 

Kiminin kolay bir kazanç yolu, kiminin yaşamın anlamı olarak gördüğü yazı dünyasındaysa can madenciliği yapmak gerekiyor.

 

Bir göçükte toprak ve taş yığınının içinde sıkışıp kalmış işçileri çıkarabilmek kadar soylu bir davranış olmaz belki.

 

Yine de sonsuzluğun karanlığına gömülmek üzere bekleyen milyar kere milyarlarca söz yığınının içinden gerçek yaşamları, acıları, umutları ve sevinçleri taşıyan sözcüklere ulaşmak az mı önemlidir?

 

Bu yüzden insan sıcaklığını yitirmemiş okuryazarlar can madenciliğini düşünmelidir. Okuyarak ulaşılabilecek her can, yeni bir umut, yeni bir paylaşım olacaktır.