Osmanlı'nın 1699 yılında Karlofça Anlaşması ile başlayan, 1878-79 yılında 2. Abdülhamit'in Çarlık Rusyası ile girip ağır yenilgi alınması ile çözülmenin önlenemez boyutlara ulaşmaya başladığı, nihayetinde 1912 yılında birinci Balkan savaşlarına kadar süren yenilgi süreci ve yaklaşık 500 yıl egemenliğimiz altında kalan Bulgarların bile 400 kişilik güç ile hiç bir direniş gösterilmeden İstanbul-Çatalca ya kadar gelip işgale yönelmesinin yarattığı ağır tahribat, Çanakkale'de Mustafa Kemal'in doğuşu ile yeni bir evreye girmiştir. Girdiği her savaşta yıkım yaşayan Osmanlı'nın çöken imparatorluğunu gören başta İngilizler olmak üzere emperyalist Devletler, Anadolu'dan Türkleri Orta Asya'ya sürmek için işgale başlamışlardır. Her bakımından yıkılmış ve savaşacak mecali kalmamış Türk insanını, biz esir değil efendi olacağız diyen Mustafa Kemal umut olmuştur.
Mustafa Kemal, Çanakkale'de 1915 yılında 250 bin şehit verilerek kazandığı olağanüstü zaferle milletin sıfırlanan moralinin düzelmesine, kendine güvenin oluşmasına neden olmuştur. Çağın en büyük ve güçlü yenilmez armadası kabul edilen İngilizlerin uğradığı mağlubiyeti, o zamanın efsane komutanı olan Churchill, Mustafa Kemal'i hesaba katamadıklarını itiraf ederek kabul etmiştir. Çanakkale'de kendini gösteren Mustafa Kemal, yalnız Türk milletinin değil, tüm mazlum ülkelerin özgürlüğe kavuşmasında ilham kaynağı olmuştur. Kendisinin 20 de biri nüfusuna sahip İngilizlerin işgalinde olan Hindistan'nın lideri olan Nehru, Mustafa Kemal için -o yalnız Türklerin değil, benim de ilham kaynağım olmuştur- demiştir. Tunus, Cezair, Avusturalya, Yeni Zelanda'dan Endonezya'ya kadar tüm mazlum ülkelerin ilham kaynağı Mustafa Kemal kabul edilmiştir. Mustafa Kemal; nutuk da de giriştiği mücadelenin yalnızca kendi nam ve hesabına olmadığını, bütün mazlum ülkeleri düşündüğünü belirtmiştir.
Mustafa Kemal yalnızca bir askeri deha olmadığını kurduğu Cumhuriyet ile göstermiştir. Okuma yazma oranının yüzde 2 olduğu ülkeye, kurduğu üniverstelere getirdiği Dünya'nın en kıymetli bilim adamları ile yetiştirdiği Nobel ödüllü Aziz Sancarlar la bilimi en üst düzeye çıkarma gayretini göstermiştir. Günümüzde Arap toplumunun en iyisi kabul edilen Mısır'da bile okuma yazma bilmeyenlerin oranının yüzde 50 olmasına karşın, ölümünden sonra gelen büyük sapmalara rağmen yüzde 98 okuma yazma oranımız, eğitime verdiği önemin göstergesi olmalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında buğdayı bilen dışarıdan alan ülkemiz, Ülkenin dört bir yanına demir ağlarla bağlanma amacı taşımış, sanayiyi teşvik etmesi için kurulan İş bankası ile sanayi ve ticaret canlandırılmaya çalışılmış, kurulan sümerbank ile tekstil ve yine paşa bahçe ile dünyanın devleri arasına girmemezi, 1928 yılında kurulan uçak fabrikasının Danimarka'ya ihracat yapacak düzeye getirilince, ABD'nin 1952 yılındaki baskısı ile kapatılmasını unutmamız gerekmektedir.
Çanakkale'den çıkan Mustafa Kemal'in 1923-1938 döneminde dünya nın en hızlı kalkınmasını sağlamıştır. 1929 yılında dünya bunalımlar ile uğraşırken, yalnızca 1929-1932 döneminde yüzde 50 büyüyerek ülkemizdeki son 15 yıldaki toplam büyümenin üzerinde büyüme gerçekleştirmiştir. 1923 lerde laik sistemin mezhep ayrılığını ortadan kaldırmanın avantajı ile terörsüz, kavgasız yaşayan, yalnızca aydınlanmanın ışığı ile kurulan Cumhuriyetimiz, Afganistan, Pakistan, Mısır gibi ülkelerle aynı düzeyde iken, şimdi ülkemiz dışındaki her gün savaşlarla anılan, mezhep savaşlarının sürdüğü, Batı kapılarında aşağılanan topluluklardan farklı yaşamamızı sağlayanın Ulu önder olduğunu ve bunun Çanakkale den çıktığını unutmamız gerekmektedir. Yaklaşık toplam 550 milyon nüfus' lu Mısır, Suriye, Afganistan, Bangaldeş, Pakistan, sudan ve Yemen dahil Müslüman ülkelerin toplam milli gelirlerin ABD'nin bir teknoloji şirketi olan Apple'nın değerini bulamadığını söylersek, sanırım ulu önderin örnek almamızı söylediği bilimin ışığının ne kadar önemli olduğunu anlarız.
18 Mart Çanakkale zaferini yaratan başta ulu önder olmak üzere tüm silah arkadaşlarını bitmeyecek saygı ve minnetle anıyoruz. Ne Mutlu Türküm Diyene.
