- Kategori
- Öykü
Canın Sıkılmıyor mu Kıl Adam?
İşte oynuyorum kendi oyunumu kendi hayatımda....
Sordu o; canın sıkılmıyor mu Kıl Adam?
Sabah dergiden okuyordum, dedi Kıl Adam, o bir öykü yazmış, onun öyküsüne girdim, epey de gittim, sonun sonunu da yaşadım, eğlendim; sonra, evet evet kahvaltı yaptım, tamam İzmir çoook sıcak, evdeyim, görece serin sayılır, iyiyim, sıkı bir kahvaltı yaptım; bir şey mi diyeceksin?
Bal kaymak nereye kadar Kıl Adam, hani yeşillik, domates, hıyar? Fazla kuralcısın ve sıkıcı; böyle yaşanır mı beee!...
Ha, onlar da olabilir elbet, lakin alışkanlık işte, bana batmıyor; eee, hayat benim hayat olduğuna göre, sana...
Devam etmemi istersen eğer, sonrasında Liizy ile lafladık, Jane; ötekiler odanın öte tarafında oyalanıyorlardı; onlar işte, olsa da olur, olmasa da, belki sen gibi, zorlarsan, ben gibi; mis gibi kokuyordu düşlerimiz, sen, anlar mısın?
Sürdürüyorsak, müziğin içine girdim, notalarla koşturdum; yoruldum ama hayat doldum; şimdi çok şarkıyım, şakıyorum senin can sıkıntısı dediğin tam o anda.
Kıl Adam, gün upuzun, senin anlattıkların kıpkısa; hemen biter, bitersin, ondan sonra basar sıkıntı; o zaman ne edersin?
Tekrar başa sararım, tekrarda hayır vardır, senin anlayamayacağın, hayır. Kıl Adam der ki; aslında kısa olan hayatın ta kendisidir, uzun olan.....düş, düş ve bul!
1. Not: Dışarıya adım attım, dedi Kıl Adam, adım attım, bir daha, kere kere adım attım, adımı unutup geri döndüm; sıkılmak, o da ne demek?!
2. Not:
Kıl Adam,
onlar, dedi
ne anlarlar adamdan
başına KIL gelmiş,
hiç,
yorma
yorulma.
Ş.Y.