Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Cankurtarma(!)

Cankurtarma(!)
 

Bugünlerde pek Facebook'a girip şöyle kim ne yapmış diye bakmak hiç içimden gelmiyor. Sanki herkes tatile çıkmış. Bodrum'dan, Antalya'dan, Kıbrıs'tan, Mykonos'tan fotoğraflar, deniz, kum, güneş... Tatile çıkamayıp hala çalışan bir insan için oldukça sinir bozucu. içinizde benim gibi hisseden muhakkak vardır. Madem öyle dedik, tatile çıkamıyoruz, biz de İstanbul'dan çok uzaklaşmadan şöyle bir deniz ve güneşin keyfini çıkarıp bir de mangal yaparız diye iki arkadaş çektik arabayı Ağva'ya. Hevesliyiz de tabi mangallar falan alındı, etler hazırlandı! Güneş kremi, sahilde okunacak güncel dergi ve gazeteler hazır.

Şans bu ya, Ağva bu hafta cumartesi günü gayet bulutluydu. Hatta güneşlenme keyfini geçtim denize girmek dahi yüksek dalga boyu nedeniyle yasaktı! Tabi ben Karadeniz'de büyüdüm. Her yaz çocukluğumuzda o dalgalı denizlerde dalgalarla oynayarak vakit geçirdik. Şimdi geldik, cankurtaran denize girmek yasak diyor! E ne yapalım? Madem emir büyük yerden, biz de kıyılarda gezindik, ancak gözüm hep o yüksek dalgalarda... Çünkü en büyük eğlence orada. Ben böyle dalgalara bakıp iç geçirirken tam o anda bir bağırış çağırış eyvah dedim! Birileri boğuldu sanırım. Ancak dönüp baktığımda sahilde bikinili sarışın bir bayanla cankurtaranın kavgaya tutuştuğunu gördüm. ikisi de birbirine "Kimsin sen!" ve "Sen benle muhatap olamazsın!" şeklinde cümleler kuruyordu. Sonra diyalog şu şekide devam etti:

- Hanımefendi denize girmek yasak çocuğunuz denizde boğulabilir diyorum size!

- Boğulursa boğulur sana ne! Sen kimsin?

- Cankurtaranım ben!

- Kimliğini göster o zaman... Sen bana karışamazsın çocuk benim çocuğum boğulursa boğulsun!

Şimdi tabi hangisine güleyim hangisine ağlayayım bilemedim. Öncelikle şu "Kimliğini göster" olayını abla televizyonda trafik çevirmelerinde alkollü sürücünün polise artık son çare olarak "Ne polis mi? Ne polisi? kimliğini göster o zaman!" şeklindeki serzenişinden alıntı yaparak uygulamak istemiş. Ama itiraf etmek gerekir gerçekten başarısız bir girişimdi. Buna güldüm. Ama bir de olayın vahim yönü var. "Sana ne boğulursa boğulsun" durumu eğer boğulursa "Benim çocuğumu kurtarmadılar"a dönüyor. Hatta bunun da örneğini gördük. Geçtiğimiz gün 7 yaşlarında bir kız çocuğu Aqua Park'ın yüzme havuzunda boğularak can verdi. Babası çok üzgün ve gözü yaşlı. "Benim çocuğumu cankurtaranlar nasıl göremez!" diye çığlık çığlığa bağırıyor. Haklı da! Cankurtaranlar o kız çocuğunu görmeli ve büyük havuza girmesini engellemeliydiler. Bunu her ne pahasına olursa olsun yapmak zorundaydılar. Ama işin bir de diğer tarafına, "boğulursa boğulsun" tarafına baktığınızda aslında işler karışıyor. Bir an kendimi o cankurtaranın yerine koydum ve düşündüm. Aramda hiçbir hissi ya da kan bağı bulunmayan bir insanın canını kurtarmak için güneşin altında tüm gün üç kuruş para alarak çalışan bir adam olarak düşündüm kendimi. Denize girmek yasak ancak denizde onlarca insan, sürekli anons yapıyorum ancak kimse sudan çıkmıyor, ve en son birisi bana çocuk benim boğulursa boğulur sana ne diyor. Evet gerçekten o anda çekirdek çitleme moduna geçerdim sanırım. Bir de üzerine "Ne haliniz varsa görün" patlatırdım.

Velhasıl son olarak yanımda olayı şaşkınlıkla izleyen ve Amsterdam'da yaşayan arkadaşıma döndüm ve işte dedim Türk insanı, çok da şaşmamak lazım. Bize kurala uymamız gerektiğini söyleyip arkanı dönmeyeceksin. Hatta mümkünse zorla kendin yaptıracaksın, yoksa arkanı döndüğün anda herşeyin eski haline döneceğinden hiçbir şüphem yok dedim. Güldük ve geçtik. Sonra acıdım kendimize. Aşağılar olmuşuz kendimizi. Ne gelmişse başımıza hep bu anti kuralcılıktan gelmiş başımıza. Ne demişler: "Kurallar, çiğnenmek için koyulur" 

 
Toplam blog
: 14
: 93
Kayıt tarihi
: 13.08.13
 
 

Hayatın hızlı akışı içinde bir tutam soluklanarak etrafına bakan ve aslında herkesin her gün fark..