Çapkın Zeus ile kıskanç Hera'nın öyküsü

Tanrıların tanrısı, tanrıların babası ve hakanı olarak bilinen Zeus, gök tanrısıdır. Bu sıfatıyla gökyüzü ile ilgili bütün doğal güçleri kişileştiren varlıktır. Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, yıldırım düşüren tanrı Zeus’tur. Zeus, gökyüzüyle o kadar ilişkilendirilmiştir ki "yağmur yağmak" eylemine eski çağlarda "Zeus Huei"(Zeus yağıyor) denirmiş.

Tanrı Zeus hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra biraz da onun özel yaşamından bahsetmemiz yerinde olacaktır.

Tanrıların babası, baş tanrı olarak nitelendirilen Zeus, ölümsüzlerin içinde en çapkın olanıydı. Tarihçi Hesiodos’a göre Zeus, tam yedi kez evlenmişti. Peki baş tanrının beraberlikleri yalnızca tanrıçalarla mı oluyordu? Bunun cevabı kocaman bir "hayır" olacaktır. Tanrıçalarla beraberliği ona yetmiyormuş gibi peri kızları, ölümlü diğer kadınlar ve hatta oğlanlar da Zeus’un renkli kandırmacalarıyla (Zeus istediği kılığa bürünüp, istediği her şeyi elde edebiliyordu) kendilerini Zeus’a teslim etmek zorunda kalıyorlardı.

Bu arada küçük bir ayrıntıdan bahsedersek eğer Antik Yunan’da erkekler eşlerinin Zeus ile beraber olmalarından kıvanç duyarlardı, bu eşlerini ve kendilerini yücelten bir durum olarak görülüyordu. Erkekler; "ne mutlu ki bana ulu tanrı benim eşimin tenine dokunmuş ve kutsal vücudu karımla bütün olmuş" diyerekten bu durumdan hoşnut olur, şeref duyarlardı.

Peki böylesine çapkın olan Zeus’un hırçın, kindar ve kıskanç Hera ile birlikteliği nasıl başlamıştı?

Zeus, bir bahar günü tapınağında dinlenirken, hava almak için penceresinin önüne gider. Pencereden bahçeye baktığında dünyalar güzeli bir genç kızın çiçeklerin arasında şarkı söyleyerek yürüdüğünü görür. Zeus genç kızı gördüğü anda sanki kendi oluşturduğu fırtınayı içinde hisseder. Zeus birden silkelenerek "bu da kim acaba?" der. İyice bir göz süzdükten sonra anlar ki bahçede duran kız kardeşi Hera’dır. Zeus, kendi kendine söylenmeye devam eder "benim bu kardeşim nasılda büyümüş serpilmiş, nasıl olurda onu hiç fark edemedim" der. Yine zeus’un çapkınlık zamanı gelmiştir. Hemen binbir fikirli tanrı, Hera’nın yanına nasıl sokulacağını ve de onu nasıl elde edebileceğinin planlarını yapmaya başlar.

Zeus bir süre düşündükten sonra aklına güzel bir fikir gelir. Zeus, kuşları seven (özellikle tavus kuşu) Hera’nın yanına yaralı bir kuş kılığına bürünerek gider ve onun omzuna konar. Titremekte olan yaralı kuşu fark eden Hera onu alır ve şefkatle bağrına basıp okşamaya başlar. Zeus bu fırsattan istifade hemen eski haline döner ve Hera’yı oracıkta elde eder.

Hera tanrıçaların içinde en cin fikirli olan tanrıçaydı. Günümüz dilinde çetin ceviz çıkan tek tanrıça olarak da ifade edilebilir. Hera’nın çetin ceviz olarak nitelendirilmesinin sebebi ise Zeus’u kutsal evliliğe ikna eden tanrıça olmasıdır. Gerçekten de Zeus ile Hera akıllara durgunluk verecek kadar güzel, bir kült töreni havasında kutsal evliliklerini (Hieros gamos) gerçekleştirmişlerdir.

Homeros’un İlyada destanı’nda Zeus ile Hera’nın, İda (Kaz) Dağı’ndaki birleşme sahneleri de kutsal bir düğün olarak nitelendirilmiştir. İda Dağı’nın kutsal tepesinde yer alan kocaman düz taşların aslında Zeus ile Hera’nın üzerinde seviştikleri, şu anda üzerinde çimenlerin olduğu antik birer halı olduklarını söylemek yerinde olacaktır:)

Çapkın Zeus, Hera ile birlikte olan kutsal evlilik sonrasında da uslanmamıştı. Karısı Hera oldukça kıskanç ve kindar bir kadındı. Hera, Zeus’un oynak, cilveli tanrıçalarla ve kadınlarla olmasına tahammül edemiyordu. Özellikle aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’yi çok fazla kıskanırdı. Bir anlatıya göre Aphrodite’nin baştan çıkarıcılığını kıskanan art niyetli Hera, onun kemerini çalarak kendisine takar ve böylelikle Zeus’a karşı konulmaz bir sevişme isteği uyandırır...

Ama Hera ne yaparsa yapsın huylu huyundan vazgeçmez misali Zeus’u çapkınlıklarına engel olamaz:)