Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '07

 
Kategori
Eğitim
 

Çarklar arasında

Çarklar arasında
 

Yıllar önce okuduğum Hermann Hesse'nin ''Çarklar Arasında''kitabından bahsedeceğim size.

Türkiye’de sınavdan sınava koşturulan; gelecekleri birkaç saatlik sınavlarla saptanan milyonlarca öğrenci için çok şey anlatıyor Hans Giebenrath’ın öyküsü. Ama Hermann Hesse’nin kendi yaşam öyküsüyle de beslediği “Çarklar Arasında” adlı romandaki asıl ders, eğitimcilere ve ailelere...

Çarklar bugün de ayakta...

"Çarklar Arasında", Hans’ın kısa yaşamı üzerinden eğitim sistemine çok ciddi eleştiriler getirdiği satırlarında, temel olarak eğitim sisteminin “topluma faydalı bireyler yetiştirme yöntemi”ni hedef alıyor. Aslında bu sistem, “tarihte kalmış” bir yöntem ya da katolik manastırlara özgü bir yöntem değil. Bugün ayrıntılarda görünen farklılık, çarkların özü aynı olduğu için, gençleri ezilmekten kurtaramıyor. Genç beyinleri yetenek ve ilgilerine göre geliştirmeye yönelik, yaratıcı ve özgür bir sistem hâlâ kurulamadı.

Felsefesinin temeline insancıllığı ve insan yaşamını irdelemeyi koyan Hesse’nin, bireysel çözümler önerme tutumu, “Çarklar Arasında”nın eğitim sisteminin etki ve sonuçlarıyla sınırlı kalmasına neden oluyor.

Eğitim sistemini asıl biçimleyenin egemen olan sistemin ihtiyaçları olduğunu ve insanları var olan sistemin kalıplarından kurtularak özbenliklerine sahip çıkmaya , kendi yaşamlarını kurtarmaya çağırıyor.

Çarklar arasında öğütülen genç beyinler...

Nobel Ödüllü yazar Hermann Hesse, "Çarklar Arasında" adlı romanında pek çok çocuk ve genç gibi, kendi yaşamını da biçimleyen bir soruna eğiliyor. Gerici eğitim sisteminin yasaklarına ve din adamı olan babasının baskılarına direnerek, öğrenim gördüğü Maulbronn İlahiyat Okulu’ndan ayrılan Hermann Hesse, ilkgençlik çağında ezildiği “çarklar”ı sorguluyor.

Küçük bir kasabada yaşayan Hans Giebenrath, “yatılı okul sınavını kazanarak okula kabul edilen tek kişi” olarak kasabanın gururu olmuştur. Zaten çoğunun çıraklık yapacağı dükkanların bile belli olduğu okul arkadaşları arasında, aday olabilecek tek öğrenci de odur. Elbette, “bu tek kişi” olma özelliğinin bedeli, gece gündüz çalışma ile ilgi ve yeteneklerinin körelmesi olacaktır. Kazandığı her sınav, ancak yarış atının döndüğü virajlar kadar değiştirir yaşamını. Her virajda, daha hızlı olmak, daha fazla ter dökmek zorundadır Hans. Tıpkı daha az balık tutmak, daha az kitap okumak, daha az dolaşmak, daha az oyun oynamak zorunda olduğu gibi. Kurulu “çarklar arasında”, başarılı olmanın başka yolu yoktur çünkü.

Yarışın ortasında...

Hedefini “başarılı olmak” olarak koyan Hans’ın omuzlarındaki sorumluluk “çarklar arasında” attığı her adımda ağırlaşır. “Başarı” sözcüğünün anlamını sorgulamadan koyduğu ya da önüne konulan bu hedefine, başarılı oldukça yabancılaşmaktadır aslında. Kasabadaki yaşıtlarından farklıdır, çevresindekilerin, ailesinin ondan beklentileri farklıdır. Bu farklılık, “gurur ve kibir” olarak da yansır. Başarılı ve mutludur Hans. Zaten, yaşadığı kasabada, yaşamının başka türlü olabileceğine dair tek işaret bile yoktur. Ya torna başında bir çırak olacaktır, ya dini eğitim veren okulda gece gündüz çalışan bir öğrenci... Çarklar böyle kurulmuştur tüm çocuklar için.

“Öteden beri yaşanagelen şeydir, manastırdaki dört yıllık öğrenim süresince öğrencilerden bir ya da birkaç fire verilir. (...) biri çıkar manastırdan kaçıp gider ya da işlediği ağır suçlar ve günahlar nedeniyle okuldan kapı dışarı edilir. (...) çaresizliğe ve umutsuzluğa kapılan biri bir gençlik bunalımı sonucu kestirme ve karanlık bir yol seçer kendine, kafasına bir kurşun sıkar ya da kendini suya atarak canına kıyar”. Hangi yolla olursa olsun, çarkın dişlileri arasında ezilmedir bu. O ana kadar “yukarı”dan baktığı yaşama dönmektense, ölmek Hesse’nin dediği gibi “kestirme bir yol”dur. Pek çok viraj geçilen yarışın ortasında yığılıp kalmaktansa; hiç yarışmamış olmak yeğ tutulur çünkü.

Başka türlü yaşam düşü...

Hans Giebenrath, manastırda Hermann Heilner ile tanışıncaya kadar hedefsiz bir “başarı”nın peşinde koşmayı sürdürür. Çarklar, onun başka türlü bir yaşam düşü kurmasına bile izin vermemiştir. İlahiyat Okulu’ndan ayrılan ve yazarlığa yönelen Hermann Hesse ile aynı adı taşıyan Hermann Heilner, yaşamını “okuldaki başarı” hedefine göre kurmayan biridir.

Hans’ın yaşamını o ana kadar biçimleyen “çarklar”ı fark etmesi de onun sayesinde olur. Heilner, tıpkı romanın yazarı gibi, istediği yaşamı ve mutluluğu bulmak için manastırı terk edinceye kadar birlikte geçirdikleri zaman, Hans’ın yaşamını altüst etmeye yeter de artar bile. Artık ruhsal bir çöküntü içindeki Hans için, yoğun baş ağrıları arasında umutsuz, çaresiz günler başlar.

Hans için “her şeyin bittiği” bu noktadır, manastırdan ayrılışı. Latince ezber ve matematik problemleri ile geçirdiği kısa yaşamında, yeniden başlamak en zorudur. Ailede her istediğinin olduğu bir okul döneminin ardından, arkadaşlarının kalfa olduğu atölyede “çırak” olmak. Yine de yaşama tutunmaya çalışır Hans; aşık olur, çalışır, gezer tozar, çırak olduğu atölyede saatlerce çarkların dişlilerini zımparalar. Ta ki o güne kadar...

 
Toplam blog
: 24
: 763
Kayıt tarihi
: 18.12.06
 
 

1966 yılında doğdum.  ..