CAS'tırınca oluyormuş

CAS UEFA Disiplin Kurulunun verdiği cezayı onadı ve Fenerbahçe 2 sezon daha Avrupa Kupalarına katılamayacak. Aziz Yıldırım ve yönetimin çok şey beklediği CAS maalesef olumsuz kararlarıyla sadece UEFA'nın fotokopi makinası gibi çalışmıştır. Türkiye'de CAS'ın verdiği kararla kendilerini yine şampiyon zannedenler mantar gibi çoğalmıştır. Oysa CAS UEFA'nın kararını onaylayarak sadece 3 Temmuz sonrası TFF'de görev yapan ve şu anda malum kulüpte önemli görevlerde olanların UEFA müfettişine işlerine geldiği gibi verdiği bilgiler doğrultusunda vermiş olduğu kararı onaylamıştır. Ve bu kararların şike davasında PFDK'nın verdiği kararları bağlayıcı hiç bir tarafı yoktur. Yani bugün 2010-2011 sezonun şampiyonu sahada sadece Ankaragücü ve Sivas'ı değil evinde Galatasaray ve Beiktaş'ı da evire çevire yenen FENERBAHÇE'dir.

Eğer bir şike varsa bunu Fenerbahçe tek başına mı yapmıştır. İtalya'daki Şike skandalında yaşananları merak ediyorsanız lütfen http://riqfutbol.com/2012/01/31/juventus-olayinin-perde-arkasi/  burada yazanları dikkatli bir şekilde okuyun.

Türkiye de yaşanan 3Temmuz sürecide burada yaşananlardan çok farklı değildir. Tek fark İtalya Futbol ekonomisinin Türkiye'dekinden çok daha güçlü olmasından dolayı suçsuz Juventus küme düşürülmüştür. Ancak sıfır tolerans diye zırvalayan UEFA o zaman Milan'ı şampiyonlar ligine almıştır. Ayrıca zaten UEFA'nın geçen sene Fenerbahçe'yi Avrupa Kupalarına alması da UEFA'nın ne kadar zırvaladığının ispatıdır. Eğer Fenerbahçe geçen sezon Avrupa Liginde yarı final oynamasaydı yani başarısız olsaydı bu sezon alınan bu kararlar kesinlikle alınmazdı. Yani hem UEFA hem de malum kulüp Fenerbahçe'nin bu başarılarından tırsmış ve yapılan transferlerden gözleri korktuğu için bu kararlar alınmıştır.

3 Temmuz sürecinin baş aktörü AKP iktidarıdır ve Türkiye Cumhuriyetinin dinamikleri ile oynamaya değiştirmeye devam etmektedir. Türkiye'de ki rejimle ciddi sorunları olan hükümet bir türlü yola getirmediği yüzde elliyi sindirmek için bu ülke halkının belki de tek eğlencesi olan futboldan soğutmak için Fenerbahçe'yi hedef seçmiştir. Amaç Türkiye Cumhuriyetî'nin yönetim şeklini değiştirmektir ve getirmek istedikleri yönetim şeklinde futbol en büyük korkularıdır. Çünkü Gezi Parkı olaylarında gördükleri gibi tribünde birbirini öldürecek kadar nefret eden insanların söz konusu Türkiye Cumhuriyeti olunca omuz omuza birlikte mücadele vermeleri gözlerini korkutmuştur.

Ligin ilk 2 maçında ve Arsenal maçlarında çok kötü oynayan Fenerbahçe de CAS kararlarından sonra futbolcuların ve teknik kadronun kendilerine gelmelerinde faydası olmuş gibi görünüyor. Sivas maçının ilk 60 dakikasında mükemmel oynayan futbolcular arasında kötü oynayan yoktu. Selçuk Şahin bile dönen topları toplayarak hücum bölgesine geri gönderiyordu. Holmen'in takıma katılması bu kadar etkili olacaktı madem neden yönetim bu sorunu daha önce halletmedi. Holmen adeta takımı tek başına ayağa kaldırdı ve belki de ters bir sonuçta darmadağın olacak bir takımı kurtardı. Ancak Ersun Yanal 60. dakikadan sonra Holmen'in oyundan düşmesini belkide skora güvenerek ciddiye almadı ama faturası ağır olabilirdi. Halbuki skor 4-0 olmuşken yorulan Holmen'in yerine Alper'i oyuna alsaydı skor bir anda 4-2 olmazdı. Veya skor 4-0 olmuşken Salih'i oyuna almayacaksan ne zaman alacaksın. Madem Salih'i oynatmayacaksın oynayacağı bir takıma kiralık verinde çocuk kenarda paslanmasın.

Maçın hakemi Özgür Yankaya ilk golden önce topun kendine çarpasından dolayı asist krallığına aday gösteriliyor ancak o pozisyonda top zaten Sivaslı futbolcuya gitmeyecekti. Gökhan Gönül araya girmek için hamle yapmıştı. Ama öküz altında buzağı arayanlar bir gün önce son dakikada Eskişehirspor'un verilmeyen penaltısından bahsetmemesi de çok normal zaten. Ayrıca 3 Temmuz sürecinin en önemli şike delili olan Korcan'ın yediği gollerde kası arayanlar Necati'nin kaçırdığı golleride dikkatlice izlesinler bakalım.