Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '10

 
Kategori
Kitap
 

Çavdar Tarlasında Çocuklar

Çavdar Tarlasında Çocuklar
 

Gün içerisinde zaman zaman boş kaldığımda, internet ortamı içerisindeki kitapevlerini dolaşırım. Bu aktivite bana hayli eğlenceli geliyor. Öyle aman aman bir emek vermeden, birçok kitap hakkında çok kısa bir zaman dilimi içerisinde bilgi sahibi olabiliyorsunuz ve istediğiniz her kitaba ulaşıp, satın alabiliyorsunuz. Birçok kitapevine üye olmama rağmen, alışkanlık mıdır, nedir, bilemiyorum, sadece tek bir kitapevinden alışveriş yapıyorum ve satın almış olduğum kitaplar, üç gün içerisinde ev adresime kargo aracılığı ile geliyor. Geçtiğimiz haftada yine böyle bir aktivite sonrasında aldığım kitaplar üç gün sonra ev adresime gelmişti ve içlerinden seçmiş olduğum bir kitabı başladım okumaya.

Holden Coufıeld karakterini yaratmıştı Yazar Salınger. Henüz ergenlik döneminde olan asi Holden’ın noel öncesindeki on gününü kendi ağzından almış kaleme. Kısa bir zaman sonrasında kitap elimden su misali akıp gitmişti. Pek tabiki kitabın adından hareketle, hiç de beklemediğim bir ortamın anlatımı vardı kitapta ama yinede ilgimi çekmişti kitap. Hani öyle aman aman bir kitap değildi ama nedenini çok da bilmediğim bir sebepten dolayı, kitabı elimden bırakamamıştım ve kitabın okumasını birkaç gün içerisinde sonlandırmıştım.

Ergenlik dönemindeki zengin çocuğu Holden Coufıeld dördüncü okulu Pencey’den de kovulmuş ve bu kovulma anı ile okuldan ayrılışı ve noel öncesine denk gelen anlarını dile getiriyordu. Hepi topu on günlük bir zaman dilimi. Bu zaman dilimi içerisinde çevresini sorguluyor, etrafındaki insanları çekiştiriyor, asiliklerinden demler vuruyor ve bu arada, pek tabiki olayların mekânı olan Newyork’u anlatıyor. Ergenlik döneminde olan bir gencin ruh hallerini yakalıyorsunuz kitabın her satırında. Bavulları ile birlikte o soğuk kış gününde okuldan çıkışı, Newyork sokaklarında turlaması, o bar senin, bu bar benim zil zurna sarhoş oluşu ve son okulundanda kovuluşunu ailesine nasıl anlatabileceğinin sıkntısını her satırda fazlası ile görebilmek mümkün. “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. Aslında kitabın adına baktığımda kırsal bir yörede geçtiği yönünde bir beklentim vardı ama, hiç de öyle olmadığını kitabı elime alıp birkaç sayfa çevirdiğimde fark ettim. Newyork’ta zengin çocuklarının gittiği bir yatılı okul ve bu okulun öğrencisi olan Holden’ın anlatımları sonrasında, başkaca üç yatılı okula daha gitmiş ve her birisinden asiliklerinden dolayı kovulmuş bir kişilik. Ha keza dördüncü okulu olan Pencey’den de kovulmuş bir şekilde kitap başlıyor. Eşyalarını toplayıp okuldan ayrılacak ama henüz daha ayrılmadığı odasında, yan odada kalan bir arkadaşı ile olan dialogları ve o arkadaşı hakkında Holden’ın düşüncelerini alıyorsunuz. Bir süre sonra sahneye oda arkadaşı Stradtler çıkıyor ve Strdatlerin kişiliği ve kimliği hakkında Holden bir dolu şeyler söylüyor. Bir zamanlar kendisinin hayran olduğu bir kızla oda arkadaşı Stradtler’in, o Cumartesi akşamını birlikte geçireceğini öğreniyor ve o bir zamanlar hayranı olduğu kızla çocukluktan kalma günlerine doğru yelken açıyor Holden. İşte o Cumartesi günü, o hiç sevmediği yan oda arkadaşı Ackley ve yine bir başka sınıf arkadaşı ile birlikte sinemaya gidiyorlar ve akşam saatlerinde tekrar okula döndüklerinde, bavullarını alarak okulu terk ediyor Holden. Karlı soğuk kış günü terk ettiği okulundan çıkıyor ve Newyork’un kenar kıyı bir yerlerindeki döküntü bir otel odasına kendisini atıyor. Gece barlarda dolaşıyor. İçki içiyor, sarhoş oluyor ve sürekli geçmişini sorguluyor. Ailesini, anne, baba ve diğer kardeşleri ile olan ilişkilerini bir bir sorguluyor. İsyanlarını dile getiriyor ve okuyucu olarak siz bir türlü kitabı bırakamıyorsunuz. Baştada dediğim gibi, öyle aman aman bir kitap değildi Çavdar Tarlasında Çocuklar, ama bir türlü bırakamadım kitabı elimden ve o kitap bir su misalı akıp gitti zihnimin derinliklerine. Ne ortada bir Çavdar Tarlası vardı, nede bir köy. Psikolojisi tamamen çökmüş bir lise öğrencisi vardı tam karşınızda. Yeri geliyor, Holden Coufıeld denen baş karakterin hüzün yüklü ruh hali karşınızda, yeri geliyor sımsıcak bir ruh halini görüyorsunuz yanı başınızda.

Merak ettiğim kentlerden birisi olan Newyork şehri hakkındada Holden bir dolu şeyler anlatıyor. Yeri geliyor Newyork’tan övgü dolu sözlerle bahsediyor, Central Park’ı anlatıyor ve Central Park’taki ördekleri merak ediyor, yeri geliyor Newyork’un o kendisine has olan kenar kıyı semtlerini diline doluyor.

Holden’ın yerinde olmak ister miyim? O yaşlardayken olmadığım söylenemez. Çokda başarılı olmayan bir öğrenciydim. Ortaöğretim zamanlarında kötü bir dönemde öğrencilik yapmıştık. Çoğu derslerimiz boş geçerdi ve öyle aman aman bir öğrenci olamadım. Taaki Akşam Lisesinde okumaya başlayana kadar. O zamanda çok başarılı değildim ama bir şekilde sınıfta kalmıyordum. Geçiyordum sınıfı. Ortaöğretim zamanlarımda sınıfta kaldığımda babama söyleyemezdim karnemdeki zayıfları. İnanılmaz bir baskı oluşturuyordu üzerimde. Üniversiteye girdikten sonrada çok başarılı değildim ama bir şekilde diploma almaya muvaffak olmuştum. Ama o ergenlik dönemlerindeki başarısızlıkların yaratmış olduğu baskı pekde Holden’da var olan ruh halinden farklı değildi. Belkide bu sebeptir kitaba olan o yoğun ilgim. Aslında hemen her satırında kendinizden bir şeyler buluyor olsanızda, birçok cümlenin tekrar edildiği bir kitapla karşı karşıya olduğunuzuda belirtmem gerekiyor. “Lanet olsun”, “Pislik”, “Cehennem ol” gibi kelime ve cümlelere kitap boyunca bol miktarda rastlıyorsunuz.

Ama en azından bu kitap benim hoşuma gitti. O karlı, soğuk kış günlerindeki Newyork’u kafanızda tasavvur edebiliyorsunuz. Holden Coufıeld isimli o asi çocuğun ergenlik dönemindeki ruh hallerinin kimisini ama öyle ama böyle bir şekilde yaşamış oluyorsunuz bir zamanlarınızda.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..