Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çayır güzeli

Çayır güzeli
 

O zamanın parasıyla “Yirmi beş kuruş” isterdi yanına yaklaştığı insanlardan.

Hem de öylesine işveli ve kibar bir şekilde yapardı ki bunu, acımayla karışık, değişik bir gizem duygusu uyandırırdı “yirmi beş kuruş” u istediği insanlar üzerinde.

Vakur, vaktiyle görmüş geçirmiş, asil bir duruşu vardı.

55 belki de 60 yaşlarındaydı.

Hangi kuaförden bulduğunu bilmediğim bir peruk takardı bazen.

Kırmızının en keskin tonundan, ruj, allık ve oje sürer; eski, yıpranmış ama bir dönem çok da kaliteli olduğu her halinden belli olan kıyafetleriyle, Altı yol’dan Bahariye Caddesi’ne ve bazen Moda İlkokulu’nun önüne kadar, işveyle, edayla yürürdü.

Ara sıra şen kahkahalar atsa da, yeşil gözlerinde her daim saklı bir hüzün vardı.

Üzerlerinde büyük büyük çiçeklerin olduğu kocaman şapkalar takardı başına. Bazen hasırdan olurdu bu şapkalar, bazen daha farklı biçimde. Şapkaları kendinle bütünleşmiş gibiydi.

Giysileri çok eski ve yıpranmış olmasa, büyük bir davete gittiğini bile düşünebilirdik, havasından, endamından.

Gözüne kestirdiği birilerinden, son derece kibar bir şekilde “ Yirmi beş kuruşun var mı şekerim?” diye para isterdi.

Fazla para değil asla, sadece ama sadece“yirmi beş kuruş”. Fazlasını almazdı zaten.

O’nu tanıdığım dönemde, ilk okula başlamamıştım henüz.

Annemle sokağa çıktığımız her zaman, bir şekilde rastlardık O’na.

Cadıya benzetirdim çocuk gözlerimle, her an süpürgesine binip gidecekmiş gibi bir izlenim bırakırdı üzerimde.

Yanımızdan geçip giderken, daha bir sıkı tutardım annemin elini.

Çocukken korkardım da, biraz büyümeye başlayınca çok sevmiştim O’nu.

1960’lı ve 1970’ li yıllarını, Kadıköy’ de Bahariye Caddesi, Altı yol ve Moda ‘da geçirenlerin çok iyi hatırlayacakları biriydi.

“Çayır Güzeli” ydi adı.

Birbirinden farklı hikayeler anlatılırdı O’nun için.

- Bir rivayete göre çok zengin bir ailenin kızıyken, çıkan bir yangın, nesi varsa alıp götürmüştü hayatından, akıl sağlığı da dahil.

- Başka bir rivayete göre, eşi pilotmuş, çok da severlermiş karı koca birbirlerini. Gel zaman git zaman, eşini bir uçak kazasında kaybetmiş. Toparlayamamış bir daha kendini.

- Atatürk’e aşık olduğunu, aşkına karşılık bulamadığından bu hallere düştüğünü söyleyenler bile vardı o zamanlar.


Sonra sonra, hayatını, yıkık dökük bir evde geçirdiğini, civardaki insanların verdiği yiyeceklerle karnını doyurduğunu, asıl adının Adalet olduğunu öğrendim.

Hakkında söylenen bu rivayetlerin hangisinin doğru olduğunu ise hiçbir zaman bilemedim.

70’li yılların sonu muydu, yoksa 80’li yıllar devam ederken miydi şimdi net olarak hatırlamıyorum, görünmez oldu "Çayır Güzeli”.

Öldü dediler.

Gerçekte kimdi, nereden gelmişti, neler yaşadı da bu hale geldi; hiç birimiz öğrenemedik.

Geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla toplandığımız anların birinde, arkadaşlarımdan birinin 4 yaşındaki kızı, evin içinde bir süreliğine ortadan kayboldu.

Geri geldiğinde annesinin kırmızı rujunu yanaklarına ve dudaklarına bolca sürdüğünü, kafasına da kocaman bir hasır şapka taktığını gördük.

Haline gülsek mi, kızsak mı bilemedik bir süre.

Çocukluğunu benim gibi İstanbul’da geçiren arkadaşımla,

- “Bakıııın ben –vakyaj- yaptıııııım” diyen kızını görünce aynı anda : - “ Aaa, Çayır Güzeli Adalet gibi olmuş” dedik.

- “Bir zamanlar “Çayır Güzeli” miz vardı değil mi Kadıköy’de, nasıl da yürürdü salına, salına” deyip uzunca bir süre hakkında konuştuk.

Sanki o dönemlerde yaşamış semtin delisi gibi değil de; artık hayatta olmayan ama özlemini duyduğumuz, komşu teyzemiz gibi andık O’nu .

Ben de, bu vesile ile, yıllar sonra bile, bize kendini hatırlatan, çocukluğumuzun, hüzünlü, renkli, asil ve bir zamanlar çok güzel bir kadın olduğu her halinden belli olan “Çayır Güzeli” ni blog satırlarında paylaşmak istedim.

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..