Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Cem Sultan - Hac yapmış bir Müslüman mı, adına ilahi yazılmış bir Hıristiyan mı?

Cem Sultan - Hac yapmış bir Müslüman mı, adına ilahi yazılmış bir Hıristiyan mı?
 


Tesadüfler Takvimi – 25 Şubat

Zaman zaman tozlu yaprakları arasında gezindiğimiz meşhur “<ı>Tesadüfler Takvimi”mizin 25 Şubat tarihli sayfasında bizi, hüzünlü bir hikaye karşıladı. Yıllarını, sürgünlerde geçirmiş ve sürgünde ölmüş bir Osmanlı Şehzadesi olan “<ı>Cem Sultan”ın öyküsü bu.


Takvimler, tam 514 sene önce bugün, yine böyle bir soğuk 25 Şubat gününü gösterdiğinde; yerli ve yabancı pek çok otorite tarafından, beşeriyet tarihinin en büyük komutan ve devlet adamlarından biri olduğu kabul edilen İstanbul’un fatihi, Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Şehzade Cem Sultan, Fransa’da dönemin Fransız Kralı’nın esiriyken hayata gözlerini kapatmıştı.


Burada Cem Sultan hakkında ansiklopedik bilgilere girmek niyetinde değilim. Zira arzu eden herkes birkaç tuşla, binlerce sayfalık bilgiye birkaç dakika içerisinde ulaşabilir. Bu yazımda dikkati çekmek istediğim ve bana oldukça enteresan gelen bazı noktalar üzerinde durmak istemekteyim. Ve bu notlar, hem benim yorumlarım olduğu kadar hem de bazı tarihçi ve araştırmacıların da hararetle savundukları tezler olabilir.


Demem odur ki şimdi anlatacaklarım yoruma açık, öznel, sübjektif değerlendirmelerimdir.


Cem Sultan, Osmanlı hanedanının ve Türklerin ilk “<ı>İstanbul”lu şehzadesidir. İstanbul’un fethinden altı sene sonra, 1459 yılında, İstanbul’da doğmuştur. Ve İstanbul doğumlu ilk şehzade maalesef ki tahta çıkmak bir tarafa, Frenk diyarında, sürgünde, esirken ölmüştür. Naaşı bile ancak dört yıl sonra Bursa’da toprağa verilebilmiştir.


Fatih öldüğünde; oğullarından Şehzade Cem Konya valisi, Şehzade Beyazıt –ki hükümdar olacaktır- Amasya valisiydi. Babalarının ölüm haberi başkentten çıkarılan ulaklar vasıtasıyla aynı anda iki kardeşe de gönderildi. Ama Cem’e giden ulak yolda etkisiz hale getirildi. Ve Cem, babasının öldüğünü tam dört gün sonra öğrenebildi. Bu arada kardeşi Beyazıt çoktan İstanbul’a gelmiş ve tahta çıkmıştı.


Cem’e, bu sahtekarlığı yapan, aynı zamanda Anadolu Beylerbeyi olan Beyazıt’ın kayınpederiydi. Ve Cem Sultan’ın talihsiz ve hüzünlü günleri, ölene dek peşini bırakmamak üzere başlıyordu.


Sonradan pek çok mücadeleye girdi, kardeşi ve Osmanlı Padişahı olan Sultan Beyazıt’la ama hiçbirinde muvaffak olmadı. Ve kendisini ölümüne götürecek olan sürgün günleri başladı.


Cem Sultan, Osmanlı padişah ve şehzadeleri içinde hacca giden tek isimdir. Diğerleri vekalet vermek yoluyla bu ibadetlerini yerine getirme yoluna gitmişlerdir. Ama Cem, bizzat hac mevsiminde Hicaz’a giderek hacı olmuştur. Ne garip bir durumdur ki aynı Cem, sürgün yıllarında uzun süreler Roma’da, Papa’nın elinde tutulacak, Hıristiyan olduğu söylenecek, hatta Fransız kralı, Cem’i Papanın elinden aldıktan sonra, kendisine methiyeler düzülen ilahiler bestelenecekti.


Cem Sultan’ın zürriyetinden gelen ve bugün hayatta olan torunlarının torunları, Papalık hanedanı mensuplarıdır. Hıristiyan olduklarını açıklamaktadırlar. Osmanlı Hanedanın bugün reisi durumunda olan ve Amerika’da yaşayan Osman Ertuğrul Efendi’ye, kendilerinin de Osmanlı olduklarını ve aileye tekrar kabullerini rica etmişler ama Osman Ertuğrul bunu kabul etmemiştir.


Cem Sultan’ın bugün kabrinin bulunduğu Bursa; kendisinin kısa süreli de olsa padişahlığını ilan ettiği, adına hutbe okuttuğu ve para bastırdığı kenttir. Bu durum kardeşi ve Osmanlı Hükümdarı Beyazıt’ın, ordusuyla gelip kendisini bastırması sonucu son bulmuştur.


Rodos şövalyeleri, Fransa, Katolik Roma ve Papa Cem’i; hep Türklere karşı bir koz olarak kullandılar. Çeşitli siyasi, ekonomik ve askeri dengelerin oluşmasında Cem Sultan, bir araç olarak kullanıldı. İşte bu durum Osmanlı'da devam eden süreçte, şehzadelik ve veliahtlık konularındaki daha net ve katı uygulamaların yerleşmesine neden oldu.


Koca Fatih’in oğlu Cem’in sürgündeki esaret hayatı tam on üç sene sürdü. Fransız Kralı tarafından Papa’nın elinden kurtarılıp esir alınan Şehzade, bir hafta sonra, zehirlenip hastalanacak ve vefat edecekti. Bu ölümün ardında da muhtemelen, Katolik Roma kilisesi vardı.


Her şeye rağmen, kardeşinin ölüm haberi üzerine Sultan 2. Beyazıt çok üzülmüş ve etkilenmişti. Üç gün yas ilan ettirdi ve naaşını ülkeye getirme girişimlerine hemen başladı. Bu süreç tam dört yıl sürecekti.


Cem Sultan’a, Avrupalılarca “<ı>Zizim” ya da “<ı>Zizimi” adları takılmıştı. Halen de öyle bilinir. Hakkında yazılmış yüzlerce yerli ve yabancı yayın vardır. Ve kendi şiirlerinden oluşan iki adet divanı.


Osmanlı hanedanı içerisinde erkek adları söylenirken önce sultan ibaresi ardından isim kullanılırdı. Sultan Selim, Sultan Süleyman, Sultan Murat gibi. Kadın adları telaffuz edilirken de tam tersiydi durum. Mehlika Sultan, Hürrem Sultan, Kösem Sultan gibi. Neden “<ı>Cem Sultan” deyişi farklılık gösterir, merak ederim.


Son olarak; yanlışıyla doğrusuyla, hatasıyla günahıyla bir Türk şehzadesinin hüzünlü öyküsünden aklıma takılan notlar böyleydi değerli dostlar. Bugün, Kendisi’nin 514. ölüm yıldönümüdür. Tanrı’dan rahmet diliyorum.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..