Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cennetin anahtarı

Cennetin anahtarı
 

Kimi insan hikâyeleri o kadar naif oluyor ki bazen ne diyeceğinizi ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Amiyane tabirle “dumur” oluyorsunuz. “Dumur” oluyorsunuz çünkü bahse konu bu insan hikayeleri bizim anlayamayacağımız kadar basit!!

Annemin bana yıllar yıllar önce verdiği bir kitap vardı.  Kitabın adı Yüksek Bilinç Kılavuzu’ydu. O zamanki düşünce yapım bu kitabı okumayı ve anlamayı reddetmiş, incecik kitap masamda aylarca durduktan sonra olması gereken yere annemin kitaplarının arasına geri dönmüştü.

Yakın zamanda annem o kitabın yeni basımını hediye etti bana. Herhalde fikirlerimin olgunlaştığını ve bu sefer okursam anlayabileceğimi düşündü ki bunca zaman sonra böyle bir jest yaptı.

Ben ise kararsız ve bir önceki denemeden dolayı biraz ümitsizdim.  Okumaya başlamam sadece ve sadece annemi kırmamak adına idi. Ancak sayfalar ilerleyip de  yazan şeyleri anlayabildiğimi görünce çok şaşırdım. Şaşırmaya devam ederken okudum, okumaya devam ederken ise şaşırdım zincirleme halde.

On dört, on beş yıl önce ikinci sayfasından terk ettiğim kitabı bitirdiğimde her yerim küçük not kâğıtları ile doluydu. O kadar çok not almıştım ki neredeyse notların kalınlığı kitabınkini geçecekti. Fakat sonra o notlara baktığımda dönüp dolaşıp hep aynı şeyin vurgulandığını fark ettim.  Onca yazı ve onca örnek tek bir tavsiyenin etrafında toplanıyordu.

“BAĞIMLILIKLARINIZDAN KURTULUN!   ÇÜNKÜ SAHİP OLDUĞUNUZ HER MADDİ ŞEY SİZİN SAHİBİNİZ OLUR”

Şu günlerde bulundukları mevkilerin şaşaasına rağmen gözü doymayan insanların yaptıklarıyla viran her tarafımız!

Ama sadece onlar mı gözü aç olanlar?  Biz çok mu temiziz? Bir evin varken ikincisinin, iki araban varken daha yenisinin, 100 liran varken 101 Liranın peşinde olan bizler değil miyiz?

“İnsan olmanın gereği hırslar bunlar!” deyip işin içinden kolayca sıyrılabilmek de, bu açlığın yarattığı tatminsizliğe “dur “ demek için Nejat İşler gibi tavır almak da mümkün.

Ne demişti bazıları tarafından pek makbul insan sınıfına sokulmayan NEJAT kardeşimiz?

" Mülk edinmek gibi bir derdim yok.  Mülkiyet hırsızlık gibi bir şey.  Sevmiyorum işte. Biz kuşak olarak  böyleyiz. Bize sevmeyi, bir şeylere bağlanmayı öğretmediler. O tarafımız gelişmedi. Benim tek bir düşüncem var. Çıplak geldim, çıplak gideceğim. Ben dünyanın bir parçasıyım, şurayla ve bedenimle  sınırlı değilim. Bir şeyler yanlış gidiyor, birileri acı çekiyor. Ben de çekiyorum aynı acıyı. Altıma son model bir araba çekip, güzel bir ev alınca mutlu mu olacağım.yani? Hayır olmam. Aramızda mutlu olanlar varsa zekalarından şüphe ederim, bir de gözlerinden. Çünkü iyi görümüyorlardır"

Gazetelere düşen bu haberin altına yazılan yorumlara bakmıştım o gün.

“Meyhane felsefecisi”

“Allah seni ıslah etsin.”

“Cihangir soytarısı!”

Adamın yaşam tarzına olan saplantılı bakış açısı nasıl da önüne geçmiş anlatmak istediklerinin değil mi?  Basit ve asgari sahiplikle  yaşamanın farkına varmış biri olmanın bedeli böyle ödeniyor bu ülkede işte!!

Bu düşünceyi dile getiren kişi ünlü biri olunca tabii ki böyle iyi ya da kötü ses getirmesi normal. Ancak etrafımızda hiç bilinmeyen insan hikâyeleri de var. Birbirlerine çamur atmaktan başka bir misyonu olmayan kağıt parçalarının yanında fikri bir mücadele peşinde olan gazeteler de var. Allah’tan var ki biz de öğrenebiliyoruz yazımın başından belirttiğim insan hikayelerini.

İşte onlardan biri;

MEHMET KARACA. Çöpten topladığı atıklarla hayatını kazanıyor.  Ama hikâyesine temel teşkil eden şey atık toplaması değil. Bu işi yapan milyonlarca insandan biri.  Onu o milyonlardan ayıran ise şahane zevki.

Mehmet Bey, işini bitirip eve gittiğinde ilk yaptığı şey yemeğe oturmak değil. Tutkunu olduğu caz ve rock plaklarını dinlemek.

Evinde kendine ayırdığı küçücük bir odası varmış Mehmet Karaca’nın ve o odayı hep kilitli tutarmış. Emekli olmasına rağmen maaşı yetmediği için bu işe başlamış.   Borçlar bitmiş mi peki? Ne gezer!! Ama ne gam!!

Plaklarımla dertlerimden kurtuluyorum” diyor. 

Elton John, Sting, Deep Purple ‘dan tutun da 70’li 80’li yıllara ait yüzlerce 45’lik onu günlük dertlerinden  arındıran bir bahçeymiş  adeta.

Sözlerinin hiçbirini anlamıyorum.  Anlamak için de pek istekli değilim doğrusu. Beni büyüleyen şey ritim. Bir apartman yanında da limuzin verseler değişmem plaklarımı. Öldüğüm zaman plaklarımla gitmek isterim.

Eline para geçtikçe kızına aldığı telefonun taksitini ödeyip  evin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra    geriye kalanla-eğer kalırsa-  plak alıyormuş Mehmet Bey. 

Temptations öldürüyor beni. Dinlerken başka dünyalara gidiyorum. Gloria Gayner’a ise tapıyorum. Onu kimselere değişmem.”

Mehmet Karaca’nın röportajdaki son cümleleri ise şöyle;

Odamın anahtarı benim gözümde cennetin anahtarı

Bakın mutlu olmak  ne kadar kolay!! Milyarlık saatlere, zulaya yatmış banknotlara, araba koleksiyonlarına ve giderek sahibiniz olan bu maddiyata ulaşmak için küçülmeye, karakter yozlaşmasına  gerek yok.

 Eğer bağımlılıklarınız Mehmet Karaca’nın ki gibi naif şeylere ise cennetin anahtarı elinizde olabilir.

Ama bağımlılığınız, doymak bilmez sahiplenme yarışına ise elinizdeki anahtarın cennetin kapsını açmayacağı kesin…

Son söz; 

Bu ülkenin ve bu dünyanın Mehmet Karaca’nınki gibi insan hikayelerine ihtiyacı var…

 
Toplam blog
: 3
: 155
Kayıt tarihi
: 04.02.14
 
 

İktisat mezunuyum. İlgi alanım kısa film senaryoları, kısa öyküler ve roman yazmak.  ..