Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Cevaplayamadığım sorular

Cevaplayamadığım sorular
 

Türkçemizde “ölümü gösterip hastalığa razı etmek” diye bir deyim vardır bilirsiniz. Bir de, kaldıramayacağımız nitelikte bir dertle karşılaştığımız zaman, kendimizi teselli etmek için “beterin beteri vardır” diye de bir deyim kullanırız.

Sayın Genelkurmay Başkanımızın Basın toplantısı, geçmiş zamanlarda, sadece ihtilâlden ihtilâle milletin karşısına çıkan asık yüzlü generallerle mukayese edilince “müthiş bir gelişme, şeffaflık vs.” gibi yorumlanıp yumuşatılmaya çalışılabilir.

Ancak demokratik bir hukuk devletinde, bir Genelkurmay Başkanı Basın’ın karşısına geçip A’dan Z’ye Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasal her konusunda niye fikir beyan eder, diye bir soru sorarsak, bugünkü Basın toplantısı maalesef “keen lem yekün” olmaktan öteye bir şey ifade etmiyor.

*****

Bir başka talihsizlikse sayın Genelkurmay Başkanımızın Basın toplantısı yaptığı saatlerde gelen şehit haberiydi. Bir gün önce Bostancı’da yaşanan olaydan sonra, bugün 10 askerimizin şehadetiyle sonuçlanan terörist eylemin acaba bir anlamı var mıydı? Ya da yok muydu?

Terör örgütü acaba, kabaca Türk devletine, “siz orda laf üretirken biz burada eylem yapıyoruz" mu demek istiyordu?

Bunun dışında, İlker Paşa’nın söyledikleriyle ilgili de benim kafama takılan bazı sorular var.


*****

Mesela, Bedrettin Dalan’a ait olduğu söylenen bir arazide kaç gündür kazı yapılıyor ve silahlar çıkarılıyor. Bununla bağlantılı olarak bazı askerler gözaltına alınıyor.

Sayın Dalan olayın ortaya çıktığı ilk gün, bu arazi bizim ama, askeri bölge olduğu için kaç yıldır biz oraya giremiyoruz bile, orası askeriyeye ait demişti.

İlker Paşa Basın toplantısında, bu arazi özel bir arazidir, bizimle ilgisi yok diyor.

Peki bu bilgiyi vermek için bugüne kadar beklemek zorunda mıydı? Neden ânında bu yalanlama yapılmadı?

Diyelim ki kazı yapılan arazinin ve bulunan silahların askeriyeyle ilgisi yok. Peki bu konuyla ilgili askerlerin gözaltına alınmasına Genelkurmay neden göz yumuyor?

*****

Bu toplantının asıl amacı, daha önce yapılan açıklamada ortaya atılan bazı konulara açıklık getirmek, bunlarla ilgili soruları cevaplandırmaktı.

Fakat İlker Paşa bu konuyla ilgili en önemli soru olan, “Kürt halkının Türkiye halkı kavramındaki yeri nedir?” sorusunu doğru dürüst cevaplandırmadan geçiştirdi.

Hepimizin merakı bu değil miydi? Hani Atatürk “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” demişti. Kürtlerle ilgili çok çarpıcı bir açıklama olarak kabul edilen bu bilginin içi nasıl doldurulacak diye bugünkü toplantıyı beklemiyor muyduk?

Ne oldu şimdi, peki o açıklamada ne demek istenmişti? Bunu biz nasıl anlayacağız? Kürtler nasıl anlayacak?

*****

Bir DTP milletvekilinin “Seçim sonuçları Kürdistan sınırlarını belirledi” demesiyle ilgili soru soran bir gazeteciye de “keşke o ifadeyi kullanmasaydınız” diyerek biraz kızdı sayın Genelkurmay başkanımız.

Bu ifadeyi kullanan milletvekiline bir şey diyemeyen İlker Paşa’nın, bunu sorusunun içinde geçiren gazeteciye kızması doğru mu?

Diyeceksiniz ki, TSK, DTP’ye tavır koymuyor mu? Hatta bu yüzden meclisteki oturumlara bile katılmıyor. Peki sizce bu bir tavır doğru mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir hafta kadar önce kutladığımız “Ulasal Egemenlik Bayramı”mızın temeli ve kaynağı. Duvarında boydan boya “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazıyor.

Devletin ve milletin özünü teşkil eden Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin temsil yeri olan meclisi boykot edecek, orayı “milleti temsil etmediğini düşündüğü” kişilere bırakacak öyle mi? Bunu tasvip etmek mümkün mü?

*****

Terörü önlemeye yönelik alınabilecek tedbirlerin başında siyasal ve sosyal çözümler gelmektedir. Bunun da yolu demokratik kurallardan geçmektedir. Bu durumda seçimle parlamentoya gelmiş kişileri protesto için Meclis’i boykot etmek, kime nasıl bir fayda sağlıyor? Çözüme bir katkısı oluyor mu, yoksa gerginliği daha da mı artırıyor?

Yasalara aykırı davranışlara milletçe izin vermeyelim. Ama yasalar çerçevesinde meclise gelenlere de, bu konuda birlikte hareket etmiyormuş veya edemiyormuş gibi bir izlenim de vermeyelim.

*****

Bu devirde “akreditasyon” gibi bir ayırımcılık da, DTP bahanesiyle askerin meclise gelmemesi kadar bana anlamsız geliyor. Eğer yanlış, kasıtlı vs yazan gazete ve gazeteciler varsa, yasal olarak onlara zaten gereken ceza verilir ve verilmelidir.

Ama bu gazetelerin temsilcilerine yasak getirmek, onların soracağı sorulardan korkmak gibi yorumlanabilir ki, TSK için böyle bir şey düşünülebilir mi?

*****

Kimseden bir cevap istiyor veya bekliyor değilim. Sadece “Hukuk Devleti” penceresinden baktığımda, Basın’a, “TSK şeffaftır, her konuya açıktır, istediğinizi sorabilirsiniz” diyen sayın Genelkurmay Başkanımızın bugünkü toplantısında, bu soruların benim kafama takıldığını söylüyorum, o kadar…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..