Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

CHP Neden yine hedefte ?

CHP Neden yine hedefte ?
 

CHP diğer partiler gibi halkla birlikte...


Son zamanlardaki meydanların hararetinin siz de farkındasınız değil mi ? Sanki bir ‘halk oylaması’ değil de, genel bir seçim havası estiriliyor ülkede. Dorudur ya da yanlıştır, tartışılır. Ancak, yapılan açıklamalarla ve siyasi duruşlarla halkı kutuplar içinde hapsetmek kimsenin harcı ve de hakkı değildir. Bunu da nereden çıkardın diyenler hala olanların farkında değillerdir..

Referandum her şeyin önüne geçti..

Bakın AKP her şeye rağmen ’Evet’ diyerek, geçmişten örnekler vererek, özellikle CHP’ye yükleniyor ve halktan da Evet demelerini istiyor. Örneklerinde, hep geçmişi kullanması da fazlaca manidar. Zira 27 Mayıs ihtilalinden neredeyse CHP’yi sorumlu tutacak. Ama CHP’nin 27 Mayısçılarla ve de Hayırcıların darbecilerle aynı mantıkta olduğunu söylüyor. Bazen biraz daha ileri gidip, CHP, MHP ve BDP aynı safta hareket ediyorlar diyor. Nasıl yani ? Üçü de farklı fraksiyona sahip bu partiler nasıl olur da aynı safta hareket ederler. Biri sol, diğeri sağ üstelik milliyetçi, diğeri ise Kürt milliyetçiliği ve ırkçı söylemler yapan ve Pkk’nın eteği altında dolaşan, şehitlerin adını ağzına almayan ama ölen teröristlere saygı duruşunda bulunan ve öldürülen her teröristi siyasi malzeme yapıp, Kürt halkını galeyana getirmeye çalışan, Kürtler üzerinden ayrılıkçı siyaset uygulayan bir parti. CHP ve MHP’nin farklı siyasi üslup ve görüşe sahip olmasının haricinde referandumda “HAYIR” görüşü ile aynı paralelde buluşmaları farklı bir şey, BDP ile aynı çizgide olmak, olduğunu düşünmek ise çok korkunç ve de bir o kadar iğrenç bir durum. Sayın Başbakan nasıl oluyor da hepsini aynı paralelde buluşturabiliyor. Bunu anlamış değilim.

Bu muhalefete yüklenmenin bir şekli. Diğer şekli ise; özellikle CHP genel başkanına ‘Bay Memur Kemal’ diye hitap ederken, geçmişte yaptığı SSK Genel müdürlüğünün tesadüfi olduğu ve görevde iken SSK’yı zarar uğrattığı, SSK’ya kendi yandaşlarını doldurduğu ve usulsüz işler yaptığı. Bu aralar bu söylemi çok kullanmaya başladı. Önümüzdeki günlerde de kullanacak. Belki de kendince ‘iyi bir koz yakaladığı’ düşüncesindedir. Ancak, Kılıçdaroğlu ‘memurlukla gurur duyuyorum’ derken, “herkes bana istediğini söyleyebilir ama ‘kalpazan’ diyemez dediğinde de, Başbakan bundan alınmış gözüküyor. Meydanlarda “utanmadan Başbakana ‘kalpazan’ diyor” diyor.. Kılıçdaroğlu, gerçekten kötü bir bürokrat mıydı ? SSK’yı her yıl zarara mı uğrattı ? Yoksa, SSK’nın kötü gibi gösterilen durumu onun üstüne mi yıkılıyor, bilemiyoruz. Ancak, ‘yakınlarını ve yandaşlarını ve özellikle eski SHP ve CHP’lileri kuruma doldurdu’ sözü de çok ağır bir itham olsa gerek. Kılıçdaroğlu SSK genel müdürü iken siyasetle bu kadar ilgili miydi, kuruma tanıdıklarını aldı mı ya da aldırdı mı bilemiyoruz. Bunun ispatı da var mıdır, açıkçası bunu da bilmiyoruz ama bunun cevabını Kılıçdaroğlu’nun vereceğini düşünüyorum..

Bilmem fark ettiniz mi ? Bir başka yüklenme şekli de şu. CHP’de fırtınalar kopması hangi zamana denk geliyor. Anketlerde CHP lehine 3-5 puanlık artışlar gözüktüğü bir esnada ve total oyu %25’leri bulduğu söylendiği ve Baykal’ın sürekli AKP’ye ve hükümetine yüklendiği bir periyoda ‘Kaset rezilliği’ çıktı ve CHP’de oluşan deprem sonrası, CHP Kılıçdaroğlu seçimi ile yeniden alevlendi. Arkasında çok önemli bir rüzgar oluşturdu ve belki herkes Baykal’ın gitmesini istiyormuş gibi, belki de yapılanların haksız ve rezil bir komplo olduğunu düşünerek, CHP’ye üye olmaları ve eski küskünlerle birlikte çok ciddi bir dönüş ve katılımın olduğu gözlendi. Hemen arkasından sonraki günlerde yapılan PİAR’larda CHP’nin oyunu 10-15 puan artırdığını belirtiyorlardı. Sonra referandum araştırmaları ile Hayır oylarının da %55 civarında çıkabileceği belirtiliyordu. Birkaç farklı şirketten birbirine yakın sonuçlar çıkarken, nedense bazı araştırma şirketlerinden % 65-70 gibi ‘Evet’ çıkacak sonucu basına servis ediliyordu. Her şeyden önemlisi, iktidara yakın kaynaklar Kılıçdaroğlu seçildikten sonra, yanlı yayınlarına hiç ara vermediler. Her gün farklı haberlerle, CHP yerden yere vuruldu.

Bunlardan daha da önemlisi, belden aşağı vurmaya başladılar ve bugün gelinen noktada hükümetin Kılıçdaroğlu’nun açıklarını bulmaya çalışması enteresan bir şekilde takip ediliyor. SSK bunlardan biri. Doğru olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Bir diğeri de ‘havuzlu villa’ olayı. Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu Başbakan’a ‘sıfırdan geldi, şimdi havuzlu villada oturuyor’ diye göndermede bulunuyor. Anlaşılan o ki, AKP boş durmayacak. Sayın Başbakan şimdi de Kılıçdaroğlu’nun rahmetli babasını diline dolamış. Onun üzerinden gönderme yapıyor. Diyor ki “babası olsa bunlara ne derdi, eline, beline, diline hakim ol derdi” diyor. Tüm bunlar olurken, dün yine malum gazetenin internet sitesinde yeni bir kaset görüntüsü yayınlandı. Bu görüntülerin CHP grup başkan vekillerinden birine ait olduğu ve başka bir grup başkanvekiline ait görüntülerin de olduğu iddia ediliyordu. Bu kadarla da kalmayıp, CHP’li bir vekilin yazlık bir mekanda bir kadınla güneşlendiği (oysaki kendisi tişörtle oturuyor) belirtiliyordu ve eşini aldatıyor mu diye soruluyordu.

Yandaş basının bu girişimlerinin yanı sıra Ankara Büyüksehir Belediye Başkanı’da boş durmayıp, tartışmalara katılmaya karar vermiş anlaşılan ve zat-ı muhterem de Kılıçdaroğlu’nun yalan söylediğini kendisinin 7 adet dairesi olduğunu iddia ediyor. Ve “senin havuzlu villan var mı, yok mu açıkla. Bunu açıklamasan ben açıklarım “ diyor. Bir de Kılıçdaroğlu’nu kendince zor bırakacak iddiaların yazıldığı liste yapmış kendine. O listedeki bir madde de diyor ki ; “İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında yırtık ayakkabı göstermişti. Oysa ki, elimde şu mağazan alınmış 849 TL’lık ayakkabı faturası var. Sen nasıl halkçı ve demokratsın” diyor.. Diyor da diyor….

Anlaşılan, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na hitaben bu iddiaların, karalamaların, küçük düşürmelerin ve belaltı vurmaların ardı arkası gelemeyecek. Bu iddilar doğru mudur, değil midir. Bilemeyiz. Kılıçdaroğlu bunlara gerek meydanlarda, kürsülerde, gerekse basın toplantısında veya kameralar karşısında cevap verecektir, vermelidir. Ortaya atılan iddialar doğruysa halk gereken cevabı zaten verecektir. Yok, eğer doğru değilse ve de doğru olmadığı ‘vatandaş Kemal’ veya ‘memur Kemal’ veya ‘Gandi Kemal’ tarafından ispatlanırsa, o zaman AKP’ye, onun yandaşlarına ve destekçilerine de gereken cevabı yine halk verecektir, vermelidir..

Havaların ısınmasıyla birlikte, meydanların da ısındığı şu günlerde, görüldüğü üzere, sanki politik savaş AKP ile CHP arasında geçmektedir. Ancak, AKP’nin CHP’ye 27 Mayıs ihtilalini örnek alarak, “bunların bu topraklarda dikili bir tek ağacı yoktur” diyerek, referandumun önemini başka zeminlere kaydırmaya çalışması da fazlaca manidardır. Oysa ki bu topraklardaki CHP’nin yaptıkları kendi iktidarları döneminde teker teker yok edildi. Örnek mi istiyorsunuz. İşte Tekel, , işte Sümerbank, işte Tüpraş, işte Petkim, işte Telekom, vs. vs.. Bunların durumunu basitçe ‘özelleştirme’ olarak algılayabilir miyiz acaba ? Eğer öyleyse, bu ülkede satılacak bir şeylerin olmasında CHP’nin payı hiç olmamış mıdır ? Ya Atatürk orman çiftliğinin bugün çöle dönüşmesine ne demeli ?

13 Eylül günü hangi eğilim kazanacak, bunu bilemiyoruz. Araştırmacıların araştırma sonuçlarına da fazla itibar etmeyin ama 13 Eylül günü kazanan veya kaybeden sanki AKP ve CHP gibi bir ortamda bulunuyoruz. Bir anlamda bir ‘halk oylaması’ yerine ‘güven tazeleme’ ara seçimine dönüşmüş olsa da Akp hükümetinin, Başbakan’ın ve hükmet yanlısı yayın organlarının son günlerde ki CHP’ye yüklenişleri düşündürücüdür. Umarım, Türk demokrasisi adına çok daha yapıcı şeyler olur ve kazanan Türkiye ve Türk halkı olur.

Ancak, yakın geçmişte Başbakan’ın “manşetle gelen, manşetle gider sözünü de unutmayın lütfen…

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..