Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cinsiyetsizlik Kavramı!

Daha önce birçok kez LGBT kelimesine farklı mecralarda denk gelmişizdir. LGBT’nin açılımı şu şekilde: "lezbiyen", "gey", "biseksüel" ve "transgender" kelimelerinin baş harfleridir. Artık bu kelimeye yeni bir harf daha ekleniyor. “Queer”i temsilen Q harfi, yani cinsiyetsizlik. Peki bu cinsiyetsizlik diye tabir edilen kavram nedir, şimdi biraz bu sorunun üzerinde durmaya çalışalım.

“Queer” İngilizce'de bir zamanlar eşcinsel bireyleri aşağılamak ve yalnızlaştırmak için kullanılan, argoda ise “nonoş” anlamına gelen bir sözcüktü. “Queer” zaman içinde, bireylerin, olumsuz anlamlarına karşın sahiplendikleri ve kendilerini tanımlamaya başladıkları bir kavram oldu.

İlginçtir ki Queer teori; toplumsal cinsiyet ve cinsel arzu arasındaki uyuşmazlıkları vurgular.

Başka bir deyişle “queer” teori bize, “erkek” ve “kadın” gibi sorgulamadan kabul ettiğimiz kavramların doğruluğunu sorgulatır.

Şu anda, sanat ve moda camiasında da  bu akımın izlerine çokça rastlıyoruz.               

Elizabeth Hurley’nin 17 yaşındaki oğlu Damian bir makyaj kampanyasının yüzü oldu. Çekim sosyal medyayı salladı. Uzun sarı saçlarıyla genç bir kız gibi görünen Damian, şuh bakışlarıyla dikkat çekti. Damian’ı görenler, annesiyle olan benzerliğinden dolayı şaşkına döndü.

Moda camiasında ise şu yorumlar yapıldı: “Çok güzel bir kız diye baktım ilk önce. Annesinin aynısı, hakikaten çok güzel... "  Makyaj, saç ve kıyafetler ile özellikle Avrupa’da, modada ‘cinsiyetsizlik’ eğiliminin altını çizmek istiyorlar artık. Böyle bir gidişat var.

Peki veri tabanımızdaki kısıtlı bilgilerle ve beşerî önyargılarla değerlendirdiğimiz cinsiyetsizlik kavramının beyindeki yaklaşımı nasıldır?

Günümüzde, Altın Çağ diye nitelendirdiğimiz bu dönemde; özden açığa çıkan halifelik yani cinsiyetsiz olma özelliğinin algılanışlarından biri LGBTQ açılımı gibidir. Bir zamanlar aşağılanan cinsiyetsizlik kavramı, belki de halifeliğin cinsiyetsizliğinin, çoklukta bilinçsizce algılanan bir yansıması oluyor.

Halife; cinsiyet kavramından ötedir, beden kaydıyla kayıtlanamaz. Kayıtlanmayan hali ile İNSAN ismini alır,hakikati de Esma boyutunun izdüşümüdür, kuantum alandır.  Kuantum alanda ve Esma boyutunda kimlikten-cinsiyetten bahsedilemez.

Peki bu bilgiyi yaşantımıza ne kadar yansıtabiliyoruz? Yoksa toplum tarafından dayatılan ve etiketimiz haline gelen kimliğimizle yaşantımıza devam mı ediyoruz?

Doğduğumuz andan itibaren veritabanımıza toplumsal şartlanmalarla yüklenen cinsiyet etiketiyle kendimizi sınırlıyoruz.

Bunun neticesinde, cinsiyetli ve suretli beden algısına yönelik beşeri ortaya koyuş ve çıkışlar oluyor.

Bu algılardan kendimizi kurtarıp, özetle YOKluğumuzu kabul edip orijin varlığı hissetmeye çalışmalıyız.

İşte bu aşamada AŞK; suretsiz, cinsiyetsiz hakikatimizi yaşamak için bir ayna olur.

Eğer yaşayamıyorsak; en azından çevremizde bulunan cinsiyetsizliği tadan insanları örnek almalıyız.

Ancak bu şekilde bakış açımızdan kurtulup Mevlana’nın Şems’e duyduğu aşkın hakikatini anlayabiliriz.

Yoksa aşk kavramı bedensellikle kayıtlı kalır. Cinsiyetle nitelenir.

Ahmed F. Yüksel

İstanbul/Bahçeşehir  01.01.2020

 

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..